Önceki akşam Özlüce’de ibretlik bir hadise yaşandı.
Özlüce’deki tarihi yapının bir bölümü çöktü.
Neden ibretlik?
Çünkü çökme, göz göre, bağıra bağıra geldi.
19.yüzyılda kilise, mübadele sonrası cami, 2000’lerde müze ve son tahlilde yine cami olarak ibadete açılan ancak bakımsızlıktan metruk bir binayı andıran Vakıflar Bölge Müdürlüğü’ne ait yapının bir bölümü yerle bir oldu.
Oysa yapının çökeceği öngörülüyordu.
Bakın 10 Aralık 2019 tarihindeki ‘Tarihi yapı çürüyor’ başlıklı makalede ne yazmışım:
“… Bilmem sözünü ettiğim caminin önünden en son ne zaman geçtiniz? Maalesef duvarlarında çatlaklar oluşan cami çürümeye yüz tutmuş durumda. Çünkü cami kullanılmıyor. Kullanılmadığı için de kaderine terk edilmiş durumda. Konuyu Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem’e sordum. Erdem, bakın neler söyledi:
‘Biz burayı milli sarayların uzmanlarına restore ettirip büyük bir bütçe harcadık. Bugünün parasıyla yaklaşık 2 milyon lira. Amacımız cami olarak kullanılmayan mekanı, kültür merkezine dönüştürüp korumaktı. Ancak Vakıflar, anlamsız bir şekilde tarihi yapıyı elimizden aldı. Bina şu anda çürüyor. Duvarlarında çok ciddi yarıklar oluşmaya başladı. Biz illa bu tarihi yapı bize verilsin demiyoruz. Kendilerinde kalacaksa bari korusunlar. Çünkü hem restorasyonuna harcadığımız para heba olacak, hem de az sayıdaki tarihi yapıdan biri çürüyüp yok olacak. Vakıflar’a yazı yazıp, binanın çürümek üzere olduğunu belirttik. Ancak Vakıflar, camiyi Diyanet İşleri Başkanlığı’na devrettiklerini ve ibadethane dışında kullanılamayacağı yanıtını verdi maalesef. Yarın bu bina harap olursa sorumlular hakkında dava açarız. Yazıktır, günahtır.”
Evet Turgay Erdem, yaklaşık 8 ay önce ‘yapmayın, etmeyin bina elden gidiyor, bize vermeseniz de koruyun” diye uyarmıştı.
Ancak yazıdan sonra tek bir yetkili ne bana ulaştı, ne de Erdem’e geri dönüş yaptı.
Sonuç ortada…
Erdem, sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi.
Ancak ne fayda.
Tarihi bina yıkıldı bir kere…
Yazık, çok yazık oldu.
Tek tesellimiz, gece yıkılan tarihi yapının içinde hiç kimsenin olmaması.
Yani can kaybının yaşanmaması.
Bu da göz göre göre kural ihlali
Son yıllardaki tüm istatistikler, kazaların yüzde 90’ının sürücü hatalarından kaynaklandığını söylüyor.
Sürücü ya hız limitini aştığı için, ya dönüş kurallarına uymadığı için, ya hatalı sollama yaptığı için, ya alkollü araç kullandığı ya da geçme yasağı olan yerlerden geçtiği için kaza yapıyor.
Trafik sıkışIığının temel nedeni de sürücü hataları değil mi?
Evet yeni yollar lazım, kuşkusuz toplu taşıma araçlarının yaygınlaşması şart ama sürücülerin hiç mi suçu yok?
Var hem de çok var…
Bugün son derece ilginç bir bilgi paylaşacağım.
Önceki gün Kestel Belediye Başkanı Önder Tanır Olay Medya’da konuğumuz oldu.
Tanır’la tanışıyordum ama seçimden sonra ilk kez söyleşi yaptım kendisiyle.
Genç, vizyonel bir belediye başkanı izlenimi uyandırdı bende.
Söyleşiyi önümüzdeki haftalarda okuyabilirsiniz.
Tanır’la sohbet ederken, ilginç bir bilgi paylaştı.
Hadise şu:
Efendim Kestel’de metro istyonu ile Kestel Belediyesi arasında Fevzi Çakmak isimli işlek bir cadde var.
Bu caddeye ters yönden giren araç sürücüleri dikkat çekici bir sayıya ulaşmış.
Saatte 10, günde yaklaşık 100 araç bu caddeye ters yönden giriyormuş!
Dün Tanır’ı arayıp, hala saatte 10 sürücüye ters yöne girme cezası kesiliyor mu diye sordum.
“Maalesef evet” dedi.
Ters yöne girmenin cezası bin 228 lira.
Yani Bursa Emniyeti, Fevzi Çakmak Caddesi’nde uygulama yaparak, saatte 12 bin 228 lira, günde 120 bin lira, ayda 4, 5 milyon liralık ceza kesiyor.
Tanır, “Trafik polisleri özellikle trafiğin akışını bozan Fevzi Çakmak Caddesi’nde her gün uygulama yapmasına rağmen, ceza sayısı azalmadı. Saatte 10 kişi bu caddeye ters yönden giriyor. Anlamak mümkün değil” diyerek isyanını dile getirdi.
Haksız değil…
Nitekim trafik polisleri ceza kesmekten bıkmış ama bizim sürücüler ceza yemekten bıkmamış.
Kantincilere kira indirimi geliyor
Mart, nisan, mayıs, haziran, temmuz, ağustos, eylül…
Tam 7 aydır kapalılar.
İşletmelerini ne zaman açacaklarını da bilmiyorlar.
Pandemiden en büyük darbeyi yiyen sektörlerin başında geliyorlar.
Tıpkı eğlence mekanları gibi.
Okul kantinlerinden söz ediyorum.
Okullar kapalı olduğu için, gelirlerinden yoksun kaldıklaırı gibi Bağkur primi gibi sabit giderlerini de karşılamak zorundalar.
Zor durumda olan sektör için umut ışığı olmasa da teselli kıvamında bir haber var.
Bursa Kantinciler Odası Bursa Başkanı Recep Çam, temasları sonucu yüz yüze eğitim başlasa dahi, okul kantin kiralarında indirim yapılacağını söylüyor.
Fiyatlar dengelenmeli
Dün bir galerici dostumla konuşuyoruz.
Çok değil 3 ay önce üst segment bir aracı 800 bin liraya satın almış.
Aracının bugünkü fiyatı 1 milyon 300 bin liraya kadar yükselmiş!
Sadece onun aracı değil elbette, piyasadaki araçların tamamında fahiş fiyat artışları oldu.
Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir fiyat artışı yok.
Konutta da durum benzer.
İnsanların alım gücü artmadığına göre, balon gibi şişen fiyatlar nedeniyle piyasanın çıkmaza gireceğini görmek için kahin olmaya gerek yok.
Bu nedenle araç ve konut fiyatlarını gerçek değerine düşürmek, bir milli mesele olmalı.