Bir gazetecinin temelde 3 şeye ihtiyacı olduğunu düşünürüm.
Habercilik refleksi, bilgi birikimi ve vicdan.
Bilgi birikimi çok okuyarak elde edilebilir.
Habercilik refleksiniz yoksa, yıllar içinde meslekte yoğrularak bu açığınızı kapatabilirsiniz.
Ancak vicdanlı olmak, karakterinizle ilgili bir şeydir ki, sonradan kazanılacak bir haslet değil.
O halde bilgi birikiminiz ne düzeyde olursa olsun, habercilik refleksiniz ne kadar gelişirse gelişsin vicdanınız yoksa iyi bir gazeteci olamıyorsunuz.
Bu nedenle, bir gazetecinin önce vicdanlı olması gerektiğine inanırım.
***
Son yıllarda AK Parti iktidarının yarattığı sert siyasi iklim ve hükümet temsilcilerinin çatışmacı dili nedeniyle toplumsal kamplaşma hat safhaya ulaştı.
Medya da bu iklimin etkisiyle ikiye bölündü.
Eskiden bir gazetecinin yaptığı haberin içeriği ve doğruluğu tartışılırken, bugün kim tarafından ve ne amaçla yazıldığına bakılıyor.
Sosyal medyadaki trol ordusunun yaktığı kıvılcımla haberin doğruluğuna bakılmaksızın bir kişi çok kolay linç edilebiliyor.
İşte şu son Büyükşehir Belediyesi şirketleriyle ilgili haberler…
***
Yaygın basında geniş yer bulan haberlerde, Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ın, belediye şirketlerinin yönetim kurulu başkanlığına kendisini atadığı ve bu yolla 50 bin liralık huzur hakkı geliri sağladığı yazıldı.
Ayrıca şirketlerin yönetim kurullarına AK Partili meclis üyelerinin atanmasıyla, kadrolaşmaya gidildiği öne sürüldü.
***
Birincisi, büyükşehir belediye başkanlarının şirketlerin yönetim kurulu başkanı olmaları ve yönetim kurulu üyelerinin iktidar partisinin meclis üyelerinden atanması bu döneme özgü olmadığı gibi, ortada yasa dışı bir durum da yok.
Yani, Recep Altepe, Hikmet Şahin hatta Erdoğan Bilenser, hem belediye başkanı hem de şirketlerin yönetim kurulu başkanlarıydı.
Ayrıca yönetim kurulu üyeleri de belediye meclis üyelerinden atanıyordu.
AK Parti, DSP ve CHP belediyelerinde durum hep aynı.
Örnek mi?
DSP’nin; Büyükşehir, Osmangazi, Nilüfer ve Yıldırım Belediyelerinde iktidar olduğu yıllarda belediye şirketlerinde DSP’li belediye başkan ve yönetim kurulu üyeleri görev yapıyordu.
Mesela BESAŞ Yönetim Kurulu Başkanı, DSP’li Büyükşehir Belediye Başkanı Erdoğan Bilenser’di.
Ayrıca DSP’nin tam 10 meclis üyesi Burfaş, BESAŞ ve Burulaş’ta yönetim kurulu üyesiydiler.
O dönem bugünkü gibi belediyenin 8 değil sadece 3 şirketi vardı ve yönetim kurulu başkanlarıyla, yönetim kurulu üyelerinin neredeyse tamamı DSP’lilerden oluşuyor, tümü de huzur hakkı alıyorlardı.
Bugün bile sadece Bursa’da değil diğer kentlerde de örneğin CHP’li belediyelerin başkanları aynı zamanda şirketlerin yönetim kurulu başkanlığını halen yürütüyor.
***
İkincisi ve daha da önemlisi Aktaş’ın huzur haklarından iddia edildiği gibi 50 bin lira değil, toplamda (8 şirket) 8 bin lira alıyor olması.
Üstelik Aktaş, önceki dönemde bin 500 lira olan huzur hakkını bin liraya bizzat kendisi indirdi.
***
Bir de ‘Aktaş, tüm belediye şirketlerine kendisini atayıp, büyük gelir sağladı’ iddiası var ki evlere şenlik.
Aktaş, seçildikten sonra ilk işi belediye şirketlerinin sayısını azaltmak oldu.
Belediye şirketlerinden nemalanan bir belediye başkanı, şirket sayısını 10’dan 8’e düşürüp, daha da düşürmeyi planlar mı?
Nitekim, önümüzdeki günlerde Burfaş ile Kültür A.Ş’nin birleştirilmesi planlanıyor.
Yani kuvvetle muhtemel belediye şirketleri 7’ye düşürülecek.
Ayrıca Aktaş, üyesi olduğu partinin kadrolarının tasfiye olması pahasına, belediyeye yük olarak gördüğü sosyal tesislerin birçoğunu özelleştirdi.
***
Aktaş ‘bu şirketlerin sorumluluğu ve denetimi madem bende, o zaman başkanı olmam da hakkımdır” diyor ki, son derece mantıklı bir yaklaşım.
Davul sizdeyse, tokmak da sizin elinizde olmalı.
***
Aktaş’ın kimi uygulamaları ve sözleri eleştirilebilir.
Mesela aydınlarla ilgili sözlerinin savunulacak tarafı yok.
30 Ağustos’la ilgili maksadını aşmış sözleri eleştirilebilir.
Ancak belediye şirketleriyle ilgili yalan haberlerin elle tutulur tarafı yok.
***
Ne dedik?
Vicdan, gazeteciliğin olmazsa olmazıdır.
Biraz vicdan…