İstanbul Sanayi Odası’nın, geleneksel 500 büyük firma araştırmasında, Bursa ile ilgili ibretlik sonuçlar var.
Türkiye’nin ilk 500 büyüğü arasına Bursa’dan bu yıl 33 firma girdi.
19’u BTSO’ya kayıtlı, 7’si ilçelere, diğer 7’si de başka illere kayıtlı olup Bursa’da faaliyet gösteren firmalar bunlar.
***
Listenin ilk sıralarını alan firmalarda değişiklik yok.
Renault, Tofaş, Borçelik, Bosch ve Sütaş yine zirvede.
Yani ilk 5 arasında Sütaş dışında yerli firma yok.
***
Araştırmada Gaziantep’in yeri dikkat çekici.
Listeye Gaziantepli 29 firma girmiş.
Gaziantep Sanayi Odası Başkanı Adnan Ünverdi bakın neler söylemiş:
“2020 yılında pandemi koşullarına rağmen kentimiz ihracat rekoru kırmış ve Gaziantep’ten 7 milyar 935 milyon dolar ihracat gerçekleştirilmiştir. Bu yılın Ocak-Nisan döneminde de şehrimizin ihracatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 36,9 oranında artış göstermiştir. Bundan sonra da günün teknolojileri ve yenilikçi bir anlayışla ülkemiz için üretmeye ve sanayide öncü olmaya devam edeceğiz. Gaziantep Sanayi Odası olarak bizler de sanayicilerimizin yaşamış oldukları sorunların çözümü başta olmak üzere, verimliliği ve dijitalleşmeyi ön plana alarak yeni projelerle sanayicilerimize yönelik çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Katma değeri yüksek, ileri teknolojili, yerli ve milli üretimlerimizi arttıracak projeler geliştiriyoruz.”
***
İSO araştırmasından da anlaşılacağı gibi, pandeminin ekonomiyi kasıp kavurduğu 2020 yılının yıldızı Gaziantep olmuş.
Böyle giderse Gaziantep’in; Osmanlı döneminde Avrupa ipek ticaretinin geçiş güzergâhı, erken Cumhuriyet döneminde devletçi ekonominin parlayan yıldızı, 1960’larda başlayan büyük sanayileşme hamlesinin ve ithal ikame ekonomik modelinin lokomotifi olan Bursa’yı geçmesi işten bile olmayacak.
***
Peki Gaziantep’in başarı öyküsünün, Bursa sanayisinin ise duraklama dönemine girmesinin arka planında neler var?
İkinci yazımda.
Başarı öyküsü tesadüf değil
İSO tarafından açıklanan Türkiye’nin 500 büyük firması araştırmasında öne çıkan Gaziantep’de sadece bir OSB faaliyet gösteriyor.
Ancak Gaziantep OSB, 43 milyon 250 bin metrekarelik bir alana sahip.
Bursa’daki 17 OSB’nin toplam üretim alanı ne kadar dersiniz?
50 milyon metrekare.
Yani sadece Gaziantep OSB’nin alanı, neredeyse
Bursa’daki 17 OSB’nin büyüklüğüne eşit.
Bu sarsıcı istatistiğe bakıp da “Bursa bir sanayi kenti ise Gaziantep ne oluyor?” demekten alamıyorum kendimi.
Gelin şimdi sanayisi gelişmiş ülkelerde durum ne, ona bakalım.
Ülkemizde sanayiye ayrılan pay binde 35.
Bu oran Almanya’da yüzde 4,4, Fransa’da 1,44, İtalya’da ise yüzde 2,15.
Sanayi kenti dediğimiz Bursa ise, Türkiye ortalamasının bile altında:
Binde 8!
Oysa, sınırlı alanda üretim yapmasına rağmen Bursa sanayisi, kent ekonomisine yüzde 46 oranında katkı yapıyor.
Bursa sanayisiyle ilgili bir diğer sorun ise sanayi alanlarının dağınık oluşu ve OSB’lerin artık kent içinde kalması.
Kentin çeşitli noktalarında pıtrak misali çoğalan fabrikaların varlığı ise yeni OSB’lerin kurulmasını kaçınılmaz kılıyor.
Oysa Bursa’nın küçük OSB’lerden çok, yüksek teknolojili üretim yapan büyük OSB’lere ihtiyacı yok mu?
İşte üst satırlarda değindiğim, kentteki sanayi işletmelerinin tek bir bölgede toplandığı 43 milyon 250 bin metrekarelik Gaziantep OSB’de yapılan üretim sayesinde
Gaziantep ekonomisi büyük sıçramalar yaptı.
Gaziantep için sevindirici, Bursa için düşündürücü bu tablo iyi okunmalı.
1 OSB daha geliyor
Gaziantep OSB’nin 43 milyon 250 bin metrekarelik üretim alanıyla, Bursa’daki 17 OSB’nin toplam büyüklüğü ile neredeyse eşit olduğunu bir kez daha belirtelim.
Ancak buna rağmen Gaziantep’de bir büyük OSB daha kuruluyor.
17 milyon metrekare alanda üretim yapacak Polateli-Şahinbey OSB’de bin 300 firma faaliyet gösterecek.
100 bin kişi de bu yeni OSB’de istihdam edilecek.
Yeni OSB ile birlikte Gaziantep’in toplam OSB alanı 60 milyon metrekareye ulaşacak ve Bursa’yı geçecek.
Gaziantep sanayisindeki bu gelişmenin bir başka boyutu da, Suriyeli mülteciler.
Ülkemizde en fazla Gaziantep’e göç eden Suriyeli mülteciler aynı zamanda ucuz işgücü demek, ucuz işgücü ise sanayide ve özellikle ihracatta rekabetçilik demek.
Şimdi yaraları sarma zamanı
1 Haziran geldi, çattı.
Pandemi sürecinde yeni bir döneme girdik bugün.
Evet tam da başlıktaki gibi, artık yaraları sarma zamanı.
Kuşku yok ki pandemide en büyük darbeyi yeme-içme sektöründe faaliyet gösteren esnaf ve çalışanları aldı.
Sektör temsilcileri, açılma olsa bile dört işletmeden birinin el değiştireceğini veya kapanacağını söylüyor.
Ayakta duranları ise zor, çok zor günler bekliyor.
O halde gün, dayanışma günüdür.
Süreçten etkilenmeyen veya en az etkilenenler uzun süre esnafa destek olmalı, yemeğini dışarıda yemeli, kahvesini de dışarıda içmeli.
Sadece işverenler için değil, 100 binlerce emekçi için de bunu yapmalıyız.