AK Parti kurulduğu günden bu yana en büyük değişimi yaşıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sık sık dile getirdiği metal yorgunluğu, teşkilat değişimleriyle hayata geçiyor. Kabine revizyonunda Çalışma Bakanlığı görevini devreden Bursa Milletvekili Dr. Mehmet Müezzinoğlu, değişimi yorumladı: “Hayat sürprizlerle doludur. Ancak biz nasıl bakan olmamızı sürpriz olarak görmüyorsak, bakanlığı bırakmamızı da sürpriz olarak görmememiz lazım. AK Parti hedeflerin partisidir. Akıllı insanlar da hedefleri tartışır. Biz de kişileri değil Türkiye’nin hedeflerini tartışmalıyız” dedi.
Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu ile ilgili de değerlendirmeler yapan Müezzinoğlu, “Hakan kardeşim de bizim diğer milletvekillerimiz gibi son derece düzgün, genç, dinamik, vizyon koyabilecek bir arkadaşımızdır ve Bursa’nın büyük kazanımı olacaktır. Ayrıca üstlendiği görevler Bursa’nın gönül coğrafyasına hitap ettiği alanlardır. Bize düşen ona yardımcı olmaktır” diye konuştu.
Kabine revizyonuyla birlikte koltuğunu Jülide Sarıeroğlu’na devreden Bursa Milletvekili Dr. Mehmet Müezzinoğlu, AK Parti’deki değişim sürecini ve gündeme dair konular hakkında sorularımızı yanıtladı.
“MİT MÜSTEŞARI DEĞİŞİKLİĞİ YENİ SİSTEMİN GEREKLİLİĞİYDİ”
Yaz aylarının içindeyiz ancak gündem hayli sıcak. Son çıkan 2 KHK önemli maddeleri içeriyor. Mesela Milli Savunma Bakanlığı ve TSK personeli hakkında istihbarati bilgiyi MİT sorgulayacak. Yine MİT müsteşarına soruşturma açılması ve tanıklık yapması cumhurbaşkanının iznine tabi olacak. İhraçlar var. Ancak en çok öne çıkan MİT’in Cumhurbaşkanlığı’na bağlanmasıydı. Bu değişikliği nasıl okumalıyız?
Tabii 16 Nisan itibarıyla halk, başkanlık sistemi kararını verdi. Şimdi uyum yasalarını çıkaracağız. Bir yandan da MİT maddesi başkanlık sisteminin alt başlığı anlamını taşıyor. Bugün çıkmış bir uygulama değil yani. Türkiye’nin gelecek yönetim sistematiğinin gelişmesi olarak yorumlamak gerekir bu değişikliği. İşin hukuksal boyutunun olması gereken zemine taşınması gibi değerlendirmek lazım. MİT müsteşarının sorgulanması başbakanın iznine tabiydi. Bugün başbakana bağlı olmakla cumhurbaşkanına bağlanmış olması anlamındaki fark sıfırdır. Ama gelecekte sistemin şekilenmesi adına verilmiş bir karar olarak değerlendirmek lazım.
Türkiye, 3 terör örgütüyle mücadele ediyor: FETÖ, DEAŞ ve PKK. Terörle mücadelede ne aşamadıyız?
lBelki de önümüzdeki 5’li 10’lı yıllarda en temel sorunumuz terör olacak gibi görünüyor. Gerçekten de Güneydoğu’da son 1,5, 2 yıldır olağanüstü bir mücadele veriyoruz ve başarılı oluyoruz. Ama Suriye’de ABD’nin ve belirli güç odaklarının istikrarlı bir yapıdan çok tam aksine kaosun, kargaşanın ve bölge bölge farklı matematik hesaplarını yapmaları en çok Türkiye’yi tehdit ediyor. Bundan sonra istikarlı bir ortam olmazsa ki öyle görünüyor, bundan en çok Türkiye sıkıntıya düşer ve gündemimizde hep terör olur. Ancak çok olağanüstü tedbirler alıyoruz. Terörü bertaraf etmek için gerekirse sınır dışı operasyonlar düzenliyoruz. Irak’ta da 2003’ten bu yana istikrar yok. Orada da uluslararası odakların yaptığı farklı hesaplar bizim güney bölgemizi istikrarsızlığa düşürüyor. ABD ve Batı, 40 yıldan bu yana PKK’ya silah ve istihbarat desteği vermeseydi, bu milletin ordusuna 3-5 ay dayanamazdı. Tüm bunları dinamiklerimizle, milli birlik ve bütünlüğümüzle aşacağız.
“SAĞLIKTA TEK ÇATIYLA DAHA VERİMLİ BİR SİSTEME GEÇİLDİ”
Yıllarca sağlık bakanlığı yaptınız. Bu anlamda 694 Sayılı KHK ile gelen değişikliği en iyi yorumlayabilecek isimlerin başında geliyorsunuz. Söz konusu değişiklikle kamu hastaneleri birliği genel sekreterliği ve halk sağlığı müdürlükleri kalktı. Artık illerde sağlıkta en yetkili kişi il sağlık müdürü olacak. Eski sisteme geri mi döndük?
Daha önceki sistem 2012 yılında yasalaşmıştı. Yeni uygulamaya geçildiken hemen sonra ben bakan olmuştum. Sistem daha yeni kurgulanmış ve çok ciddi zorlukları vardı ama hedefleri de vardı. İlk 2 yıl içinde bu zorlukları aşabilmek ve sağlık hizmetlerini daha verimli sunabilmek, bir de sağlığın dünyayla olan rekabetini sağlamak adına, sistemin arkasında güçlü bir şekilde durduk. Ama sonradan baktık ki pratikte bizi çok zorladı ve hedeflerimizi yavaşlatan bir yapı oluşturdu. Ve benim dönemimde ilin bir sorumlusunun olduğu, bir kolunun halk sağlığından sorumlu, diğer kolununun da tedavi hizmetlerinden sorumlu olmak üzere 2 yardımcısı olduğu, üçlü yapıyı teke indiren düzenlemeyi Kabine’den geçirmiştim, sadece başbakanın imzasına kalmıştı 2015 Mart’ında. Ancak başbakan değişimi olunca Kabine değişti ve imzadan çıkmadı. Düzenlememiz kadük kaldı. Bugünse gerek Sayın Başbakan, gerekse de Sayın Cumhurbaşkanı yeniden tekli yapıya dönülmesi konusunda ihtiyacı gördüler. Ve eski sisteme geri döndük.
Yeni sistem çok başlılığı ortadan kaldıracak diyebilir miyiz?
Bürokrasiyi azaltacak ve birbiriyle entegrasyonu sağlayacak. Düşünün halk sağlığında 7 hemşire var ama orası 3 hemşireyle döner. Eski sistemde 4 hemşireyi herhangi bir hastaneye kaydıramıyordunuz. Çünkü o ayrı bir kurum diğeri ayrı bir kurum. Zaten yeterince hekim ve hemşire açığımız var. Dolayısyla il sağlık müdürü eksikleri görerek sorunları çözecek artık. Yatırımlarla ilgili de bütünü kontrol eden bir vizyonu yerine getirmiş olduk. Bu bir ihtiyaçtı. Daha önceki sistem vizyonel bir denemeydi ama başarılı olamadı.
‘ÖNEMLİ OLAN BAKANLIK DEĞİL VATANDAŞA HİZMETTİR’
Kabine revizyonunun üzerinden epey zaman geçti ama değerlendirmenizi almak isteriz. Kabine revizyonu sürpriz olarak değerlendirildi. Sizce de sürpriz miydi?
Hayat sürprizlerle doludur. Benim çalışma bakanı olmam da sürprizdi. Sayın Başbakan’ın eski bakanları davet ettiği yemeğe eski bakan sıfatıyla girmiş, yeni bakan olarak çıkmıştım. Rahmetli Demirel’in bir sözü vardır, siyasette 24 saat uzun bir zamandır diye. Siyaset her dakika sürprizlere açıktır. Bakan olmamıza sürpriz olarak bakmazken bakanlığınız sona erince sürpriz olarak değerlendirmek doğru değil. AK Parti’nin kurulduğu günden bu yana 16 yılda 8 farklı görev üstlendim. İstanbul, Edirne ve Bursa gibi kimseye nasip olmayacak 3 farklı ilde görev yaptım. Siyasetin her kademesinde görev yaptım. Önemli olan ülkeye ve millete hizmet etmektir. Ben siyaseti millete olan borcun ödenmesi olarak görüyorum. Beni bu ülkenin geleceği, bu milletin yarınları ilgilendirir. Önemli olan Bursalı seçmenlerin, “Gerek bakanlık döneminde, gerekse de milletvekilliği döneminde bizi çok iyi temsil etti, verdiğimiz oylar helal olsun” demesidir. AK Parti’ye oy vermeyen MHP’lisinin ve CHP’lisinin “AK Partili değiliz ama siyaseti seviyeli yaptı” dedirtebilmektir mesele.
Batum’da son yaptığımız programda çalışma bakanıydınız ve benzer ifadeler kullanmıştınız
Koşullara göre konuşmam ben. AK Parti hedeflerin partisidir. Akıllı insanlar da hedefleri tartışır. Biz de kişileri değil Türkiye’nin hedeflerini tartışmalıyız. Türkiye’nin güney sınırında bizi yıllarca tehdit edebilecek riskler var. İçeride istikrarı bozmak isteyenlerin tuzaklarıyla muhatap oluyoruz. Kimin nerede ne olacağından ziyade, milletİmizin kaderiyle ilgili oyunları bozmak ve oyun kurucuların karşısında daha güçlü bir Türk milleti olarak çıkabilmektir önemli olan. O zaman millete borcumuzu öderiz.
“BİZE DÜŞEN HAKAN KARDEŞİMİZE YARDIMCI OLMAK”
Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu, size yakın bir siyasetçi olarak tanınıyor. Kabine’ye girmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hem teşkilatta hem milletvekili arkadaşlarım arasında hem de diğer partideki arkadaşlara da yakınım. Siyaset zor bir iştir. Siyasette paylaşmazsan, pozitif enerji vermezsen, siyaseti bir çatışma alanı, ayak kaydırma gibi görürsen, bu hem sana hem de topluma kaybettirir. Ama daha çok pozitifliği, insani ilişkileri merkeze getirirsen hem ülke kazanır hem sen kazanırsın hem de bölge kazanır. Dolayısıyla Hakan kardeşim de bizim diğer milletvekillerimiz gibi son derece düzgün, genç, dinamik, vizyon koyabilecek bir arkadaşımızdır ve Bursa’nın büyük kazanımı olacaktır. Ayrıca üstlendiği görevler Bursa’nın gönül coğrafyasına hitap ettiği alanlardır. Hem Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı hem TİKA hem de Vakıflar, Bursa’nın vizyonuyla örtüşen alanlardır. Hakan kardeşimiz de bu alanların içinden gelen ve güçlü bir şekilde bizi temsil edebilecek bir kardeşimizdir. Bize de düşen ona yardımcı olmaktır.
‘KENDİMİZİ GÖZDEN GEÇİRİYORUZ’
Uzun yıllar AK Parti’nin çeşitli kademelerinde görev yaptınız. Bakanlık ve milletvekilliğinizin yanı sıra teşkilatçılığınızla da öne çıkan bir siyasetçisiniz. Öyle ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çok önemsediği İstanbul gibi bir kentte de uzun yıllar il başkanlığı yaptınız. Sözü aralarında Bursa’nın da olduğu teşkilatların değişimine getireceğim. Özellikle Bursa’daki değişimi nasıl yorumluyorsunuz?
Siyaset dinamik bir hadisedir. Hele hele 16 Nisan’dan sonra siyasetin duruşu da dinamikleri de değişmek zorunda. Referandum kararı alındığında ‘bundan sonra ipin ucu milletin eline geçti’ demiştim. Artık bu ülkede millet ne diyorsa o olacak. Niye? Milletin yarısının orada oturamaz dediği hiç kimse oturamayacak. Dolayısıyla düşünün 7 Haziran seçimlerinde Bahçeli deseydi ki ey Kılıçdaroğlu ben size destek vereceğim siz dışarıdan hükümeti kurun. CHP, HDP hükümet kuracaktı. Bugün ülke ne olurdu? Veya ikimiz kuralım deseydi bu ülkede terör, ekonomi ne olurdu? Eskiden ne oluyordu? Millet kaybediyordu. Peki milletin kaderiyle kimler oynuyordu? Arka planda hükümet bozuyorlardı, gruplar kuruyorlardı, yeni partiler oluşturuyorlardı. Şimdi tüm bunlar ortadan kalktı. Şimdi tüm partiler kendini gözden geçirecek. Küçük olsun benim olsun diyen artık olmayacak. Millet için güven ve umut kaynağı olacaksın. Bunu yapıyorsan milletin başının tacı olacaksın. AK Parti, bunun hazırlığını yapıyor. AK Parti diyor ki benim teşkilatçılık anlayışımı, yorgunluktan veya yıpranmışlıktan dolayı yeniden dizayn ediyorum. İsimler değil hedeflerdir önemli olan diyor. Hedef ne? Yüzde 50 artı 1. Bu nedenle bu değişliklikleri böyle görmek lazım. Ben Cemalettin Torun’un şahsında görev yapmış il yönetim kurulu üyelerine teşekkür ediyorum. Gerçekten 2 yılı aşkın dönemde iyi niyetle birçok arkadaşımız, gecesini gündüzüne katarak büyük gayret gösterdiler ve referandumdan yüzde 54’lerle, 1 Kasım seçimlerinden de başarılı bir şekilde çıktılar. Teşkilatçılık zor bir iştir, çok büyük fedakârlık ister. Herkes her türlü yıpratma hakkını kendinde bulur fakat sahiplenmeyi başarmak lazım. En zor iştir il başkanlığı, il yöneticiliği, ilçe başkanlığı ve ilçe yöneticiliği. Çünkü hep fedakârlık yapar ve kendisinden hep daha çok şey beklenir. Yeni İl Başkanımız Ayhan Salman’ı da tebrik ettim ve başarılar diledim. Onun kuracağı il yönetiminde de inşallah metrolara bineceğiz, köylere gideceğiz esnafımıza da çat kapı ziyaretler yapacağız. Bursa, AK Parti’nin de Türkiye’nin de lokomotifi. Dolayısıyla Bursa’nın bu sorumluluğunu yine devam ettireceğiz.
Son olarak, bürokrasi değişimi iddialarını sormak isterim. Siyasi değişimin ardından köklü bir bürokrasi değişiminden söz ediliyor. Bu iddialar gerçeği yansıtıyor mu?
Ben bu yapıdaki bürokrasinin değişmesinin artı ve eksisini açıkçası yorumlamak istemiyorum. Yüzde 5 artı, yüzde 5 eksidir. Bürokrasinin bu kadar güçlü olduğu bir sistemde milletin güçlü olması zor. Çünkü en güçlü yapı bürokratik oligarşidir. Bu ülkenin hızını ve vizyonel gidişatının önündeki en büyük engel ne derseniz, bana göre bürokrasidir. Dolayısıyla yapı buyken Ahmet gitti, Mehmet geldi, Mehmet’i değiştirdik, filan adamı getirdik diyerek, Bursa’ya da ülkeye de pek fazla bir dinamik kazandıracağımız kanaatinde değilim. 2 bakanlıkta da görev yaptım. Bazen Ahmet’in yerine Mehmet’i getirdik ama fark etmiyor. Çünkü sistem onlar adına çok güçlü. Aslında millet adına güçlü bir sistematiği kurgulamamız gerekir. O nedenle ben bürokratla da çok uğraşmam. Çünkü kişileri değiştirmek bir şeyi değiştirmiyor.