Mustafa Özdal
Mustafa Özdal
E-Posta: [email protected] YAZARIN TÜM YAZILARI

Her dört çocuktan biri cinsel istismara uğruyor

Son aylarda çocuklara yönelik cinsel istismar vakalarında artış gözlemleniyor. Çok sayıda çocuk istismarı davasında bulunmuş olan Av. Bilge Arıcıoğlu’na göre, Türkiye’de her 4 çocuktan biri cinsel istismara uğruyor. Arıcıoğlu, “ TÜİK’in verilerine göre 0-6 yaş arasındaki çocukların cinsel istismar oranı yüzde 60” diyerek, çocuklara yönelik cinsel istismarı konusunda ürkütücü bir tablo çizdi.
 

Aile içi cinsel istismar vakası sayısının sanıldığından çok daha yüksek olduğunu belirten Arıcıoğlu, aileleri uyardı, “Çocukları duygusal, bedensel ve davranışsal şekilde eğitsinler. Oyunlarla, konuşmalarıyla, onların iletişimini açık tutsunlar. Benim çocuğumun başına gelmez diye de düşünmesinler.”
 

Bu hafta, toplumun kanayan yarasına ışık tutmaya çalışacağız. 

Çocuklara yönelik cinsel istismar vakalarında, son yıllarda adeta patlama yaşanıyor.

Üstelik, kamuoyuna yansıyanlar cinsel istismar vakalarının küçük bir bölümü.

Bugüne kadar, çok sayıda çocuk istismarı davasına giren Av. Bilge Arıcıoğlu’nun söyledikleri, sorunun ne kadar büyük olduğunu gösteriyor.

Her dört çocuktan birinin cinsel istismara uğradığı ülkemizde, ailelerin de çok dikkatli olmaları gerekiyor.

 

4 TÜR ÇOCUK İSTİSMARI
 

Çocuk istismarı denilince akla hep, çocuğa yönelik cinsel istismar geliyor. Ancak bu eksik bir tanım. Önce çocuğa istismarın ne olduğunu, hangi fiilleri kapsadığını konuşalım.
 

Önce çocuk kavramını oturtalım. Çocuk, yasalarımız ve taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler gereği 18 yaş altı tüm bireyleri kapsamaktadır. 18 yaş altındaki  bireylere yapılan istismarlar, çocuk istismarı sınıfındadır. Çocuk istismarları, duygusal, fiziksel, cinsel ve ihmal olmak üzere 4 türdedir. Fiziksel istismarlar, fiziksel açıdan çocuğun zarar görmesi ve  fiziksel bütünlüğünün bozulması anlamına geliyor. Duygusal istismarlar, çocukların kişiliğini zedeleyici ve duygusal anlamda onları etkileyecek şekilde eylem yapılmasını kapsıyor. Bağırma, küfretme ve yalnız bırakma fiillerini örnek verebiliriz. Cinsel istismar ise psikolojik ve fiziksel olarak yetişkin veya akranı olan bir kişinin, bedensel bütünlüğüne dokunacak şekilde, cinsel haz amacıyla çocuğa müdahale anlamına gelmektedir. İhmal istismarı ise, çocuğa bakmakla yükümlü kişilerin çocuğu hem fiziksel hem de duygusal olarak ihmal etmesi demektir.

 

Hangi tür istismar daha yaygın?
 

En fazla ihmal istismarı yaşanıyor. Yüzde 75 ihmal istismarı, yüzde 16’ya yakın cinsel istismar, yüzde 8 fiziksel istismar, yüzde 15-20 arası da fiziksel ve duygusal ihmal olarak oranlayabiliriz.

 

“İSTİSMARA UĞRAYAN  ÇOCUKLAR YASALARLA TOPLUMA KAZANDIRILMALI”
 

Çocuğa yönelik cinsel istismar haberleri medyaya düşünce, toplumda büyük tepkilere neden oluyor. Ancak, cinsel istismar vakalarında bir azalma olduğunu görmüyoruz, aksine her gün yeni bir olay duyuyoruz. Sorun nerede, yasalarda mı, toplumda mı?
 

Çocuklara yönelik cinsel istismar, medyaya yansıdığı veya bir araya gelip konuştuğumuz zaman, tepkilere neden oluyor. Çocuk istismarı, ortak paydada toplanabildiğimiz nadir konulardan biri. Ancak bu birlikteliği sağlarken, çocuk istismarı vakaları nasıl bu kadar artış gösterdi, bunu düşünmemiz gerekiyor. Toplumsal değerlerin kaybedilmesi, internetin yaygınlaşması, yasaların caydırıcılığının olmaması, devletin bu konuda politika üretememesi, bunların tümü bir neden. Kadına ve çocuğa yönelik şiddeti de bu konudan bağımsız düşünemeyiz.

Yasaların yetersiz olması üzerinde durmak isterim. Yasaların emrettiği yaptırımlar cinsel istismarı caydırıcı nitelikte değil mi?
 

Burada hem mağduru, hem de sanığı ayrıca değerlendirmek lazım. Mesela  Ensar Vakfı’nda çocuklar defalarca cinsel istismara maruz kalmıştı. Evet hukuken en ağır cezayı sanık aldı ama bu çocuklar topluma yeniden adapte edilmeden, bu dava bana göre çözülmüş değil.

 

Dava sonuçlansa da o toplumun topluma kazandırılması gerekir.
 

Evet burada koruyucu tedbirler olması gerekir. O çocuğun topluma yeniden kazandırılması için, yasal zorunluluklar olması lazım. Gerek aile terapileri, gerek rehberlik hizmetleri… Bunların yasayla sağlanması gerekir ki, cinsel istismara uğrayan çocuklar travmayı atlatabilisinler.

 

“RIZADA YAŞI YÜKSELTİLMELİ”
 

Evet yasalar eksik diyorsunuz ama bir de cinsel istismar fiilinin olmaması için yaptırımların yeterli olması gerekmiyor mu?
 

2 alana bakmak gerekir. Hem cezayı artıracaksınız, hem de mağdur olanları topluma kazandırmayı yasal zorunluluk haline getireceksiniz. Son olarak Türk Ceza Kanunu’nun 103. Maddesi değiştirilip, çocuk istismarı cezaları 8 yıldan 15 yıla çıkarıldı. Ama eski yasa 15 yaşın üstünde rıza arıyordu. Yeni düzenlemeyle yaş sınırı 12 yaş sınırına indirildi. Biz 15 yaşın bile yükseltilmesini yetersiz bulurken, rıza yaşı 12’ye indirildi. Bir yanda cezayı arttırırken, diğer yanda rıza yaşını indirmeniz doğru değil.
 

“ÇOCUKLARIN YÜZDE 60’I İSTİSMARA UĞRUYOR”

Kayıtlara geçmiş cinsel istismarın oranı nedir? Yani kamuoyuna yansıyanlar, buzdağının görünen yüzü mü? Cinsel istismar vakalarının yargıya taşınması oranı nedir?
 

15 yaş üstü birçok vakada, şikâyet edilmeden konuların üzeri kapandı. Toplumsal bakış ve ailelerin tutumu nedeniyle… Mağdurun suçlanması ve dışlanması endişesiyle, birçok vaka yargıya taşınmıyor, üstü örtülmeye çalışılıyor. Ama zaten yargıya taşınan vakalar bile o kadar yüksek ki.

Medyada yer alan haberlere göre, dünyada her 4 saatte bir çocuk istismara uğruyor. Türkiye’deki durum da çok içi açıcı değil. TÜİK’İN verilerine göre, 10 binin üzerinde çocuk istismara uğruyor. Bursa’da çocuğa cinsel istismar sayısıyla ilgili bir veri var mı elimizde?

Türkiye genelinde son 5 yılda cinsel istismar vakaları yüzde 700 arttı. 2015’te cinsel istismar konusunda açılan dava sayısı 20 bine yakın. Bunların yaklaşık yüzde 80’inde  mahkûmiyet kararı var. Bu da, her 4 çocuktan birinin istismar mağduru olduğunu gösteriyor. Bu, kan dondurucu bir veri. TÜİK’in verilerine göre 0-6 yaş arasındaki çocukların cinsel istismar oranı yüzde 60. Cinsel istismar, bakışla da, sözle de, fiziksel bir şekilde de olabilir. Genelde cinsel istismar mağdurlarının kız çocukları olduğu kabul görülür. Ama 0-6 yaş grubunda makas o kadar açık değil. Pedafoli hastaları için cinsiyetten öte yaş hedef alınıyor.

 

“İSTİSMARCILAR KURBANLARIN EN YAKININDA”
 

Kim bu istismarcılar?Mesleki olarak sınıflandırabilir miyiz?Cinsel istismarcıları sosyoekonomik olarak kategorize edebilir miyiz? Yine kırsal ve kent olarak bir ayrıma gidilebilir mi?
 

Böyle bir sınıflandırma yapmak çok zor. Ama mağdura çok yakın kişilerden geliyor bu tehlike. Yani istismarcı nerede dediğimiz zaman, en yakınımızda. Mağdurun okulunda en yakınında olabilir, serviste olabilir, akrabası olan bir kişi olabilir.

 

Aile içi cinsel istismarda durum nedir?
 

Yani ben bu vakaları duyduğum zaman kanım donmuştu. Gerçekten aile içi cinsel istismar vaka sayısı çok yüksek. Ve herhalde yaşanabilecek en büyük travma da bu vakalardadır. Çünkü istismarcısıyla aynı evde kalmak zorundadır mağdur. Devamlı yan yanasın ve defalarca istismara uğruyorsun. Baktığım dosyamdan bir örnek vereyim. Kız çocuğu ablasıyla beraber cinsel istismara uğruyor, baba kızını ‘biraz daha kilo al yoksa ilişkiyi ablanla devam ettiririm’ şeklinde tehdit ediyor. Ve kız, babasından bir daha cinsel istismara uğramamak için, aylarca yemek yemiyor. Biz bu durumu tespit ettiğimizde, o kız çocuğu açlıktan ölmek üzereydi.

 

“BENİM ÇOCUĞUMUN BAŞINA GELMEZ DEMEYİN”
 

Çocukların, utanma duygusu yaşamaları, inandıramama kaygısı veya cinsel istismarcısının korkusu gibi nedenlerle yaşadıklarını ailesine söylemediğini biliyoruz. Çocuk, hangi aşamada cinsel istismara uğradığını söylüyor ailesine? Çocukların cinsel istismardan korunması için, ailelere düşen görevler nelerdir?
 

Kendilerini rahat ifade etmeleri için, çocukları duygusal, bedensel ve davranışsal şekilde eğitmemiz gerekiyor. Oyunlarla, konuşmalarımızla, onların iletişimini açık tutmamız lazım. Çocuklar kendi haklarını bilmiyorlar. Onlara haklarının ne olduğunu, hak ihlalleri yaşadıklarında ne yapmalarını,  kimlerle iletişim kurmaları gerektiğini anlatmamız gerekir. Çocuklar bize bir şey anlattığı zaman onları dinlemeliyiz. “Bizim çocuğun  başına gelmez” dememeliyiz. Çünkü gerçekten bunlar yaşanıyor. Yine bir örnek vereyim. Bir anne çocuğuna, markette bir şey istemek için ağlamamasını söylüyor. Çocuk markette  ağlamaya başlıyor ve yanındaki kasiyer annesine, “Bir şey istedi, vermedim, o da ağladı” diyor. Anne, bu olaydan sonra çocuğu azarlıyor. Ama çocuk markette bir şey istediği için değil, kasiyer ona cinsel istismarda bulunduğu için ağlıyormuş. Yani makul şüphe hepimizde olması gerekiyor. Ve çocuklarımıza güvenmeliyiz. Çocukların, hem bilinçsizlikten, hem utançdığından, yaşadıklarını dile getirmesi zorlaşıyor. Ama çocukların hal ve hareketlerindeki değişiklik, çığlıklarla uyanmaları, kimsenin yanına gitmemeleri gibi belirtilerden anlamalıyız. Çocuğu iyi gözlemlemek lazım. Annelerin  çocuklarını, mümkün olduğu kadar yanlarından ayırmamaları gerekir.
 

“ÇOCUĞUN OLDUĞU HER YERDE İSTİSMAR DA VARDIR”
 

Yurtlar, engelli çocukların özel eğitim mekânları, yatılı okullar, çocuk esirge kurumları dışında, cinsel istismar vakaları başka hangi ortamlarda oluyor?
 

Çocuğun olduğu her yerde istismar var. Burada devletin çocuk politikasında denetimsizliği, ihmali ve personelin yetersizliğine dayanan gerekçesi aslında suçtur. Devletin böyle bir lüksü yok. Çocukların olduğu her yerde güvenliği sağlamak zorundalar. Hele devlete bağlı kurumlarda… Koruyucu tedbirleri arttırmak gerekiyor. Çünkü vaka olduğunda, çocukları topluma kazandırmak kolay değil. Cinsiyet eşitsizliği, fırsat eşitsizliğini mevcut toplum yapısıyla yıkamayız. Bu nedenle hedefimizin çocuklar olması gerekiyor.  Çocukları eğitip, onların güzel bir gelecek için yönlerini çizmemiz gerekir. Bu düzeni yıkıp, toplumsal değerleri inşa edecek olanlar yine çocuklarımızdır.

Son olarak medya ne yapmalı? Özellikle haber diliyle ilgili medyanın işlevi ne olmalı?
 

Aslında öne çıkan haberlerde medya üzerine düşeni yapıyor. Ama çocuğun yüksek yararını düşünerek, haberin dozunu ayarlamaları gerekiyor. Çocuklar, ellerindeki  telefon ve kumandayla devamlı  bu haberleri izleyebiliyor.  Haberlerin daha doğru bir dille, çocukların da izleyebileceğini hesap ederek yapılması gerekir. Mesela son olarak bir öğretmen, çocukların eline urgan verip, bu fotoğrafı sosyal medyada paylaşmıştı. Evet medya, bunu eleştirel bir dille haber yaptı ama çocukları da deşifre  etti.  Bu konu çok hassas. Çocuk haklarını bilmekle, çocukların algısına göre düşünebilmek aynı şey değil.
 

FOTOĞRAFLAR: AYKUT GÜNGÖR

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X