Seferihisar depreminin ardından Bornova’da yerle bir olan Rıza Bey Apartmanı’nın 8 katı çöktü, 37 kişi koca beton kütlenin altında, kimbilir ne acılar çekerek can verdi.
Kimi enkazdan çıktı ama çocukları kurtulmamadığı için bu hayatta yaşayabilecekleri en büyük ızdırabı, evlat acısını yaşadı.
Kimi yetim, kimi öksüz kaldı…
Kiminin kardeşleri gözlerinin önünde can verdi, kimi 40 yıllık komşusunu yitirdi bu korkunç sarsıntı sonrası.
***
Ne ki kanlı, canlı 37 insana mezar olan, onlarca aileyi tarifi imkansız acılara boğan Rıza Bey Apartmanı’nın çökmesinin nedeni, binlerce yıldır meydana gelen doğa olayı değildi.
Birilerinin üç kuruşluk menfaatiydi insanların hayatını karartan.
***
İsmiyle müsemma olmayan apartmanın zemin katını spor salonuna çevirmek isteyenler, kolonları keserek yer açmışlardı.
İşte kolonların kesildiği o an, 37 kişinin idam fermanı da imzalanmıştı aslında.
Bir insanın ayağını kesseniz ayakta durabilir mi?
Koca bir beton kütleyi ayakta tutan da binanın taşıyıcı sistemidir ve kolon, kiriş gibi taşıyıcıları yok etmeye kalkarsanız, faciaya davetiye çıkarmış oluyorsunuz.
***
Bakın olaydan sonra bir apartman sakini neler söylemiş:
“Yıkılan binanın altına spor salonu yaptılar. Spor salonu yaparken altında kolonları kestiler. Hepimiz biliyoruz kolonların kesildiğini. Ben 55 yıldır burada yaşıyorum. Ben burada esnafım. Denetledilerse bizim gibi gecekondu evleri denetlediler. Başka hiçbir şeyi denetlemediler.”
***
Rıza Bey Apartmanı, Buzdağı’nın görünen yüzü.
Çünkü Türkiye’de, Bursa’da Rıza Bey Apartmanı’nın zemin katındaki spor salonu gibi kolonları kesilmiş, yüzlerce, binlerce iş yeri var belki de.
***
İşte yeni Rıza Bey vakaları olmasın diye Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Bursa Valiliği’ne, kentteki tüm iş yerlerinin yerel yönetimler eliyle denetlenmesi talimatı verdi.
Bursa Valisi Yakup Canbolat’ın, büyükşehir ve 17 ilçe belediyesine gönderdiği yazı:
“İzmir Seferihisar’da, 30,10,2020 tarihinde 6,6 büyüklüğünde deprem afeti yaşanmış olup, afet bölgesindeki binalarda hasar tespit çalışmaları devam etmektedir. Afet bölgesinde hasar tespit çalışmaları esnasında, bazı yapıların bodrum veya zemin katlarında, market, oto galeri, kafeterya, lokanta, düğün salonu, mobilya, showroom v.b olarak kullanılan iş yerlerinin kolon, kiriş, ve deprem perdelerinden bazılarını yıkmak veya kırmak suretiyle taşıyıcı sistemine zarar verilerek can ve mal kayıplarına neden olduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle olası bir depremde durumunda, ilimizde de can ve mal güvenliği kayıplarını önlemek amacıyla, büyükşehir merkez ve ilçelerinde kaymakamlıklar gözetiminde Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve ilçe belediye başkanlıklarınca, sınırları içerisinde bulunan yapıların, bodrum, zemin veya diğer katlarında market, oto galeri, kafeterya, lokanta, düğün salonu, mobilya showroom vb işyerlerinin taşıyıcı sistemlerinde inceleme yapılarak, söz konusu bu yapıların taşıyıcı sistemlerinde hasar veya zarar tespit edilmesi halinde, her türlü güvenlik ve teknik tedbirlerin ivedelikle alınarak, sonucundan Valiliğimize (Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü) bilgi verilmesi hususunda, gereğini rica ederim.”
***
Evet, Bursa’daki tüm belediyelere gönderilen yazı bu.
Peki, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın talimatı sonuç verir mi?
İkinci yazıda.
Denetleme kararlılıkla yürütülmeli
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Bursa Valiliği aracılığıyla, yerel yönetimlere ‘iş yerlerini denetleyin’ talimatı, kuşkusuz olumlu bir gelişme.
Ancak insanın aklından, “Binaların taşıyıcı sistemleri tahrip edilmiş tabutluk iş yerlerini denetlemek için İzmir’de deprem mi olması gerekiyordu?’ sorusu da geçmiyor değil.
Çünkü iş yerini düğün salonuna çevirmek için kolonları kesen, dükkanını genişletmek için kirişleri yıkan ve benzer nedenlerle binaların taşıyıcı sistemlerine zarar veren ‘katil’ işletmeciler hep vardı.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın attığı adım çok önemli olsa da asıl iş, belediyelere ve Bursa Valiliği’ne düşüyor.
Bursa’da, 150 bini aşkın iş yeri var.
Bu iş yerleri, hiçbir siyasi hesap yapılmadan, hiçbir işletmeci kayrılmadan, tek tek kararlılıkla denetlenmeli.
Gerekirse denetleme işini yapacak yeni teknik personel istihdam edilmeli.
Ve en önemlisi de şu:
Denetimler sonucu, taşıyıcı sistemleri hasar görmüş binalar için ne yapılacak?
Nitekim çok eski binalara güçlendirme yapılsa da çözüm olmadığını biliyoruz.
Ayrıca, binaların taşıyıcı sistemlerine zarar veren işletmeciler için hangi yaptırımlar uygulanacak, bu da bir soru işareti.
Özetle, evet Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın talimatı çok önemli ancak işin uygulama kısmı daha da önemli.
Konunun takipçisi olacağız.
Bir okuyucumun isyanı
Büyükşehir Belediyesi’nin yeni dönem kültür-sanat etkinliklerine değindiğim yazımın ardından, bir okuyucumdan, önemli tespitlerin yer aldığı bir ileti aldım:
“Koskoca Bursa’da kültür ve sanat etkinlikleri yeteri kadar yapılıyor mu? Mesela Nilüfer’de tiyatro için kaç sahne var? Peki, Yıldırım, Osmangazi sınırları içinde acaba kaç sahne var? Neden normal şartlarda Tayyare Kültür Merkezi’nde oynanabilecek oyunlar, daha az koltuklu Nilüfer Sahnesi’nde oynatılmak zorunda kalınıyor? Hem Bursa Devlet Tiyatrosu, hem Bursa Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu, pandemi sürecinde oyunlarını seyirci mesafeli de olsa oynuyorken özel tiyatrolara ve turne oyunlarına neden izin verilmiyor? Daha 2 gün önce bir organizasyon şirketi sahibi arkadaşım aradı, ‘Tayyare Kültür Merkezi’nde tanıdığım var mı?’ diye sormak için. Çünkü bir oyun getirmek istiyorlarmış ama izin alamıyorlarmış. Önlemler alınınca ilk sinemalardan başlanıyor. Neden? Kapandıktan sonra yeniden açılan sinema salonlarına her gittiğimde salonda sadece 4 kişi ile film seyrettim. Zaten sinemada seyirciler önlemini kendileri alıyorlar. Bu yıl gelecek sezonda gösterime girecek film bile çekilmiyor. Yakında tiyatroda olduğu gibi sinema sektörü de çökecek. Dizi setlerinin çoğunda Corona vakaları çıkıyor. Ne sinemada ne de televizyonda izleyecek bir film, dizi bulamayacağız. Bursa’da hiçbir özel tiyatroya destek verilmiyor. Geçen hafta Bursa Devlet Senfoni Orkestrası’nın Atatürk’ü Anma Konseri’ne 100 kişi gelmiş. Orkestra zaten çalışanları ile birlikte 57 kişi. Devlet Tiyatrosu ve Şehir Tiyatrosu önlemlerden dolayı saat değişikliklerine gittiler ama sormak lazım sezon başından bu yana yüzde kaç doluluk oranı ile oynuyorlar? Nilüfer Kent Tiyatrosu yeni oyun hazırlamış olsa bile perde diyemedi. Genel Sanat Yönetmeni Ali Düşenkalkar, oynadığı TRT dizisi Gönül Dağı setinde pozitif oldu ve karantinadan yeni çıktı. Yusuf Sabahyıldızı’nın geçen sene eski Nilüfer Nikah Salonu’nu tiyatroya dönüştürüp açtığı Nilüfer Sahnesi sezonu göremedi hala. Podyum Sanat Mahal’e 1 oyun bile gelmedi henüz. Görükle’de boşalan Sanat Mahal’i Çağdaş Eğitim Kooperatifi tekrar faaliyete geçirdi. Sınav ile sözleşmeli oyuncular aldılar ve geçtiğimiz günlerde Don Kişot oyununu sahnelemeye başladılar. Tüm önlemlere rağmen haftada sadece 3 kez oynayabiliyorlar. Onlara da sormak lazım oyunlarını kaç kişi gelip izliyor acaba? Kısacası salgın devam ediyor, vaka sayıları artıyor ve önlemler alınıyor. Ancak bu korku ile sanat hayatımız acaba nasıl gidiyor ya da gidiyor mu?