Hayat felsefesini, doğruyu savunmak, vicdanlı ve adaletli olmakla açıklayan Vali İzzettin Küçük, “ Doğruyu savunmak güç bir şeydir. Bir bedeli vardır ve o bedel de saldırıya uğramaktır. Bunu göze alacaksınız. Göze almayabilirsiniz ama o zaman birilerinin dediğini yaparsınız. Doğruyu savunursanız sarsılabilirsiniz ama yıkılmazsınız” diyor.
Vali Küçük, her akşam mutlaka kitap okuyor. Gramafondan Zeki Müren ve Müzeyyen Senar dinliyor. Sıkı bir hayvan dostu olan Vali Küçük, konutunda tavus kuşu, horoz, güvercin ve kedi besliyor. Kitap okumayan bir insanı boş bir tenekeye benzeten Küçük, “Kitap okumazsanız fakirsiniz demektir” şeklinde konuşuyor.
Vali İzzetin Küçük, Pazar Söyleşisi’nin konuğu oldu.
Yaşam felsefesinden idarecilik anlayışına, hayvansever yönünden özel yaşamına varıncaya kadar kendisiyle ilgili merak edilen sorulara ilk kez yanıt verdi.
Konutunun kapılarını açan Vali Küçük, sorularımıza samimi yanıtlar verdi.
BURSA’DA UYANMAK BİR AYRICALIKTIR
-Bursa’da 1 yılı aşkın süredir görev yapıyorsunuz. Bursa’yla ilgili düşünceleriniz nedir? Bununla başlayalım.
Bursa’da sabah uyanmak gerçekten çok mutluluk verici. Bursa insana, moral ve güç veren, mutluluk veren bir şehir. Muhteşem bir doğası ve insanı var. İnsanları seviyeli, hoşgörülü, kültürlü. Büyük bir tarihi birikimi tevarüs etmiş sosyolojik bir yapısı var. Sabah bu şehirde gözlerinizi açıp güne başlamak ayrıcalık. Güzel bir duygu. Akşamı da güzel her anı da güzel. Bunları hissettim, bunları yaşadım.
Bursa’ya gelmeden önce bu kentle ilgili mutlaka bir düşünceniz vardı. Bursa’da ne umuyordunuz, ne buldunuz?
Çok fazlasını buldum. Yeşil Bursa’yı Osmanlı’nın başkenti Bursa’yı biliyordum. Ama bunun çok ötesinde şeyler buldum. Bir kere dünya şehri, kabuklarını kırmış. Yerel özellikleri ve nitelikleri çok belirgin ama bir dünya şehri olmayı da başarmış bir kent buldum. Tabiatının bu kadar güzel olduğunu bilmiyordum Sadece Uludağ’ı biliyordum. Ama Uludağ dışında Bursa’nın çok sayıda köşesi muhteşem zenginliğe sahip. İnsan yapısının bu kadar düzeyli olduğunu bilmiyordum. Hoşgörülü, sevecen ve sevgi dolu. Beklediğimin çok üzerinde bir manzarayla karşılaştım. Bursa, insanı çok mutlu eden bir kent.
Bu kentte valilik yapanlar, bürokratlar hep Bursa’da çok rahat görev yaptıklarını söylerler. Bursa’dan ayrıldıklarında da üzgün olduklarını hissettirirler. Bursa’da görev yapmayı anlatır mısınız?
Bir kere ilgilenilecek, yoğunlaşılacak çok konu var. Onun için insanı sürekli canlı tutan bir kent. Hangi konuyu bulayım, hangi konuda çalışma yapayım diye bir sorun yok. Çok sayıda konu var ve yaptığınız şey de görülür. Her güzel şey şehirde ve kamuoyunda yankı bulur. İdarecinin çalıştıkça motive olacağı bir kenttir Bursa. Bazı kentlerde konum ve mevzu sıkıntısı vardır, şehrin ölçeğinden kaynaklanan. Bursa öyle değil, nereye dokunursanız muhakkak bir karşılık bulursunuz. Bu kentin en önemli özelliği de yapılan her iş halk tarafından karşılık görüyor. Bu da bir idareciyi, bir valiyi çok motive eden bir durumdur. Elbette marifet iltifata tabidir. İnsan güzel şeyler yapınca mutlu olur ama yaptıklarının görüldüğünü bilirse daha çok mutlu olur.
BURSA’NIN 3 SORUNU
-Bursa’nın en önemli 3 sorununu sıralamak gerekirse neler söylersiniz?
Tabii herkes biliyor ki bir trafik sorunu var. Bunun üzerinde çalışacağız. İkincisi eğitimle ilgili olarak, tekli sisteme geçmeliyiz. Henüz tüm okullarda tekli sisteme geçemedik. Hâlâ okulların yüzde 25-30’unda çiftli eğitim yapıyoruz. Bu çağımızda olacak bir şey değil. 48 okul bitmekte. Gelecek yıl eylülde 130 okul açacağız. Tahmin ediyorum çiftli eğitim oranını yüzde 7’ye, 10’a düşüreceğiz. Bir diğer konu da sanayileşme. Sanayicilerimize yeni alanlar bulmamız lazım. Arsa fiyatları çok pahalı. Ve bununla paralel olarak çevrenin kirlenmesine karşı daha tedbirli olmamız gerekiyor. İkisini de bir sorun olarak görüyorum. Sanayiciler arsa fiyatlarından dolayı yatırım yapamıyor. Ayrıca yatırımların da doğaya, toprağa, havaya ve suya korunaklı olması gerekiyor.
FETÖ İLE MÜCADELE SÜRECEK
-Siz göreve başladıktan bir süre sonra 15 Temmuz hain darbe girişimi gerçekleşti 23 gün sonra. O geceyi pek hatırlamak istemiyoruz ancak yaşananlar ibretlik. Bursa, darbenin çözülmesinde önemli bir rol üstlendi ve o gecenin savuşturulmasında rol oynayanlardan biri de sizdiniz. O geceyle ilgili neler söylersiniz?
Bir kâbus yaşadık. İnanılması güç bir hadiseydi. İlk önce herkes şoke oldu. Ama milletimiz çabucak toparlandı ve kirli yapı tarihin karanlık sayfalarına gitti. Devletimiz de milletimiz de bu mücadelede kararlı ve sonuç alıyor. O gece çok karanlık başladı ancak aydınlık bitti. Ülkemiz, kendisine kurulan uluslararası kumpası boşa çıkardı. FETÖ, sadece bu coğrafyayla ilgili bir hadise değil, çok açık şekilde dışarıdan beslenen, kurmay aklı verilen, yönlendirilen bir örgüttür.Yoksa başka şekilde buna teşebbüs etmeleri mümkün değil. Ancak o gece deşifre oldular. Ve halkımız neyin ne olduğunu gördü o gece. Bu büyük kazanımdır bence. Mühim olan bizim bu badireyi atlatmamızdır. Devletimiz de FETÖ ile mücadelede kararlıdır ve bu mücadele bitmemiştir. 40 yılda örgütlenen devletin ve milletin en mahrem yerlerine sızan bir örgütü 1 yılda tasfiye ettik demek doğru değil. Bu mücadele devam ediyor.
DOĞRULUK VİCDAN VE ADALET HAYAT FELSEFEMDİR
-İzzettin Küçük, ilk bakışta çatık kaşlı bir vali olarak göze çarpıyor. Ancak sizinle sohbet edildiğinde sıcakkanlı bir vali olduğunuz anlaşılıyor. İzzettin Küçük’ü kendi ağzıyla dinlemek gerekirse neler söyler?
Elbette toplumun dengelerini, sosyolojisini, siyaseti, her şeyi düşünürsünüz ama son tahlilde herhangi bir konuda iş yapıyorken, karar verirken doğrusu nedir? Doğrusunu yapmaktır esas prensibim. Çünkü doğru ayakta kalıyor. Ben 29 yıllık idareciyim. Daha başka şekilde karar verirseniz, o anda belki zevahiri kurtarıyorsunuz ama ayakta kalmıyorsunuz. Doğru ayakta kalıyor. Doğru bazen sarsılabilir. Yani o anki şartlar itibarıyla saldırıya uğrayabilirsiniz başkalarının menfaatine ve görüşüne aykırı davrandığınız için. Sarsılabilirsiniz ama düşmüyor ve ayakta kalıyorsunuz her zaman. Doğru ve adaletli olmak benim yaşam felsefemdir. Tekrar ediyorum o anda bazılarının görüşüne, menfaatine aykırı olabiliyor aldığınız kararlar. Ama bir süre sonra herkes diyor ki bu doğruymuş. Mühim olan en sıkıntılı anda herkesin saldırıya geçtiği anda sizin dik durabilmenizdir. Onu beceremezseniz tamam günü kurtarırsanız ama sonuçta bir şey çıkmıyor.
Doğruyu savunmak çok zor bir şey
Evet. Hayat böyle ama. Doğruyu savunmak güç bir şeydir. Bir bedeli vardır ve o bedel de o anda saldırıya uğramaktır. Bunu göze alacaksınız. Göze almayabilirsiniz o zaman birilerinin dediğini yaparsınız. O günü kurtarırsınız ama olmuyor. O anda ayakta duruyorsunuz ama sonradan toptan yıkılıyorsunuz. Bir de akşam yattığınızda rahat ve huzurlu yatabilmek çok önemli. Saldırılar olabilir ama ben bunu vicdani kanaatime göre doğru yaptım derseniz ağır eleştiriler inanın size tesir etmez. “Üzülmüyor musunuz? Size şöyle diyorlar” derler. Bir de tersini düşünün. Yanlış yaptığınızda vicdanınızın eleştirisi çok ağır oluyor. O zaman yalancıktan bir adam oluyorsunuz. Sahici bir adam olmak benim yaşam felsefem. Bir de hayatı, anlayış ve sevgi üzerine kuruyorum. Öfke ve kızgınlıkla geçen bir ömür boş bir ömürdür. İnsanı da yoran bir şeydir. Sevmek, içinizdeki iyi duyguları daha da çoğaltıyor. Eğer sevgi dolu ve anlayışlı olursanız bu daha rahat bir yaşama biçimidir. Ben bunu keşfettim. Kin ve nefret çok ağır bir yüktür. Düşünün, sürekli içinizde kızgınlık taşırsanız, birilerini eleştirirseniz ve öfkelenirseniz, karşı tarafa da haksızlık ama bunları yaşayan insana da çok ağır bir yük olur. Sevgi dolu olursa insan hayat daha hafif geçiyor. Sevgi dolu olmak gerçeklere gözünü kapatmak değildir. Genel duygunuzun sevgi dolu olması. Yoksa yanlış bir işe dur diyeceksiniz.
O zaman sizin felsefenizi 3 kelimeyle özetleyebiliriz: Doğruluk, vicdan ve sevgi.
Evet bunlar benim yaşam felsefem . Çok faydasını gördüm, beni de mutlu ediyor, herkese de tavsiye ederim. Birçok olayı yaşadım, tecrübeliyim. Kızgınlık, öfke ve nefret, şikâyet etmek ağır bir darbe vuruyor size, önce sizi çökertiyor.
NASIL DÜŞÜNÜYORSAN ÖYLE YAŞA
Bu felsefenizden hareketle, farklı kesimleri kucaklamak gibi bir de görev anlayışınız var
Bu topraklarda yaşayan herkes birinci sınıf vatandaştır. Efendim şu görüşü var, şöyle yaşıyor. Bu beni ilgilendiren bir konu değil ki. İnsanlar nasıl mutluysa nasıl kendini ifade edebiliyorsa öyle yaşamalı. Başka şekilde yaşamak da münafıklıktır. Böyle düşünüyorum ama şöyle yaşıyorum. Hayır nasıl düşünüyorsan öyle yaşa. Bunun dışında insanları bir yerlere zorlamak toplumu ikiyüzlü yapar, eski tabirle münafık yapar. O yüzden devletin en önemli görevlerinden biri insanlar nasıl kendini ifade ediyorsa, nasıl mutluluğu arıyorsa, onun önünü açmalı. Mühim olan tüm farklıkıkların saygın olması. Birileri kendisini mutsuz hissederse, o mutsuzluk toplumun diğer kesimlerine de sirayet eder. İnsanlar özgürce kendini ifade edebilmeli ve devlet de bunu garanti edebilmelidir.
KİTAP OKUMAYAN İNSAN BOŞ BİR TENEKEYE BENZER
-Yoğun bir mesai içindeseniz. Ancak kitap okuyan bir valisiniz ve kitaplara zaman ayırıyorsunuz. Zengin de bir kütüphaneniz var. Her gün kitap okumaya vakit ayırıyor musunuz? Ne tür kitaplar okuyorsunuz?
Her gün mutlaka okuyorum. Yarım saat, 40 dakika yatmadan önce okuyorum. Akşam 9,30, 10 gibi geliyorum. Koltuğa oturuyorum, okurken de uyuya kalıyorum. Ama muhakkak okuyorum. Her türlü kitabı okuyorum. Sağdan, soldan, Batı’dan Doğu’dan, felsefe, roman… Bunu görev anlayışıyla değil, zevk aldığım için yapıyorum. Kitap okuduğum zaman çok mutlu oluyorum. Beni ayrı dünyalara götürüyor. Bana yeni ufuklar ve yeni pencerere açıyor, kafamda ve yüreğimde yeni dünyalar kesfediyorum. Kitap okumak benim için muhteşem bir yolculuk. Dünyanın en akıllı, tecrübeli insanlarıyla baş başa kalıyorum. Tolstoy’la oturup konuşuyorum, İbn-i Sina ile konuşuyorum. Sonra ertesi gün Kindi ile… Kitap okumayı ben böyle görüyorum. Vali ihtiyacı var okuyacak diye anlaşılmasın. Büyük bir zevk alıyorum okumaktan. Kelime hazineniz gelişiyor, olaylara çok yönlü derinlemesine bakabiliyorsunuz. Bir işin esasını ve aslını anlıyorsunuz. Kitap okuduğunuzda dış dünyada yaşadığınız bir olayı diğer insanlardan farklı olarak bu işin aslının ne olduğunu anlıyorsunuz. Size böyle bir güç veriyor.
Okumayan bir toplum olarak topluma ne mesaj verirsiniz?
İyi bir adam olmak için de iyi bir bayan olmak için de kitap okunmalıdır. İyi bir adam iyi bir bayan kitap okumadan olmuyor. Adam gibi adam olmanın da hanımefendi olmanın da yolu kitaptan geçiyor. Okumayan bir adam boş bir tenekedir ve hemen anlaşılıyor 3 kelimede. Olayı algılayışından, olayları yorumlayışından ne olduğunu anlıyorsunuz. Kitap okumazanız fakirsiniz demektir. Beyin olarak, yürek olarak, ruh olarak fakirsiniz. En büyük fakirlik de bu bence. Bir insanın kendisini buna mahkûm etmesi de inanılmaz bir şey bence.
Yerel ve yaygın gazetelerle aramız nasıl?
Her gün geliyor masamda var. Takip ediyorum, ilin sorunlarıyla ilgili her konuya duyarlıyım. Yerel basında sorun olarak her konuyu ilgili birime yolluyorum. İcap ediyorsa o sorunu dile getiren gazeteye de ulaşıyorum. O nedenle gazeteciler bize boşa taş mı atıyoruz demesinler?
Eleştiriye bakış açınız nedir? Tahammül sınırınız nedir?
Tahammül ölçeğim yüksektir. Ancak ben bir konuda samimiyet ve dürüstlük istiyorum. Eleştirsin bir şey yok. Ama bazen hakarete varıyor. Burada şahsım önemli değil, iş önemli orada. İş yanlış yapılmışsa onu söyle. Ama şahıs hedef alınıyor. Bu da yanlış bir şeydir. Ama ben buna da geri dönüş yapmıyorum.
Hiç dava açtınız mı?
Sadece PKK ve terör örgütü ve yandaşları tehdit ettiler dava açtım. Ama Bursa’da hiç açmadım.
HAYVANSIZ BİR DÜNYA DÜŞÜNEMİYORUM
Bir de hayvansever yönünüz var. Güvercin besliyorsunuz. Tavus kuşlarınız ve horozlarınız var. Bir de evinizde beslediğiniz kediniz var. Biraz da hayvansever İzzettin Küçük’ten söz edelim.
Ben onlara bir avuç yem veriyorum onlar bana büyük bir mutluluk veriyor. Çok kârlı bir alışveriş içindeyim. Akşamları geliyorum güvercinleri elime alıyorum, seviyorum, onların yavrulara bakışını izliyorum, birbirleriyle yarışmalarını izliyorum. Hayvansız bir dünya bana cansız bir dünya geliyor. Her zaman çevremde bulundurmuşumdur hayvan. Muhteşem bir güzellik, o dünyayı izlemek çok güzel. Akşam geldiğimde ilk girdiğim yer güvercinlerin yeridir. Sonra eve girerim kedim yanıma gelir. Bu dünyayı onlarla paylaşıyoruz, onların da bu dünyada büyük hakkı var. Ayrıca bizden de bir şey almıyorlar. Verdiğiniz bir tabak yem nedir ki? Ama onların size verdiği duygu bambaşka.
Kültür sanat etkinlikleriyle, sinemayla aranız nasıl? Spor yapıyor musunuz?
Sinemeya çok az gidiyorum, daha çok oğlum internetten indiriyor film. Yürüyüş yapıyorum. Ata binmeyi çok severim ve bilirim de. Bunun dışında gramafonum var ve orada müzik dinlerim. Tük Sanat Müziği’ni çok severim. Pek çok sanatçıyı dinlerim ama en çok Zeki Müren, Müzeyyen Senar, Şadan Adanalı çok hoşuma gider. Tabii türkü de dinlerim.
EŞİME TEŞÜKKÜR EDERİM
Mutlu bir aile tablosu çiziyorsunuz. Eşinizi de bazı platformlarınızda yanınızda görüyoruz. Aile yaşantınızdan söz eder misiniz?
Eşime teşekkür ederim. Bir insanın dışarıda başarılı olması, mutlu olması ev yaşantısından geçer. Evde bir sükunet ve sevgi ortamı muhakkak dışarıda kendisini gösterir. O anlamda eşime teşekkür ederim. Ben aileyi kişinin bir kalesi olarak görüyorum. Orada kendini yenilemeli, tazelemeli. Onun için çok özel bir müessese, itina isteyen bir müessese. Her zaman ilgi isteyen bir müessese. Kayıtsız kaldığınızda bağlar zayıflıyor. Benim işim çok, sıkıntım çok deyip de asla ikinci plana atamazsınız. Öyle yaparsanız hayat sizi ikinci plana atıyor.
-Valilik bitince bu kentte yaşamayı düşünür müsünüz?
Pek çok kişi kalmış. Burada olan biri başka yerde arayış içine girmez demekle yetinelim.
FOTOĞRAFLAR: AKIN GÜLER – FERİT TELSEREN