İç piyasada ciddi bir durgunluk yaşandığı su götürmez bir gerçek.
Özellikle hizmet sektörü kan ağlıyor.
Aylarca iş yapmayan, hatta 2019 Mart ayından bu yana işyerlerini açamayanlar var.
Ayrıca kiminle konuştuysam nakit sıkıntısından söz ediyor.
Parası olanlar da birikimlerini altına, dövize çevirmiş, gözü kulağı kurlarda.
Madalyonun bir diğer yüzünde ise bahar havası var.
İhracat sektöründen söz ediyorum.
Özellikle otomotiv, altın dönemini yaşıyor diyebiliriz.
Bursa’nın otomotiv ihracatçısı sanayicilerinden biri de NOSAB Başkanı Erol Gülmez.
Gülmez’in biri körük, diğeri de araba koltuğu üreten iki fabrikası var.
Önceki gün sohbet ederken, çok ilginç şeyler söyledi:
“İki fabrikamda işler çok yoğun. 2 vardiya çalışıyorum, 3 vardiyaya dönmek istiyorum ama mümkün değil.”
‘Neden?’ diye soruyorum.
“Uzun zamandır eleman arıyorum ama bulamıyorum. Hiç yapmam ama çaresiz kaldığım için taşeron firmaya başvurdum. Onlar da bulamadılar.”
Gülmez’i dinlerken şaşırdım…
Acaba kalifiye eleman mı arıyordu?
Öyle ya kendimi bildim bileli Bursalı sanayici kalifiye eleman bulamamaktan şikayetçidir.
“Hayır hayır” dedi ve ekledi:
“18 yaşından büyük, 70 yaşından küçük, 2 kolu, 2 bacağı olsun bizim için yeterli. Kalifiye eleman aramayı yıllar önce bıraktım.”
Gülmez, masa başı iş başvurularının çok fazla olduğunu ancak kimsenin fabrikada çalışmak istemediğini de anlattı.
Yani beyaz yakaya talip çok, mavi yakaya yokmuş.
Acaba eleman sıkıntısı sadece Gülmez’in fabrikalarında mı var?
Hayır, genel bir sorunmuş.
Gülmez, Bursa’daki diğer fabrikalarda da aynı sorun olduğunu, hatta eleman ihtiyacının Bursa’da değil Türkiye genelinde hat safhada olduğunu söyledi.
Öyle ki OSBÜK’ün genel kuruluna katılan sanayiciler, eleman bulamadıklarını Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’a da aktarıp, çözüm bulmalarını istemişler.
Efendim, sanayide durum bu.
Sorunun temeli eğitim sistemi
Sanayici Erol Gülmez, eleman bulamadığı için bazı siparişleri yetiştiremediğini, müşterileri arasında tercih yapmak zorunda kaldığını anlattı.
Gülmez, masa başı iş talebinin sorunun sadece bir nedeni olduğunu da ekledi.
Temel nedeni ise eğitim sistemine bağladı:
“Meslek liselerini kapattık. Kalan az sayıdaki meslek lisesine de ilgi yok. Gençlerimiz, eğitim sisteminde uygulanan politikalar nedeniyle meslek liselerinde gelecek görmüyorlar.”
Halk parti içi kavgalarla ilgilenmiyor
İYİ Parti’de yaşananlar malum.
Gidişat, sürecin muhaliflerin tasfiyesiyle sonuçlanacağını gösteriyor.
Akşener’in FETÖ’cülükle suçladığı İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu’ya sahip çıkması, Kavuncu’nun Ümit Özdağ’ı mahkemeye vermesi, İstanbul’daki 39 ilçe başkanının Kavuncu’ya destek açıklaması yapması ve Özdağ’ın tüm bu hamlelere karşılık verememesi, parti içi iktidarın kazanacağını gösteriyor.
Ancak kimin kazandığından çok bu süreçten partinin zarar görmemesi daha önemli değil mi?
Yani seçmeni etkilememesi.
Etkiler mi?
Bu hadiselerin gürültüsü kamuoyunda çok olur ancak halk ilgilenmez.
İşte CHP örneği.
Kendimi bildim bileli CHP’de parti içi çatışma vardır.
Ancak en sert çatışmalar bile partinin oylarını etkilememiştir.
Yaşananların, İYİ Parti seçmenini etkilemeyeceği de kuvvetle muhtemel.
Karabağ meselesi ve Ermenistan’ın stratejisi
Dağlık Karabağ’da çatışmalar sürüyor.
Ermenistan, sivil ve ekonomik unsurları vurmaya başladı.
Hem bunun nedenini hem de Türkiye’nin ne yapması gerektiğini tarihçi Ali Ekiz’e sordum.
Söz Ekiz’de:
Ermenistan’ın sivil ve ekonomik unsurları hedef alarak Azerbaycan’a yönelik saldırı girişimlerini yoğunlaştırmasının nedenleri neler olabilir?
Bu soruya verilebilecek mantıklı tek bir cevap vardır. O da Azerbaycan’ın iç ve dış egemenlik haklarına zarar vermek. Şöyle ki: Ermenistan saldırganlığı tek taraflı olarak devam ettikçe Azerbaycan’daki sosyal ve ekonomik yıkımlar hızlanacaktır. Bu yıkımlar ile Ermenistan ülkesinde güçlü bir irade sergileyen Devlet Başkanı İlham Aliyev ile halkının arasını açmak istemektedir. Ermenistan’ın ürettiği senaryonun ilk ayağına göre Devlet Başkanı İlham Aliyev’e karşı belirecek tepkiler içeride genel bir buhrana yol açarak, Azerbaycan’ı içinden çıkılmaz bir istikrarsızlığa sürükleyecektir. Aliyev’in ülkedeki otoritesi sarsılırken ulusal birlik ve bütünlük de tehlikeye düşecektir. Bu Ermenistan’ın en çok arzuladığı durumdur. Azerbaycan istikrarsızlaşması Türk dünyasının da zayıf düşmesi demektir. Senaryonun ikinci ayağına göre ise Azeri ordusu, Dağlık Karabağ bölgesindeki kararlı ilerleyişini devam ettirdikçe Ermenistan saldırıya maruz kalmış taraf gibi dünya kamuoyunu Azerbaycan’ın aleyhine çevirecektir. Bu durum uluslararası camiada Azerbaycan’ı yalnızlığa ve çaresizliğe sevk edecektir. Bu da Ermenistan’a destek veren devletlerin gerçekleştirmek istediği en büyük özlemdir.
Ermenistan’ın bu iki ayaklı kirli oyununu bozmak için “iki devlet bir millet” fikriyle hareket eden Azerbaycan ve Türkiye hangi girişimlerde bulunabilir?
Bu durumda yapılması gereken en doğru hamle Dağlık Karabağ konusu ile ilgili sergilenen kararlı tutumdan asla vazgeçmemektir. Her iki ülke için ulusal dava haline gelen bu sorunda kesin ve kalıcı bir sonuca varmak için hem diplomatik kanallar hem de askeri yöntemler etkili bir şekilde bir arada kullanılmalıdır. Azerbaycan ve Türkiye kamuoylarının cepheye verdiği moral destek her geçen gün artırılmalıdır. Bunun için yerel ve ulusal basın üzerine düşeni fazlasıyla yapmalıdır. Gerek Türkiye ve gerekse kardeş ülke Azerbaycan bu önerilerimizi doğrular nitelikte kararlı, yapıcı ve başarılı adımlar atmaya devam etmektedirler. Her iki ülke bu şekilde hareket ederek bölgelerinde barışın ve istikrarın temel unsurları olmaya devam edeceklerdir. Aksi halde Ermenistan aymazlığı uzun vadede Kafkasya’yı, Ön Asya’yı ve Orta Asya’yı bir güç ve çatışma alanı haline getirecektir. Bu durumdan da en çok başta bölge ülkeleri olmak üzere Türk-İslam dünyası olumsuz etkilenecektir. Sorununun çözümü noktasında kamuoyu olarak bizden ve Azeri kardeşlerimizden beklenen en olumlu davranış bu suni yangına körükle gitmemektir. Aksi halde her iki ülkenin halkları bünyelerindeki Ermeni yurttaşları ile ciddi sorunlar yaşayabilir. İnsanımız ve Azeri kardeşlerimiz bu hataya düşmeyecek tarihsel birikime sahiptirler.