Mustafa Özdal
Mustafa Özdal
E-Posta: [email protected] YAZARIN TÜM YAZILARI

Bursa’nın Türk kültür başkentliği stratejik açıdan  önemlidir

Köşe Yazısını Dinle

Bursa’nın 2022 Türk Kültür Dünyası Başkenti ilan edilmesini değerlendiren Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinan Ateş, bu gelişmenin Bursa için çok önemli olduğunu belirterek, “Bu durum hem Türk milleti için hem de özel olarak Bursa için çok faydalı ve yerinde bir karardır.  Türk dünyası ile kültürel işbirliği, gönül birliğinin kurulması bakımından stratejik öneme haizdir. Bununla birlikte, kültür başkenti faaliyetleri, iktisadi, siyasi, toplumsal bakımdan olumlu geri dönüşler sağlayacaktır” dedi.

Üniversitelerdeki yurt sorununa da değinen Ateş, çözüm önerilerini dile getirdi: “Öncelikle belirtmek gerekir ki KYK yurtlarının kapasitesi istenilen seviyede değildir. Bu yurtların sayısının artırılması gerekir. Bu durum gerçekleşmezse, gençliğimiz ne olduğu belirsiz tarikatların ağına düşmek riskiyle karşı karşıyadır. Yurt kapasitesinin yüksek öğrenim öğrenci sayısının yüzde 20’sine çıkarılması gerekir. Ev kiralarındaki artışa dair bir kontrol ağı kurulmalıdır.”

Pazartesi Söyleşileri’nin bu haftaki konuğu Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinan Ateş oldu.

Ülkü Ocakları’ndaki görevinden sonra akademik yaşama adım atan Ateş ile Bursa’yı, üniversiteleri ve yurt sorununu konuştuk.


“AKADEMİK HAYAT İÇİN ÜLKÜ OCAKLARI’NDAKİ GÖREVİMDEN İZİN İSTEDİM”

Kısa zaman önce Ülkü Ocakları genel başkanlığı görevini yürütüyordunuz. Ancak görevinizden istifa ettiniz. İstifa gerekçeniz neydi?

Öncelikle belirtmek gerekir ki istifa etmek gibi bir durum söz konusu değildir. Ülkü Ocakları’ndaki görevimden akademideki çalışmalarıma devam etmek üzere müsaademi istedim. Liderimizin de bu husustaki yol gösterici ve akademik faaliyetleri telkin edici tutumu nihayetinde görevimden ayrıldım.

Aktif siyasi yaşamınızı noktaladınız mı yoksa  ara mı verdiniz?

Aktif siyasette hiçbir dönem bulunmadım. Bu sebeple noktalamak veya ara vermek gibi bir durum söz konusu değil. Eğer aktif siyasetten kastınız Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı ise bu hususu açıklamak gerekir. Ülkü Ocakları, aktif siyasetin bir parçası değildir. Ülkü Ocakları, bir eğitim ve kültür vakfıdır, ülkemizin geleceği olan gençlerimizin fikir, iman ve aksiyon üçgeninde büyük ideallerin takipçisi olarak yetişmesini kendine amaç edinmiştir. Elbette ki bu kurumun dayandığı bir fikri temel vardır. Bu temel ise Türk milliyetçiliğidir. Bu bakımdan ülkücü kuruluşların bir parçasıdır. Bunun ötesinde aktüel siyasetle ilgisi yoktur. Yani bahse konu görevim de “aktif siyaset” tanımı içinde değildir. Okurlarımızın da hak vereceği üzere, siyaset bir talep işidir. Siyaset yapmak için belirli makam ve pozisyonları talep etmek, buralara aday olmak gerekir. Benim adıma akademide katetmem gereken uzun bir mesafe olduğunu düşünüyorum.

“BİRİNCİ ÖNCELİĞİM MİLLETE HİZMET”

Gelecek planlamanızı nasıl yaptınız? Bursa’da mı yaşayacaksınız, yoksa görev yaptığınız Ankara’da mı yaşamınızı sürdüreceksiniz?

Biz Türk milliyetçileri olarak hayatımızı Türk milletinin hizmetinde sürdüren insanlarız. Bu bakımdan Türk milletinin bize ihtiyaç duyduğu her yerde ve zamanda hazır olmayı bir borç biliriz. Elbette ki Bursa bizim gözbebeğimiz. Bursa’da olmak ve buranın güzellikleriyle yaşamımı sürdürmek beni fevkalade mutlu eder. Bununla birlikte az evvel belirttiğim üzere bizim gelecek ufkumuzu ideallerimiz belirler. Uzun vadeli kariyer planları bireysel iştahaların sesidir. Bu nevi kariyer planları yerine millete hizmet birinci önceliğimizdir. Bu sebeple şu anda tek motivasyonum okuluma, öğrencilerime katkı sağlamaktır.

“TÜRK DÜNYASI KÜLTÜR BAŞKENTLİĞİ STRATEJİK ÖNEME HAİZDİR”

Uluslararası Türk Kültür Teşkilatı, Bursa’yı, 2022 Türk Dünyası Kültür Başkenti ilan etti. Öncelikle bu gelişmeyi nasıl okuyorsunuz?

Bursa’nın 2022 Türk Dünyası Kültür Başkenti ilan edilmesi fevkalade olumlu bir gelişmedir. Bu durum hem Türk milleti için hem de özel olarak Bursa için çok faydalı ve yerinde bir karardır. Öncelikle belirtmek gerekir ki Türk dünyası ile kültürel iş birliği, gönül birliğinin kurulması bakımdan stratejik öneme haizdir. Bununla birlikte, kültür başkenti faaliyetleri, iktisadi, siyasi, toplumsal bakımdan olumlu geri dönüşler sağlayacaktır. Türk dünyasının ortak geleceği, bütün Türklerin olduğu kadar ezilen bütün milletlerin de menfaatinedir. Çünkü daha adil ve daha eşit bir düzenin ihyası perspektifine gönülden bağlı yegâne millet Türk milletidir. Bursa özelinde bakmak gerekirse, Osmanlı payitahtlığı yapmış bu güzide şehrimizin Türk dünyası ile birçok tarihî bağı vardır. Bu bağın hatırlatılması, Türklüğün yaşayan mirasını insanlığın hizmetine sunmak bakımından önem arz etmektedir.

Bursa’nın 2023 Türk Kültür Dünyası Başkenti olmasının, kente yapacağı katkılardan da söz edebilir misiniz?

Bir defa evvel emirde şunu ifade etmek gerekir. Kültür başkenti olması Bursa’nın tanınırlığına büyük katkı sağlayacaktır. Şehrimizin zenginliklerinin -yani hem somut mirasının hem de somut olmayan kültürel mirasının- Türk dünyası başta olmak üzere diğer ülkelere tanıtılması kentin turizm kapasitesini canlandıracak iktisadi olarak nispi bir refah artışına imkân sağlayabilecektir. Bununla birlikte, kentin tarihi, mutfağı, doğal alanları vb. akademik tartışmaların konusu olabilecektir. Bu durum kentin sorunlarının da kamuoyuna daha rahat aksettirilmesini sağlayabilir. Bir kültür kenti olmak için gerekli maddi altyapının var olup olmadığı bu dönemde test edilecektir. Karar verici konumda olanların bir an evvel varsa eksikleri tespit edip gerekli yatırımları yapmaları gerekir. Son olarak ifade etmek isterim ki, kültür başkenti olma keyfiyeti var olan değerlerimizin önemini kavramak bakımdan kıymetlidir. Bu kıymetlerimizin hakkıyla korunması için gerekli proje ve yatırımlar bu dönemde ortaya çıkacak farkındalık ikliminde kolaylıkla kamuoyunun gündemine gelebilecektir.

Bursa, Osmanlı’nın ilk başkenti. Sadece Osmanlı’ya değil, Roma ve Bizans imparatorluklarına da ev sahipliği yaptı bu kent. Ancak tarihi yüz yıllar öncesine dayanan Bursa’nın, geçmiş nesillerden miras kalan tarihi ve kültürel zenginliklerini koruyamadığı da bir gerçek. Bu dönem yıllarca konuşulan Tarihi Hanlar Bölgesi’nin gün yüzüne çıkarılması çalışmalarıyla ilgili adımlar atılmaya başlandı. Bu çalışmaları yeterli buluyor musunuz? Kentteki tarihi yapıların ortaya çıkarılmasının önemiyle ilgili neler söylersiniz?

Elbette ki bu değerlerimizin hakkıyla ortaya çıkarılarak aslına uygun bir biçimde restore edilmesi son derece önemlidir. Büyükşehir Belediyemiz takip ettiğim kadarıyla bu hususta somut adımlar atmaya başladı. Kamulaştırma çalışmalarının ardından bölgeye uygulanacak projelere dair çalışmalar da tamamlandı. Bu gelişmeler fevkalade ümit vericidir. Ancak ortaya nasıl bir iş konulacağını bugünden kestirmek zor görünmektedir. Böyle bir sürecin gönül ister ki paydaşları daha çok sayıda olsun. Kente dair söz söylemek isteyen herkesin buluşabileceği tek mecra yarışmalar değildir. Bu kısım işin teknik boyutudur. Teknik boyutun yanında her işin zihinsel bir arka planı vardır. Bu arka planın katılımcı bir biçimde genişletilerek Bursa için kalbi çarpanların taleplerinin kamuoyunda görünür kılınması şarttır.

“BURSA, TÜRK TARİHİNDE DÖNÜM NOKTASIDIR”

Bursa, ekonomisi, doğal güzellikleri ve tarım alanlarıyla birden fazla kimlikle anılan bir kent. Bursa, sizin gözünüzden nasıl bir şehir?

Bursa, Asya bozkırlarının Anadolu yaylalarıyla buluştuğu, Türk milletinin özlem ve ülkülerinin kavuştuğu yer. Taşıyla toprağıyla, ruh ve mana alemiyle zerre zerre Türklükle iç içe geçen, hanları, hamamları, kervansaraylarıyla, çeşmeleri, köprüleri, camileri ve türbeleriyle adeta Türk milletiyle bütünleşen, hoşgörü, anlayış, adalet, ihsan, yiğitlik ve kardeşlik her yanına serpilen ve sinen şehir. Ecdadımızın muazzam ve muazzez emaneti, Türk cihan devletinin kutlu başkenti. Tarihi ve kültürel değerleriyle, doğal güzellikleriyle gözümüzün nuru. 11 yıllık kuşatmanın ardından 6 Nisan 1326 tarihinde Türklükle kucaklaşan Bursa, Türk tarihi açısından bir dönüm, bir başlangıç noktasıdır.  Türk kültür ve tarihi ile yoğrulan güzel Bursa, hiç şüphe yok ki bir milletin yeniden dirilişini de en iyi şekilde yansıtmaktadır. Çünkü uzun bir fetret ve çöküş döneminin ardından büyük devletinin yıkılışına şahitlik eden Türk milletinin beylikten cihan devletine uzanan yolculuğu bu topraklarda başlamış, Osmanlı, üç kıtayı bu kutlu topraklardan kavramıştır. Kuruluşun hatıraları, Ertuğrul ocağının ülküleri, Türk milletinin birikim ve kazanımları Bursa’da hâlâ canlıdır, dimdik ayaktadır. Tophane’nin kıtalara meydan okuyan kudreti, Ulu Cami’nin zamana kafa tutan ihtişamı ve Uludağ’ın göğü delen heybeti, Bursa’dan bütün gönüllere huzur, sükûn ve güven telkin etmeyi ilk günkü gibi sürdürmektedir. Bu yüzdendir ki Bursa, her daim milletimizin büyük beklentilerinin kaynağı, umutlarının kapısı olmuştur.

Ankara’da üniversite okudunuz, Ankara’daki bir üniversitede de hocalık yapıyorsunuz. Siyasi iklim bakımından üniversitelerdeki iki dönemi kıyaslamanızı istersem neler söylersiniz?

Ankara pek tabii devletin kalbidir. Kamu adına söz ve eylem üretenlerin burada yer alması bakımından siyasi olarak canlı bir gündeme sahiptir. Şehrin gözle görülür bir bürokratik kisvesi vardır. Bu kisvenin de doğal olarak üniversite gençliği üzerinde etkisi vardır. Malum olduğu üzere Türkiye siyasetinde önemli birçok gelişmenin öncesi, Ankara’daki üniversite gençliğinin politik olarak daha aktif olduğu günler yaşanmıştır. Benim üniversite okuduğum yıllar ise bu bakımdan gayet hareketli bir devreydi. Kendi adıma ifade etmem gerekirse bir gençlik hareketinin mensubu olarak ülkemizi ilgilendiren her konuda fikir üretmekte, eylem ortaya koymaktaydık. O günler, Türkiye’nin ve dünyanın yeni gelişmelerin etkisiyle hızlı bir değişim sürecinden geçtiği günlerdi. İnternetin yaygınlaşması, Türkiye’nin AB üyelik sürecinin hızlanışı gibi etmenler Türkiye’yi dünyaya daha fazla yaklaştırıyordu. Bugünlere geldiğimizde ise artık dünya ile entegrasyonunu sağlamış bir gençliği görmek mümkündür. Bu kitlenin alışkanlıkları ve özlemleri ile bizim kuşak ile farklılık göstermektedir. Kaldı ki bu da gayet doğaldır. Bizim aktif özneler olarak siyasallaşmamızın aksine bugünün gençliğinin politik tavırlarını gösterme biçimleri daha yatay ve gayrınizami. Ancak bu durum onların duyarsız oluşuna değil sosyal ağlar sayesinde daha duyarlı hâle gelmesine imkân sağlıyor. Gözle görülür en büyük değişimlerin bunlar olduğunu söyleyebilirim.

“ÖĞRENCİ SAYISININ YÜZDE 20’SİNİ BARINDIRACAK  KADAR YURT YAPILMALIDIR”

Üniversitelerde bu yıl yoğun bir yurt tartışması var. Geçen yıllarda da yurt sorunu olmasına rağmen bu yıl konu daha fazla gündemde kaldı. Siz bu sorunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu yıl yurt sorunun bu kadar büyümesinin doğal bir sebebi var. Korona süreci sebebiyle neredeyse iki yıl boyunca üniversite öğrencileri eğitimlerini aile evlerinde çevrimiçi olarak sürdürdüler. Bu durum onların üniversite okudukları kentlere intibak etmesini imkânsız hâle getirdi. Şöyle ki, üniversite öğrencileri her yıl üniversite okudukları şehirlere gelir, burada ilk dönemde yurtta kalır, akabinde de iyi anlaştıkları arkadaşları ile öğrenci evlerine çıkarlardı. Geçtiğimiz iki yıl bu durumu imkânsız kıldı. Hâl böyle olunca da yurtlara talep patlaması yaşandı. Bu sorunun ikinci sebebi ise ev fiyatlarında yaşanan artışların kiralara yansımasıdır. Bu iki durum ortaya bir barınma problemi çıkardı. Bu gelişme pek tabii arzu edilir değildir. Anayasamızda belirtildiği üzere Türkiye Cumhuriyeti Devleti sosyal bir hukuk devletidir. Devletimiz bu niteliğinin gereği olarak yurttaşlarının barınma problemine çözüm bulmalıdır.

Yurt sorunuyla ilgili çözümleriniz nelerdir?

Öncelikle belirtmek gerekir ki KYK yurtlarının kapasitesi istenilen seviyede değildir. Bu yurtların sayısının artırılması gerekir. Bu durum gerçekleşmezse, gençliğimiz ne olduğu belirsiz tarikatların ağına düşmek riskiyle karşı karşıyadır. Türkiye bu durumun acısını yakın bir devirde yaşamıştır. Bu sürecin akabinde devletimiz -hakkını teslim etmek gerekir ki- büyük bir yurt yapım faaliyeti içine girişmiştir. Ancak bu faaliyetin anlamlı olabilmesi için yurt kapasitesinin yüksek öğrenim öğrenci sayısının yüzde 20’sine çıkarılması gerekir. Gelişmiş ülkelerde oran budur. Türkiye’de ise henüz yüzde 10 seviyesindedir. İkinci bir husus ise ev kiralarındaki artışa dair bir kontrol ağı kurulmalıdır.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X