Türkiye genelinde 200 bini aşkın irili, ufaklı lokanta, restoran, kafe gibi işletme var.

Bu işletmelerden en az 2 milyon aile geçimini sağlıyor.

Ve küçük bir bölümü paket servisi yapacak durumda.

Geri kalanı ise kepenk indirdi.

Yani kısıtlı yasaklarda bile 100 binlerce ailenin geçim kapısı kapandı.

Yasaklardan etkilenenlerin birçoğu, garson, komi, bulaşıkçı gibi günlük olarak geçimlerini sağlayan dar gelirlilerden oluşuyor.

Yani bırakın aylarca çalışmamalarını, bir gün bile para kazanamadıklarında hayatları etkilenecek insanlar bunlar.

Yeme-içme sektöründeki kısıtlamalar mart ayında başladı.

Zaten aylardır kan ağlayan 10 binlerce işletme sahibi yeni toparlanmaya başlamışken, bir kısıtlama kararı daha geldi.

Gece kulübü, bar, gazino tarzı mekanlar ise aylardır kapalı.

O mekanlarda da ekmek yiyen binlerce, 10 binlerce insan var.

Valelerin tümü, aylardır işsiz.

Çünkü pandemi kuralları gereği, otel, restoran ve kafelerde vale sistemi kalkmış durumda.

Hal böyleyken yine ‘haftalarca evlerimize kapanalım, dükkanlar kapansın, iş yerlerinin kapısına kilit vurulsun’ diyenlerin sesini duymaya başladık.

Bu teklifi yapanlar, maaşlarının bir bölümünü, pandemiden etkilenen esnafa ve emekçilere verecekler mi?

Dünyada çok katı bir şekilde izolasyon uygulayan ülkeler yok değil.

Mesela İngiltere…

İngilizler, pandeminin ilk aylarında 3 ay neredeyse evlerinden çıkmadılar.

Gece kulüpleri kapandı, bazı iş yerleri aylarca hizmet vermedi, maske ve mesafe kuralına uymayanlara hapis cezası bile getirildi.

Elbette bu tedbirlerin meyvesini aldılar ancak tüm dünyada salgının hızla yayıldığı şu günlerde en çok vakanın yaşandığı ülkelerden biri İngiltere oldu.

Dünyanın en disiplinli,  toplumlarından Almanlar da tedbirlere  uymalarına rağmen bu illetle baş edebilmiş değil.

Kuşkusuz tedbir almayalım, hayatı pandemi öncesi gibi yaşayalım demiyor hiç kimse.

Ancak, ne kadar sonuç vereceği bile belirsiz olan tam izolasyonun yeni mağdur ordusu yaratacağını da unutmayalım.

 

Ruhsatsız binalarda kolon denetimi nasıl yapılacak?

 

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın, Bursa Valiliği eliyle ilçe belediyelerine, bina altlarındaki iş yerlerini denetleme talimatı önemli bir adım.

Gelişme önemli ama daha önemlisi denetimin kararlılıkla yapılması.

İnşaat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Mehmet Albayrak’a sordum bakanlığın talimatını.

Albayrak çekincelerini paylaştı:

“Bursa’da çok sayıda ruhsatsız veya ruhsata uygun olmayan bina var. Ruhsatsız binaların taşıyıcı sistemleri bilinmediği için, denetimi de sağlıklı yapılamaz. Yıldırım’da Ankara Yolu altında ruhsatsız o kadar çok bina var ki. Bu binaların altındaki iş yerlerinde kolon sayısı, kirişlerin durumu gibi bilgiler bilinmiyor. Dolayısıyla ruhsatsız binalarda denetim yapılamaz. Sadece ruhsatlı binalarda denetim yapılabilir.”

 

Kent anayasası için bir araya gelecekler

 

Bursa’nın kent anayasası olarak nitelendirilen 2040 Çevre Düzeni Planı hazırlıkları sürüyor.

Bu kapsamda, gelecek hafta Bursa Kent Konseyi, İnşaat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi, Mimarlar Odası Bursa Şubesi ve Şehir Plancıları Odası Bursa Şubesi temsilcileriyle, Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş bir araya gelecekler.

Talep Bursa Kent Konseyi’nden gelmiş.

Konu, yeni Çevre Düzeni Planı ile ilgili görüş ve öneriler.

Oda temsilcileri, yeni planın katılımcı, şeffaf ve akademik odaların görüşlerinin dikkate alınarak hazırlanması taleplerini iletecekler.

 

Eski milletvekillerinin çekincesi

 

AK Parti’de il başkanı atama süreci, öyle anlaşılıyor ki gelecek haftaya veya haftalara kaldı.

Sürecin uzamasının nedeni, pandemi nedeniyle il kongrelerinin ertelenmesi.

Ancak, genel merkez düzeyinde görüşme trafiği hız kesmiş değil.

Ağırlıklı olarak eski milletvekilleri üzerinde duruluyor.

Hatta isimleri bende kalsın eski dönem milletvekillerinden ikisiyle ciddi görüşmeler yapıldı.

Ancak sorun şu ki, eski vekiller il başkanlığı görevine çok sıcak bakmıyorlar.

Bunu da genel merkez yöneticilerine hissettiriyorlar.