Olağanüstü Hal kapsamında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler ile PKK ve FETÖ şüphesi gerekçesiyle binlerce öğretmen ve akademisyen ihraç edildi, onlarca eğitim kurumu kapatıldı.
İhraç edilenlerin ve kapanan okulların sayısıyla giriş yapalım.
Bugüne kadar FETÖ soruşturması kapsamında 28 bin öğetmen ihraç edildi.
PKK ve FETÖ şüphesiyle açığa alınan öğretmen sayısı ise 20 bin.
Açığa alınanların 9 bini FETÖ şüphelisi, 11 bini PKK şüphelisi.
Aynı soruşturmalar kapsamında hakkında işlem yapılan üniversite personeli ve akademisyen sayısı ise 7 bin 708…
Bunların 2 bin 34‘ü ihraç edildi.
Gelelim kapanan eğitim kurumlarına…
KHK’larla 2022 vakıf okulu ve vakıf üniversitesi kapandı.
Bu kurumlarda çalışan öğretmenlerin lisansları da iptal edildi.
Açığa alınan öğretmenlerle ilgili önemli bir detay var.
Nitekim FETÖ soruşturması kapsamında ihraç edilen ve açığa alınan öğretmenler en fazla Eğitim-Bir-Sen‘e üye.
Bİr başka ifadeyle, hakkında işlem yapılan öğretmenlerin hatırı sayılır kısmı cemaatçi Aktif-Eğitim-Sen üyesi değil.
Üstelik Aktif-Eğitim-Sen üyesi öğretmenlerin tamamı hakkında işlem yapılmasına rağmen.
Peki neden Eğitim-Bir-Sen üyelerine yönelik işlemlerin sayısı fazla?
Hatırlarsanız, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, dershaneleri kapatabileceğine dönük işaretler veriyordu 2012 yılında.
Bu da AK Parti ile cemaat arasında soğuk rüzgarların esmesine neden oldu.
Ancak sözünü ettiğim dönemde dershane krizi henüz patlamamış, iktidar ile cemaat arasında ipler kopmamıştı.
İşte o günlerde Aktif Eğitim Sen isimli bir sendika kuruldu.
Cemaat, aklınca iktidar partisine, “Dershaneleri kapatırsanız, alternatif sendika kurarız” şantajı yapıyordu.
Ancak, Aktif Eğitim Sen kendisini feshetti.
Ne var ki, aralarında Eğitim-Bir-Sen üyelerinin de olduğu çok sayıda öğretmen Aktif Eğitim Sen’e üye olmuşlardı.
Daha sonra, dershaneler kapatıldı ve bu kez cemaat şantaj amacıyla değil, hükümetle ipleri kopardığı için, Aktif Eğitim Sen‘i yeniden kurdu.
Şimdi gelelelim can alıcı noktaya…
15 Temmuz’dan sonra çok sayıda Eğitim-Bir-Sen üyesi öğretmene işlem yapılmasının nedeninin, bir dönem Aktif Eğitim Sen‘e üye olmalarından kaynaklandığı belirtiliyor.
Yani Aktif Eğitim Sen’in ilk kurulduğu dönemde, bu sendikaya üye olup, yeniden Eğitim-Bir-Sen‘e dönmelerinin, soruşturmadan kurtulmalarına yetmediği belirtiliyor.
Bırakmasını bilmek
Dün telefonla konuştuğumuzda “Başkanlığı bırakıyorum. 2 dönem yaptım, yeter” diyordu Bursa Barosu Başkanı Av. Ekrem Demiröz.
4 yıl ediyor, 2 dönem…
4 yılda Ekrem Demiröz ile ilgili hiç olumsuz bir durum olmadı.
Aksine, hep haksızlıkların karşısına dikildi.
Hele, yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının yoğun olarak tartışıldığı bir dönemde, baro başkanlığı ateşten gömlek giymekle eş değerdi ki, Demiröz işini hakkıyla yaparak teslim ediyor.
Siyasi iktidara karşı körü körüne bir kavgaya girmese de, söyleyeceklerinden geri durmadı, yargıyı vesayet altına alan FETÖ uzantılarına da tavrını koymasını bildi.
Peki ortada bir başarısızlık ve şaibe yoksa, Demiröz neden birkaç hafta sonra yapılacak seçimde aday olmuyor?
Aslında bu soruyu sormak bile anlamsız.
Demokratik toplumlarda bu tür görevler, gönüllülük esasına dayanır.
Yani kişi, işinden, ailesinden, mesaisinden taviz vererek, aidiyet hisssetiği örgütüne katkı yapmak için görev üstlenir.
Eğer niyetiniz buysa, Ekrem Demiröz gibi en fazla iki dönem sonra görevi, bir başka meslektaşınıza devredersiniz.
Yok eğer niyetiniz, başkan olduğunuz örgütü sömürmek ve geçim kapısı haline getirmekse, 2 yıl değil, 20 yıl daha başkanlıkta kalmak istersiniz.
Bu nedenle Ekrem Demiröz’ü kutluyorum.
Gelelim seçim kulislerine.
Bu kez Bursa Barosu’nun Çağdaş kanadı, önseçim yapmayacak ve tek adayla sandığa gidecek.
Çağdaşlar, genç avukat Gürkan Altun ismi üzerinde uzlaştı.
Altun‘un karşısında da Değişimcilerin adayı Şerafettin Yavuz var.
Şerafettin Yavuz, CHP eski Milletvekili Yahya Şimşek‘in ortağı…
Söz uçar yazı kalır
Dün Beşiktaş‘ın eski futbolcusu Rıza Çalımbay’ın babası Bektaş Çalımbay vefat etti.
Çalımbay, Beşiktaş’ta top koşturduğu yıllarda, rakip takımın taraftarları Rıza‘yı rencide etmek için, “Rıza, 2 ekmek bir süt” pankartı açmışlardı.
Çünkü Çalımbay‘ın babası kapıcıydı.
Bazı kendini bilmezler, bu pankartla Çalımbay’ı oyundan düşürmeyi planlamışlardı.
Ancak, alın teriyle geçimini sağlamanın bu hayattaki en onurlu iş olduğunu unutacak kadar, utanmazlardı o pankartı açanlar.
Yıllar geçti ve Çalımbay‘ın babası hayata gözlerini yumdu.
Dün sosyal medyada bu pankart, günün konusuydu.
Sosyal medya kullanıcılarından biri, “Çalımbay’ın, kapıcı olduğu için aşağıladığınız babası, Hakk’ın rahmetine kavuştu. Öbür tarafta sizi bekliyor” diye bir mesaj atmış.
Bilmem o pankartı hazırlayanlar, utanmışlar mıdır?