Önceki gün gazetenin telefon santralinden arkadaşımız, Derya Yavuz isimli bir okuyucunun yazımla ilgili görüşmek istediğini söyledi.
Telefonla ulaşan okuyucular, mail atanların aksine son derece kibar dille derdini anlatır veya nazik bir şekilde eleştirilerini paylaşır ya da bir konuyla ilgili yardım ister.
Derya Yavuz ise yardım isteyen okuyuculardandı.
Büyükşehir Belediyesi’nin yeni 1/100 binlik Çevre Düzeni İmar Planı’na değindiğim yazımı okuduğunu hatırlatarak girazgah yapan Yavuz, daha sonra mağduriyetini paylaştı:
“Kentsel dönüşüm mağduruyuz. 10 ay önce müteahhitle anlaştık ve evimizi yıktırdık. Ancak kentsel dönüşüm durunca inşaata başlanamadı. Ne yapacağımızı bilmiyoruz, ne olur yardım edin.”
Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş ile görüştünüz mü diye sordum.
Görüşmüşler…
Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey ve yardımcısı Turgay Erdem ile de defalarca konuşmuşlar.
Yavuz ailesi, Beşevler’de 200 metrekare dairede otururken, kiralık ev bulamadıkları için bugün bir kapıcı dairesinde yaşıyormuş ve yeni evlerinin inşaatına ne zaman başlayacaklarını bilmiyorlarmış.
Ancak en büyük kaygıları anlaşma yaptıkları mütahhitlerinin kaçması.
Çünkü bugüne kadar çok sayıda müteahhit sırra kadem basmış.
Nilüfer’de 50’yi aşkın yıkılan bina var.
Yani binlerce mağdur, sorunlarına çözüm istiyor.
Şimdi gelelim madolyonun diğer yüzüne…
Başkan Aktaş’la konuştuğumda, öncelikle şunu hatırlattı:
“Ruhsatları olmamalarına rağmen, binasını yıktırmış hak sahiplerine 0,50 emsal artışı sağladık önceki Meclis oturumunda. Ancak, bunun yeterli olmadığını söylüyormuş müteahhitler. Hak sahipleri ise, kendilerine verilen bir hak olduğunu öne sürüyor. Peki nerde bu hak? Kağıt üzerinde yok. Çünkü ruhsat alınmamış.”
Ruhsat alınan yapılara inşaat izni verdiklerini de hatırlatan Aktaş, şöyle devam etti:
“Sorun, Ekim 2017’de değişen imar yönetmeliğinden kaynaklanıyor. Bu yönetmeliği değiştiren de biz değiliz. Yani sorun bizimle ilgili değil.
Tam 4 yıl ertelendi yönetmelik değişikliği. Ayrıca yönetmeliğin değişeceği belliydi. Değişince de yapılarda hak kaybı oldu. Eğer biz eski yönetmeliğe göre hareket edersek, kanunsuz iş yapmış oluruz.”
Akademik oda temsilcilerinin hak sahiplerini, kendilerine yönlendirdiğini de anlatan Aktaş, “İşlerin bu noktaya gelmesinde zaten kendileri sebep olmuştur. Bir de hak sahiplerini bize yönlendiriyorlar” diyor.
Evlerini yıktırıp çözüm bekleyen hak sahiplerinin mağduriyetlerinin en kısa zamanda giderilmesi gerekir hiç kuşkusuz.
Ancak, işlerin bu noktaya gelmesinde en az sorumluluğu olan tarafın mevcut belediye yönetimi olduğunu da belirtmeliyiz.
Nitekim yeni yönetmelik bağıra bağıra geliyordu.
Müteahhitlerin bu durumu bilip de hak sahiplerini yanlış yönlendirmesi, işleri bu noktaya getirmiş.
Peki çözüm?
Başkan Aktaş, konuyu tartıştıklarını söylemekle yetindi.
Ancak galiba çözüm, hak sahiplerinin müteahhtilerle imzaladıkları sözleşmeyi revize etmelerinden geçiyor.
Benim oynayacağım filmi yapacak kimse kalmadı
Berhan Şimşek’i yıllardır takip ederiz.
Hem beyaz perdeden, hem de siyaset dünyasından.
İlkin Minyeli Abdullah filminde izlemiştim Şimşek’i.
Çocuk yaşlarda kitabını da okuduğum Minyeli Abdullah’daki performansına hayran kalmıştım.
Minyeli Abdullah, Türkiye’nin ilk İslami romanıydı ancak Şimşek solcuydu.
Beyaz perdede ise sadece sanatını icra ediyordu.
Hem Şimşek, siyasal İslamcı Minyeli Abdullah dışında, ülkücü Mehmet Ali Ağca’yı da, devrimci Deniz Gezmiş’i de canlandırmıştı Uzlaşma ve Hoşçakal Yarın filmlerinde.
Şimşek’i daha sonra siyaset sahnesinde takip ettik.
Ancak tam 18 yıl olmuş sinema yapmayalı.
CHP’nin milletvekili adayı Serkan Öztürk’ün yakın dostu olan Berhan Şimşek, Nazım’ın 55. ölüm yıl dönümünde Bursa’da, Nazım Hikmet Kültür Evi’nde anma toplantısına katıldı.
Şimşek’e, “Neden sinemada yoksunuz” diye sordum.
“İsterim ancak benim oynayacağım filmi yapacak kimse kalmadı artık” dedi.
Acı bir durum tabii…
Ancak Şimşek gibi hitabeti iyi, derli toplu konuşabilen, geniş kitlelerin tanıdığı, sanat camiasının seçkin ve entelektüel bir isminin neden CHP’den milletvekili yapılmadığı da, en az Şimşek’in sinema yapmaması kadar dikkat çekici bir durum.
Sağduyu
Geçen hafta sonu son derece tehlikeli bir provokasyonun ayak sesleri duyuldu.
Emirsultan’da İyi Parti standına saldırıldı, stant kullanılamaz hale geldi.
Basına yansıyan haberlerde, İyi Parti standına ‘İlk Oy Hareketi’ isimli dernek üyelerinin saldırdığı ileri sürülüyor.
Yani eğer iddia doğruysa, siyasi partiler arasında bir çatışma söz konusu değil.
Ancak bu, hadisenin ciddiyetini değiştirmez.
Şu bir gerçek ki, seçim meydanları ısınıyor ve liderlerin sertleşen üslubu, topluma yansıyor.
Tehlikeli provokasyonlardan, tuzaklardan uzak durmak için azami gayret gösterilmeli.
En büyük iş, siyasi parti temsilcilerine düşüyor.