Artan girdi maliyetlerinin çiftçinin belini kırdığını söyleyen Karacabey Kırmızı Et Üreticileri Birliği Başkanı Nuri Karaca, sarsıcı tabloyu şu sözlerle ortaya koydu: “Döviz kurunun yükselmesiyle girdi maliyetleri de fahiş şekilde arttı. Gübrenin fiyatı 100 liradan 500 liraya çıktı. Üretici, yıllarca göz bebeği gibi baktığı hayvanlarını, yem fiyatlarının yüksekliğinden, süt fiyatlarının düşüklüğünden dolayı kesime gönderiyor. Çiftçi 2020’de jübile dönemine girdi.”
Toprak Mahsülleri Ofisi’nin ithal ettiği buğdayı ucuza dağıtıp zarar etmesi yerine, yoksullara bedava ekmek dağıtması gerektiğini söyleyen Karaca, bu yolla çiftçinin de korunacağını kaydetti. Kırmızı ete birkaç ay sonra zam beklediğini de söyleyen Karaca, “Karkas etin kilosu 60 liradan 100 liraya çıkacak. Ancak bu fiyat bile besiciyi zarardan kurtarmaz. Çünkü 3 günde bir girdi fiyatlarına zam geliyor” diye konuştu.
—————
Pazartesi Söyleşileri’nin bu haftaki konuğu Karacabey Kırmızı Et Üreticileri Birliği Başkanı Nuri Karaca.
Karaca ile pandemiden etkilenen tarım ve hayvancılığı konuştuk.
“KITLIK SEVİYESİNDE GIDA SORUNU OLACAK”
Geçen yıldan bu yana başta ABD ve Çin olmak üzere birçok ülke gıda stoğu yapıyor. Bu da gıda ürünlerininin temininde kaygı uyandırıyor. Yakın gelecekte gıda tehlikesinden söz edebilir miyiz?
Kesinlikle edebiliriz. Pandemiden dolayı nüfusu büyük ülkeler stok yaptılar ama tüm ülkelerde rekolte düşüklüğü yaşandı. Bunun nedeni de küresel iklim değişikliğine bağlı kuraklıktır. Bu durum da sürecek. Bunun yanında ülkelerin kendi vatandaşını doyurmak için tarım ve hayvancılıkta aldığı tedbirler var. Doğalgaz fiyatlarının yükselmesinden dolayı gübre fiyatlarında anormal artış oldu. Ancak bazı ülkeler çiftçisine destek oldu. Mesela Hindistan, tarım ürünlerinin yüzde 50’sini sübvanse ediyor. Türkiye’de bu önlemler alınmadığı gibi, işin ciddiyetinin farkında olan da yok. Türkiye’de orta vadede kıtlık seviyesinde gıda sorunu yaşanacağı kesindir. Çiftçi 2020’de jübile dönemine girdi. Üretici, yıllarca göz bebeği gibi baktığı hayvanlarını, yem fiyatlarının yüksekliğinden, süt fiyatlarının düşüklüğünden dolayı kesime gönderiyor. Diğer sektörler üretime ara verebilir ama tarım ve hayvancılık sektörü kesintisiz devam etmeli.
Bursa’da yakın gelecekte bir kuraklık tehdidi görüyor musunuz?
Bursa’da su sıkıntısı henüz görülmemekte ama işaretleri var. Bunun nedeni de bazı sanayicilerin aşırı su tüketmesidir. Ancak hâlâ Bursa önemli bir su sorunuyla karşı karşıya değil. Konya’yı, Güneydoğu Anadolu’yu Çukurova’yı ve İç Anadolu’yu ise çok büyük tehlike bekliyor. Konya Ovası’nda yer altından 420 metre su çıkarılmakta. Bu, petrol kuyusu derinliğine yakın bir mesafedir. Bu durum da girdi maliyetlerini artırıp, obrukların oluşmasına yol açıyor.
“TARIM VE HAYNACILIK TERK EDİLİYOR”
Geçmiş yıllarda Türkiye kendi kendine yeten 7 ülkeden biriydi. Günümüzde tabloyu nasıl görüyorsunuz? Hangi tarım ürünlerini ithal ediyoruz?
Bizde yetişen, yetişmeyen tüm tarım ve hayvansal ürünleri ithal ediyoruz. Gelişmiş ülkeler hasat zamanlarında gümrük fiyatlarını yükselterek, çiftçisini korur, hangi ürünlerin arzında eksiklik varsa, o ürünlerin vergilerini de sıfırlayarak vatandaşına ucuz yiyecek sağlar. Türkiye’de ise tersi yapılıyor. Hasat zamanı ithal ürünlerin gümrükleri sıfırlanıyor. Bu da çiftçileri ve hayvancıları mesleğine küstürüyor.
Market raflarında ve pazar tezgâhlarında ürünlerin çok yüksek olduğunu görüyoruz. Patlıcanın kilosu 20 lirayı, domatesin kilosu 15 lirayı aştı. Bu durumu nasıl açıklarsınız?
Bir kere tarımdaki girdilerimizin yüzde 80’i dışa bağımlı. Mazot, ilaç, yem gibi. Döviz kurunun yükselmesiyle girdi maliyetleri de fahiş şekilde arttı. Öte yandan, tüm dünyada olduğu gibi lojistik ve ulaşımda yaşanan zorluklar da fiyat artışlarına yol açıyor. Tarım üretim merkezlerinden tüketim merkezlerine akışta çok büyük harcamalar yapılmaya başlandı. Buna rağmen Türkiye’de tarım ve hayvansal ürünlerin fiyatları dünya ile kıyaslandığında hala çok düşüktür. Vatandaşın gelirleri de düşük olduğu için büyük bir çıkmaza sürükleniyoruz. Tek çare vatandaşın gelirini artırmak. Kısa ve orta vadede daha büyük sıkıntılar yaşanacaktır. Çünkü insanlar tarım ve hayvancılığı terk edip şehirlere akın ediyorlar. Bu insanları tekrar kırsala döndürmek çok zor olacaktır.
“GÜBRENİN FİYATI 5 KAT ARTTI”
Maliyetinden dolayı bu yıl üreticinin gübre kullanmadığını duyuyoruz. Doğru mu?
Doğrudur ancak kaç üreticinin gübre kullanmadığını bilmiyoruz. Çünkü sağlıklı veri yok elimizde. Ancak tarım ambarı olarak bilinen buğdayın yetiştiği bölgelerde eksik gübre kullanıldığını biliyoruz. Bu da rekolte kaybına yol açacaktır. Girdi maliyetlerinin artışını artık yüzde ile ifade edemiyoruz. Çünkü her geçen gün zamlanıyor. Mesela kimyasal gübrenin fiyatı 5 kat arttı.100 lira olan gübre 500 lira oldu.
“ÇİFTÇİ TEFECİNİN ELİNDE”
Verimli tarım topraklarına sahip Karacabey ve Mustafakemalpaşa sadece Bursa’nın değil Türkiye’nin de tarım depolarından biri olarak gösterilir. Hâlâ böyle mi? Bu iki ilçede tarım faaliyetleri azaldı mı?
Üretici, elindeki tüm imkanları kullanarak devam etmeye çalışıyor ama bu iki ilçemizdeki çiftçi tamamen tefecinin eline düşmüş durumda. Çiftçiler, kendi tarlasında tefeciler tarafından fasoncu olarak çalıştırılıyor. Sonunda çiftçi, tarlasının tapusunu tefeciye kaptırıyor. İhracatta çok önemli yeri olan salçalık domatesin yüzde 40’ını üreten iki ilçemizde, bugün fabrikalar hâlâ fiyat açıklamadılar. Fabrika sahipleri de haklı. Çünkü dövizin oynaklığından anlaşma yapamıyorlar. Bu da önümüzdeki yıl için çok büyük tehlike arz etmektedir. Kafası kesilmiş tavuk gibi çare arayan insalarımızın psikolojileri çok bozuldu.
Bursa’nın tarım alanları ne durumda? Tarım alanlarımız küçülüyor mu?
Evet Bursa’nın tarım alanları küçülüyor. İnsanlarımızda bir bıkkınlık var. Onlar da tarlalarını satıp şehirde bir daire alarak ömürlerinin geriye kalanını geçiriyorlar. Dünyanın en gelişmiş ülkeleri aile çiftçiliği ve küçük hayvan işletmeciliğini desteklerken bizde tamamen bitirildi. Sektör dışındaki insanlara çok uygun şartlarda verilen kredi ve teşviklerle işletmeler kuruldu. Ancak bu işletmelerin birçoğu ya battı ya da atıl durumda. Bizim işimiz kökten gelen sevgi bağlarıyla desteklenen bir iştir. Bu olmayınca maalesef milyonlarca liralık yatırımlar heba oldu.
“TARIM TOPRAKLARIMIZI YABANCILAR SATIN ALIYOR”
Tarım sektörü için hiç de iyi şeyler söylemiyorsunuz ama tarım arazilerinin fiyatları gün geçtikçe artıyor. Bu çelişkiyi nasıl açıklarsınız?
Bu durumu biz de hayretle izliyoruz. 2 yıl önce 20 bin lira olan yerler şu an 60 bin, 70 bin lira oldu. Bu yerleri yabancı yatırımcıların satın aldığını tahmin ediyoruz. Bu da ileride Türkiye’ye çok zarar verecek. Topraklarımız değerlense de bunu kuşkuyla izliyoruz.
“AFGANLAR GİDERSE HAYVANCILIK DARBE ALIR”
Tarım ve hayvancılıkta çalışan bazı Afganlar döviz kurunun yükselmesiyle Türkiye’den ayrıldı veya ayrılmayı planlıyor. Afganlar tarım ve hayvancılık için ne anlam ifade ediyor?
Afganların çoğu çobanlık yapıyorlar. O alanda çok faydalılar. Çünkü çoban bulunamıyor. Asgari ücretin de üzerinde maaş alıyorlar. Sorun sadece döviz kurunun yükselmesi değil. Hayvancılığın içinde bulunduğu durumdan ötürü tasfiye olan işletmeler söz konusu. Afganlar olmasa küçükbaş hayvancılık büyük darbe alır.
“ÇİFTÇİNİN ÜRÜNÜ DEĞERSİZLEŞTİRİLİYOR”
Toprak Mahsülleri Ofisi, yurtdışından ithal ettiği buğdayı ekmek üreticisine uygun fiyata dağıtıyor. Bu uygulamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türk çiftçisine çok büyük zarar veren bir uygulama bu. Ekmek fiyatlarının yükselmemesi için yapılıyor ama 4,5 liradan ithal edilen buğday 2,5 liraya iç piyasaya satılarak, Türk çiftçisinin ürünleri değersizleştiriliyor. Bizim fakir fukaranın temel besin kaynağı olan ekmeğin ucuzlamasına itirazımız olamaz. Ancak çare bu değil. TMO’nun, bu yöntemle 6,5 milyar lira görev zararı olacak. Bu 6,5 milyar fakir fukaraya bedava ekmek olarak dağıtılsa çiftçi zarar görmezdi. Bu yöntemin sürdürülmesi de olanaksızdır. Yıllık buğday ihtiyacımız 30 milyon tona çıktı. Türkiye’nin üreteceği buğdayın miktarı ise 15 milyon ton olacak. Gerisi ithal edilecek. Bu da Türkiye gibi tarım ülkesi için acı bir tablodur.
“KIRMIZI ET ZAMMI YOLDA”
Tarımı konuştuk bu bölüme kadar. Kırmızı ette tablo nasıl?
Dünyanın en az kırmızı et tüketen ülkelerinden biriyiz. Kırmızı et fiyatlarında, yem maliyetlerinden dolayı aralık ayında bir yükselme oldu. Besici zarar ediyor. Sütün de para yapmamasından dolayı dişi inek kesiminde aşırı bir yükseliş var. Bu da çok büyük bir açığa yol açacak. İthalat, döviz kurunun yüksekliğinden dolayı zaten yapılamıyor. Gelişmiş ülkelerde etin fiyatı değişmez. 4 euro ise 20 yıl aynı fiyattır. Bizde ise fiyat değişimlerinden dolayı sağlıklı bir ihracat ve ithalat yapmanın imkânı yok.
Önümüzdeki günlerde bir et zammı bekliyor musunuz?
Çok kısa zamanda bekliyorum.
Ne kadarlık bir zam?
Kasaplarla bizim fiyatlarımız çok farklı. Bizim dana eti karkas fiyatımız 60 lira. Bu öyle göreceli bir şey ki Nişantaşı’ndaki bir kasapla, Duaçınarı’ndaki kasabın et fiyatları çok farklı. 60 lira olan karkas et fiyatının önümüzdeki 3 veya 5 ay sonra 100 liraya çıkacağını tahmin ediyorum. Buna rağmen besici zarar edecek. Çünkü girdi fiyatlarına 3 günde bir zam geliyor.
Özellikle Avrupa Yeşil Mutabakatı’ndan dolayı yenilenebilir enerji daha fazla gündemimizde olacak. Kırsal kesimde arazilerin yenilebilir enerji tesislerine dönüşeceğini düşünüyor musunuz?
Dönüşmesi lazım. Hatta şart. Ama bizim için hayal bile değil bu. Çünkü biz yaşam savaşı veriyoruz. Günlük yaşıyoruz ve bunları düşünecek gücümüz de yok.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Osmangazi ve Çanakkale Köprüsü’ne harcanan para GAP’a aktarılsaydı Türkiye’de tarım sorunu kökünden çözülürdü. Bu köprüler olmasa da olur ama tarım olmazsa olmaz.
FOTOĞRAFLAR: DERYA DEMİR PINAR