Mustafa Özdal
Mustafa Özdal
E-Posta: [email protected] YAZARIN TÜM YAZILARI

Hayaller devlet okulu gerçekler özel okul

Köşe Yazısını Dinle

Eğitim-Bir-Sen’in, ‘Eğitime Bakış 2021 İzleme ve Değerlendirme Raporu’na dün değinmiş ve hayli uzun olduğu için, bölüm bölüm yazacağımı da belirtmiştim.

Bugün de rapordan sarsıcı verileri paylaşmaya devam edeceğim.

Nitekim rapor, dün de belirttiğim gibi eğitimde geldiğimiz noktayı göstermesi bakımından önemli.

Eğitim-Bir-Sen raporundaki ‘Öğretmenler ve Okul Müdürleri’ başlıklı bölümle devam edelim.

2011 yılında toplam öğretmen sayısı 774 bin 602 iken 2020 yılında 1 milyon 112 bin olmuş.

Ancak öğretmen sayılarındaki artış özel eğitim kurumlarında çok daha fazla olmuş.

Örneğin 2016 yılında ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde özel eğitim kurumlarında çalışanların sayısı  devlet okullarına yapılan öğretmen atamalarının yaklaşık 2 katı olmuş.

Yani, özel eğitimin, eğitim ve öğretimdeki payı her geçen yıl artıyor.

Bu gerçeği, kamu okullarına ve özel eğitim kurumlarına giden öğrenci sayıları, kamu ve özel eğitim kurumlarında çalışan öğretmen sayıları ve son yıllarda inşa edilen devlet okulları ile özel okul sayıları teyit ediyor.

Raporun bu bölümünün dikkat çekici bir diğer noktası ise kamuya yapılan öğretmen atamalarının düşmesi.

Öyle ki 2012 ile 2016 yıllarını kapsayan 5 yıllık dönemde 250 bin öğretmen ataması yapılmışken, 2017 ile 2021 yıllarını kapsayan 5 yıllık dönemde toplamda 167 bin öğretmenin ataması gerçekleştirilmiş.

Ayrıca 2021 yılında kamu okullarına ataması yapılan sözleşmeli öğretmenlerin yarısı Güneydoğu’da görevlendirilmiş.

Tüm bu istatistikler, eğitimde örtülü bir özelleştirme politikasının uygulandığını ve  devletin eğitim ve öğretimi özel sektöre bırakma çabasının izlerini gösteriyor.

Bu politikanın faturasını da öğrenciler ve eğitim emekçileri ödüyor.

Nitekim dar gelirli öğrenciler, yıllık ücreti 40 bin liradan aşağı olmayan özel okullara mahkum edilirken, öğretmenler de özel okulların  düşük ücret ve uzun mesai koşulları altında sömürülüyor.

 

Sözleşmeli öğretmenlerin alanlara göre dağılımı

2021 yılında sözleşmeli olarak ataması yapılan öğretmenlerin bölgelere göre oransal dağılımında, her iki sözleşmeli öğretmenden birinin Güneydoğu Anadolu’ya atandığını belirtmiştim.

Daha sonra sırasıyla Ortadoğu Anadolu (yüzde 17,5) Kuzeydoğu Anadolu ( yüzde 13,5) İstanbul (yüzde 11,6) ve Akdeniz (yüzde 5) olarak yapılmış atamalar.

Sözleşmeli öğretmen atamalarının alanlarına göre dağılımında da hayli ilginç istatistikler söz konusu.

2021 yılında toplam 19 bin 999 sözleşmeli öğretmen atamasının alanlarına göre ilk 5 sıradaki dağılımı:

Sınıf öğretmenliği: 2 bin 883

Özel eğitim: 2094.

İngilizce: 1983

Din kültürü ve ahlak bilgisi: 1805

İlköğretim matematik: 1260

Matematik: 1004

Yani 2021 yılında atanan din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeniyle, matematik öğretmeni sayısı arasında büyük fark yok.

 

Çok çalışıyor az maaş alıyorlar

Eğitim-Bir-Sen raporunda Türkiye’deki öğretmen ve okul yöneticilerinin maaşları OECD ülkeleriyle kıyaslanmış.

Buna göre OECD’de öğretmenlerin başlangıç maaşlarının en yüksek olduğu ülke 78 bin 681 dolar ile Lüksemburg.

Türkiye ise 36 bin 116 dolar olan OECD öğretmen maaşı  ortalamasının altında (30 bin 52 dolar).

Kıdemli öğretmenlerin maaşında da Türkiye, OECD ülke ortalamasının altında kalıyor.

Gelelim öğretmen ve okul yöneticilerinin çalışma sürelerine…

Türkiye’de okul müdürleri, OECD ortalamasının üstünde çalışıyor.

Örneğin OECD ülkeleri verilerine göre ortaokul yöneticilerinin çalıştıkları hafta sayısının ortalaması 44, çalıştıkları gün sayısının ortalaması 212 ve çalıştıkları toplam saatin ortalaması  1626.

Bu verilere göre, örneğin Türkiye’de ortaokul müdürleri 48 hafta 236 gün ve 1856 saat çalışmakta olup OECD ülkeleri ortalamasının oldukça üstündedir.

Yani hem öğretmen maaşları hem de yönetici ve öğretmenlerin çalışma süreleri bakımından OECD ortalamasının altındayız.

 

Zararı bilen var mı?

Malum, Türkiye genelinde olduğu gibi Bursa’daki OSB’lerde de 3 gün elektrikler kesildi.

Ani sayılacak elektrik kesintisi nedeniyle üretim durdu, siparişler aksadı ve bir kısmı iptal edildi.

Kuşkusuz 3 günlük elektrik kesintisinin ciddi bir maliyeti oldu sanayiciye.

Peki üretim kaybı ne kadar, sanayicinin zararı kaç milyar?

Geçen haftadan bu yana takip ediyorum ne Türkiye’de sanayicileri temsil eden kurumlardan ne de Bursa’daki  herhangi bir kurumdan zararın miktarı ve üretim kaybıyla  ilgili tek bir  açıklama yapılmadı.

Mesela 3 günlük kesintide ‘Bursa’nın üretim kaybı ne kadar oldu?’, ‘Hangi OSB’de ne kadarlık bir üretim kaybı yaşandı?’, Hangi OSB ne kadar zarar etti?’, ‘Bursa’daki sanayicilerin toplam kaybı  ne kadar oldu?’, ‘Bursa’daki otomobil fabrikaları kesintiden nasıl etkilendi?’…

Bu soruların hiçbirine yanıt verilmedi.

Zararı hesaplamak mı kolay değil, yoksa açıklamak mı zor?

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X