Asgari ücrete yapılan yüksek zammın ardından, gözler emekli ve memurlara yapılacak zamma çevrildi. 2021 Tüm Emekliler Sendikası Bursa Şube Başkanı Günay Onayman, “Bugün açlık sınırı, 3 bin 318 lira, yoksulluk sınırı, 10 bin 746 lira olduğuna göre, en düşük emekli maaşı 5 bin liranın altında olmamalı ve ayrıca ülke kalkınmasından emeklilere de pay verilmelidir” dedi.
Bankaların emeklilere dönük kredi politikasının adil olmadığını savunan Onayman, “Özellikle yeterli maaşı olmayan hemen, hemen tüm emeklilerimiz ihtiyaçlarını bir nebze de olsa karşılamak için bankalardan kredi talep etmeye gittiklerinde, ileri bir yaş grubundaysalar, kredi almaları reddediliyor ve rencide ediliyorlar” diye konuştu.
————————–
Pazartesi Söyleşileri’nde bu hafta emeklilerin sorunlarına ışık tuttuk.
Konuğumuz 2021 Tüm Emekliler Sendikası Bursa Şube Başkanı Günay Onayman,
“EMEKLİLER ZOR DURUMDA”
Son aylarda ekonomi halkın daha çok gündeminde. Pandemi ve ardından döviz kurunun yükselişi fiyatları artırdı. Genel bir değerlendirme yapmak gerekirse, ülkemizdeki emeklilerin durumuyla ilgili neler söylersiniz?
Emekli maaşı kiraya yetmiyor. Faturaları ödeyemiyoruz. Mutfaklarda yangın var. Geçinemiyoruz. Açlık sınırının 3 bin lirayı, yoksulluk sınırının ise 10 bin lirayı aştığı günümüzde, emeklilerin neredeyse tamamı yoksulluk sınırının altında, milyonlarcası ise açlık sınırının altında maaş almaktadır.
En düşük emekli maaşı ne kadardır?
Özellikle maaş bağlama sisteminden kaynaklı olduğu bilinen en düşük emekli maaşı bin 500 liradır.
“İNSANCA YAŞAM ÜCRETİ TALEP EDİYORUZ”
Asgari ücrete yüzde 50 oranında zam yapıldı. Emeklilerin zam beklentisi nedir?
En düşük emekli maaşı asgari ücret kadar olsun söylemini doğru bir talep olarak görmemekteyiz. Öncelikle şu an uygulanmakta olan emekli maaş bağlama sistemi sonlandırılmalı ve asgari değil, kesinlikle insanca yaşam ilkesine göre en düşük emekli maaşı asgari ücretin üstünde, açlık ve yoksulluk sınırının ortalaması kadar olmalıdır. Bugün açlık sınırı, 3 bin 318 lira, yoksulluk sınırı, 10 bin 746 lira olduğuna göre, en düşük emekli maaşı 5 bin liranın altında olmamalı ve ayrıca ülke kalkınmasından emeklilere de pay verilmelidir. Yine ayrıca tüm emeklilerimiz için 1 Ocak 2022’den geçerli olacak 6’şar aylık maaş zam oranları, doğru olmayan TÜİK açıklamasına göre değil, gerçek enflasyon olarak yaşamımıza yansıyan rakam üzerinden, yani en az yüzde 50 civarında uygulanması zorunluluktur diye görüyor ve talep ediyoruz. Avrupa’da yaşayan emekliler, emekli aylıkları ile dünya turuna çıkarken, Türkiye’de ise doğduğu ve göç ettiği kasabasına, köyüne dahi gidemeyen, tüketici kredisi ve kredi kartı kullanarak günlük yaşamlarını sürdürmek zorunda bırakılan emeklilerin büyük bölümü, bankalara borçlu olup, önemli bir bölümü ise borçlarını ödeyemediğinden icralık duruma mahkum edilmişlerdir. Sonuç olarak bu ülkede emeklilerin sayıları 10 milyonu aşkındır. 4 milyon civarında da sosyal güvenlik mevzuatında dul ve yetim maaşı almakta bulunan kişileri de kattığımızda toplam sayıları 14 milyonu bulan böylesi büyük bir kitlenin yaşamsal mağduriyetinin, yoksulluğunun ne kadar önemli olduğu herkes tarafından görülmelidir.
“ÖRGÜTLENME HAKKIMIZI ANAYASA VE ULUSLARASI SÖZLEŞMELERDEN ALIYORUZ”
İşçi ve memur sendikalarının etkinliği, emeklilere göre daha fazla. Emekliler yeteri kadar örgütlü mü değil, yoksa Ankara’daki lobileri mi zayıf?
Öncelikle belirtmeliyiz ki, emeklileri açlık ve yoksulluk girdabında yaşamalarına layık gören bugünkü iktidar anlayışı, bu kitlenin doğru ve etkili bir mücadele sürdürebilecekleri, yani ekonomik, demokratik, sosyal ve kültürel haklarını savunabilecekleri sendikal bir örgütlenme taleplerini doğru temelli, hukuksal gerekçelere dayanmayan bir kısım yargı kararlarıyla engellemeye ve böylesi önemli bir kitlenin sesini ve varlığını yok saymaya çalışmaktadır. Örneğin şu anda olduğu gibi, ülke genelinde 10 binlerce emeklilerden oluşan örgütlenmelerimizi bir kısım yargı kararlarıyla engellemeye ve kapatmaya kadar varan uygulamalara karşı, bizler tekrar ve inançla yeniden sendikal kuruluşlarımızın başvurularını yaparak, fiili ve meşru mücadelemizi örgütsel olarak anayasal ve hukuksal zeminde kalarak sürdürme gayretindeyiz. Aynen şu anda olduğu gibi, sendikamız yeniden ve bugüne kadar sağlanan binlerce üyeden oluşan Tüm Emekliler Sendikası ismiyle sürdürdüğü örgütlüğünü dağıtmadan tekrar yasal ve haklı başvurusunu “2021 Tüm Emekliler Sendikası” ismi ve ünvanı ile örgütsel faaliyetini yasal zeminde de yeniden elde ederek, kaldığı yerden mücadelesini en etkili şekilde yerine getirmeye devam etmektedir ve etmeye de kararlıdır. Bu haklı ve meşru sendikal mücadelemizin temel hukuksal dayanağı “herkesin sendika kurma ve üye olma hakkı vardır” hükümlerini içeren ve ülke olarak altına imza atıp bağlayıcı hükme dönüşen insan hakları evrensel bildirgeleri dahil, tüm uluslararası sözleşmeler ve antlaşmalar ile anayasamızın 90. maddesine dayanmaktadır ve asla hukuksal zemin dışında gösterilemez, engellenemez olduğudur. Bu açıdan bakıldığında emeklilerin sendikal örgütlüğü içinde yaşamsal koşularının konuşulacağı ve taleplerinin duyurulacağı ve tartışılacağı toplu sözleşme masasında olunması, etkili, meşru bir örgütlenmeden uzak tutulmak istendiği, yani iktidar eliyle tepeden biz ne verirsek ona şükredin görüş ve uygulamasının dayatıldığı bir düzenin sürdürülmek istendiğidir. Ancak yağma yok, bizler ısrarla ve kararlılıkla etkisiz dernek örgütlenmeleriyle değil, sendikal örgütlenme mücadelemizi en etkili şekilde sürdürerek bu engelleri aşmakta kararlıyız.Asıl nihai amacımız ve hedefimiz ise aynı veya benzer sınıfsal ilkeler ve emekten yana politikaları benimsemiş tüm emek örgütlenmelerinin bir araya gelerek etkili bir şekilde ve doğru temelde tek çatı altında örgütlenmesini ortaya çıkartacak Birleşik Emekliler Sendikamızın örgütlenmesini sağlamaktır. Bunu başarmak için de ayrıca gereken çabayı samimiyetle ve inançla sürdürmekte de kararlıyız.
“SORUN EMEKLİLERİ BANKALARA MUHTAÇ HALA GETİREN SİSTEMDEDİR”
Bankaların emeklilere kredi vermediğine dair duyumlar alıyoruz. Bankaların emeklilere dönük kredi politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bankalarının kredi politikası adil değil. Özellikle yeterli maaşı olmayan hemen, hemen tüm emeklilerimiz ihtiyaçlarını bir nebze de olsa karşılamak için bankalardan kredi talep etmeye gittiklerinde, (geri ödemeli ve astronomik faiz yükümlülükleriyle borçlanarak) ileri bir yaş grubundaysalar, kredi almaları reddediliyor ve rencide ediliyorlar. Ne yazık ki sorun, yetersiz maaş alan emeklileri bankalara muhtaç hale getiren sistemdedir.
Banka promosyonları emeklililerin bir başka gündemi. Bu konuyla ilgili beklentileriniz nelerdir?
Promosyon ödemeleri özellikle biz emekli sendikalarının yıllardan bu yana tüm meydanlarda ve eylemlerimizde haykırdığımız bir talebin kazanılmasıdır. Fakat talep ettiğimiz şekilde uygulanamayışına da tanıklık etmekteyiz. Uygulamada emeklilerimizin adil ve haklı ödeme talepleri dikkate alınmayıp, bankaların kendi aralarında yarattığı rekabet kuralları ve emeklilerimizi adeta kendilerine muhtaç müşteri ilişkilerine dönüştürülmüş ve karmaşık bir şekle bürünmüştür. Promosyon miktarı bizce yeterli ve tatmin edici olmadığı gibi, bankaların bu maaş ödemelerinden ve bankamatiklerde alıkonulan miktar ve küsuratların toplamından elde ettikleri kazançların en az üçte iki miktarını da emekli, dul ve yetim maaşını alan müşterisi konumundaki hak sahibine ödemeleri doğru ve gerçekçi değildir.
“EMEKLİLER ÖZEL HASTANELERDE MAĞDUR OLUYOR”
Sağlıkta, özel sektörün payının artırılması en fazla emekli kesimi mağdur ediyor. Her ne kadar birçok özel sağlık kuruluşu sosyal güvenlikten faydalanan hastalara hizmet verseler de, fark ücreti dar gelirli emeklilerin bütçesini zorlayabiliyor. Emekliler sağlık hizmetlerinden ne kadar yararlanabiliyor?
Özellikle ileri yaş gruplarını ifade eden emeklilerimizin, yaşları gereği birçok sağlık sorunuyla karşı karşıya olduğu bir gerçektir. Bu açıdan bakıldığında oldukça sık ve her daim hastalanmaları, muayene ve tedavileri için hastanelere başvurmaları doğal gerçekliktir. Bu amaçla tüm hastanelerde emekli vatandaşlarımıza dair geriatri bölümleri oluşturularak hizmete açılmalıdır. Yine ve elbette öncelikle yetersiz maaşları gereği daha az ödeme koşullarını gözeterek, devlet hastanelerine gitme yollarını deniyor emeklilerimiz. Ancak özellikle tedavilerinin daha uygulanabilir ve erişebilir olduğunu hissettikleri özel hastanelere de gitmeleri zorunluluk haline geliyor. Özel hastanelerde karşılaştıkları ödeme koşulları sağlıklarını ikinci kez tehdit eden bir soruna dönüşüyor. Yıllarca bağlı oldukları sosyal güvenlik alanındaki kurumlara emeklilik ve sağlık primlerini ödemiş emekli vatandaşlarımız çalışamaz duruma gelip, sağlık problemleri yaşadıklarında elbette ücretsiz, nitelikli ve erişilebilir sağlık hizmeti almaları en doğal ve hukuksal haklarıdır. Ancak ne yazık ki, sağlık hizmetine en fazla muhtaç yaşa geldiklerinde, bir nevi özel hastanelerin para kaynağı haline gelmiş müşterileri konumuna yine bu iktidar eliyle getirilmiş bulunmaktadırlar. Yani hastaneler ticarethane, emeklilerimiz de müşteri konumunda değerlendirilmektedir. Paran varsa sağlık hizmeti var, yoksa bir kenarda atılarak çaresizce yaşamının sonlanmasını bekle. Şimdi ısrarla ve önemle altı çizilmesi gereken, emeklilerimizin muayene ve tedavilerinin sosyal güvenlik kapsamında devlet eliyle ücretsiz karşılanmasıdır. Sağlık hizmetlerinde uygulanmakta olan bütün katkı ve katılım pay ödemeleri emeklilerimizden alınmamalı ve yürürlükten kaldırılmalıdır.