Salgının ilk günlerinde İngiltere’nin durumu perişandı.
Nitekim hükümet, koronavirüs ile mücadelesini müdahalesizlik üzerine kurmuş ve sürü bağışıklığı yöntemini benimsemişti.
Ancak vaka ve ölüm sayıları, sağlık sistemini tehdit edici boyuta gelince, İngilizler politikalarını 180 derece değiştirmiş ve virüs ile mücadelede sert tedbirlere gitmişti.
Önceki gün İngiltere’de yaşayan bir yakınım tatil için Türkiye’ye geldi.
Kendisine İngiltere’deki korona tablosunu sordum.
Önceki gün ölüm sayısı 6, vaka sayısı ise 150 imiş İngiltere’de.
“Peki bu noktaya nasıl geldiniz” diye sordum.
“Sürü bağışıklığı yönteminden sonuç alınamayınca, sert tedbirler uygulandı, neredeyse 3 ay hiç kimse evinden çıkmadı” dedi.
İngilizler, ‘evde kal, hayatta kal’ sloganını katı bir şekilde uygulamış.
Zorunlu haller dışında hiç kimsenin evden çıkmamaları sağlanmış.
Evden çıkmak yasak değil ama temel ihtiyaçların giderilmesi için sağlık ocağı, eczane, marketlere gidilmesine izin veriliyor, evden çalışma imkanının olmadığı iş yerlerinde çalışanların dışarı çıkmalarına izin veriliyormuş.
Maske ve mesafe kuralı ise katı bir şekilde uygulanıyormuş.
Öyle ki kurallara uymayanlar ilk seferde 60, ikinci seferde 120 Sterlin para cezasına çarptırılıyor, kurallara uymamakta ısrar edenler hapis cezasına çarptırılıyormuş.
Peki çalışmayanlar hayatlarını nasıl sürdürmüşler?
İngiliz hükümeti, kamu ve özel sektör çalışanlarının maaşlarının yüzde 80’ini ödemiş.
Özel işletme sahiplerine ise hibe krediler dağıtılmış.
Bizim gibi onlar da yeni normal hayata dönmüşler.
Ancak bazı kurallar esnetilse de, hayat hala normale dönmemiş.
Mesela, gece kulüpleri hala kapalı, konserler yasak, eğlence merkezlerinde ise canlı müziğe izin verilmiyormuş.
Barlar açık ama müşterilerin tek tek kaydı alınıyormuş.
Ayrıca müşteri bara gidip içkisini alamıyor, masasına servis yapılıyormuş.
Toplu taşıma araçları ise tam kapasiteyle çalıştırılmıyormuş.
Vaka ve ölüm sayılarına baktığımızda da İngiltere’nin salgının etkilerini en aza indirdiğini görüyoruz.
Öte yandan sosyal yardımlarla olağanüstü süreçten çıkmaya çalışan İngiltere, dünyanın en büyük ekonomilerinden biri.
Hasılı, 100 yılda bir geldiği söylenen pandemi krizini bile ekonominizin gücüyle atlatabiliyorsunuz.
Boşuna dememişler:
Para, para, para.
O parayı geri alabilirsiniz
Diyelim 10 yıl vadeli konut kredisi çektiniz.
Yine diyelim ki çektiğiniz kredinizin faiz oranı 1,15.
Faizler düşüyor ve banka size diyor ki, “İstersen, faiz oranını 0,99’dan yapılandıralım. Ama bunun için çektiğin kredinin yüzde 1’i kadar yapılandırma cezası ödeyeceksin.”
Cezayı ödediniz ve faiz oranınızı düşürdünüz.
İşte bugünlerde bankaya ödediğiniz parayı alabilirsiniz.
Nitekim tüketici lehine verilmiş emsal kararlar var.
Yapmanız gereken tek şey önce yaşadığınız ilçenin kaymakamlığına bir dilekçe vermek, sonuç çıkmazsa Bursa Tüketiciler Derneği’ne başvurmak.
Paranızı alma ihtimaliniz?
Bursa Tüketiciler Derneği Genel Başkanı Sıtkı Yılmaz’a göre, yüzde yüz.
Şirketleşme
Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Nihat Özdemir, dün şu açıklamayı yaptı:
“Şirketleşme çok önemli. Derneklerden bir an önce kurtulmayı federasyon olarak istiyoruz. Ana hedef, kulüplerin dernek statüsünden kurtulup, anonim şirket statüsünde hayatına devam etmesi. Sponsorlara çok önem veriyoruz. Temiz sermayenin Türk futboluna girmesini, Türk futbolunu desteklemesini istiyoruz. Örnekleri var. Bir takımı alıp hızla bir yerlere taşımaktalar. Özel sektörün takımlardan hisse almasına sıcak bakıyoruz.”
Bu köşenin sıkı takipçileri Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ın Bursaspor’un şirketleşmesi için çağrı yaptığını hatırlayacaktır.
Nitekim Bursaspor’un 450 milyon lira borcu olduğu belirtiliyor.
O halde şu soru yerinde olacaktır:
Sahi ne oldu şirketleşme işi?