Yıl 1958…
Bursa’daki yerel gazetenin manşetini dönemin Başvekili Adnan Menderes’in demeci süslemiş:
Bursa tren hattına yakında kavuşacak.
Haberin devamı:
Başvekil Adnan Menderes’in şehrimizde tetkik ve temasları sırasında Bursa’ya tren hattı inşası hususundaki dilekler önemle ele alınmış ve bu mevzuda Nafia Vekili Tevfik İleri tarafından gerekli projelerin hazırlanacağı ifade edilmiştir. Yeni inşa edilecek tren hattı Bursa’yı Karaköy ve Susurluk’a bağlayacaktır. Uzun yıllardan beri Bursa’nın iktisadiyadi için hayati bir mevzu halinde gözönünde duran fakat bir türlü tahakkuku mümkün olmayan tren hattı inşası Bursalılar üzerinde derin ve müspet bir tesir yapmıştır.
Son cümleye dikkat:
“Bir türlü gelmeyen tren hattı inşası Bursalılar üzerinde derin ve olumlu bir tesir yaratmıştır” diyor gazete yetkilileri taa 1958 yılında.
Tıpkı 2012 yılında temeli atılan hızlı trenin yine Bursalılar üzerinde derin ve müspet bir tesir yaptığı gibi!
1958’den bugüne 62 yıl geçmiş.
1958’de Bursa’yi ziyaret eden başvekil ve bakan tren gelecek sözü verirken, 2012’de de iki bakan ve bir başbakan yardımcısı hızlı tren taahhüdünde bulunmuştu.
Ancak ne 1960’larda Bursa’yı Karaköy ve Susurluk’a bağlayacak tren hattı inşa edildi ne de 2015’te açılacağı taahhüt edilen hızlı tren hizmete açıldı.
Teknoloji ilerledi, trenin sürati arttı ancak bir tek politikacıların hayata geçmeyen taahhütleri değişmedi.
1958 yılındaki gazete manşetinin küpürünü değerli okuyucum Ekrem Hayri Peker yollamış.
Kendisine bu ibretlik gazete manşetini yolladığı için teşekkür ederim.
Otomobiller Anadolu’ya neyle taşınacak?
Söz, Bursa gündemini yakından takip eden okuyucumuz Ekrem Hayri Peker’de:
Türkiye’de en güçlü lobi hangisi derseniz ‘Bursa’ya hızlı tren yaptırmama lobisi’ derim. 3 otomobil fabrikası bulunan, Türkiye’nin 3. büyük ihracatçısı (aynı zamanda ithalatçısı) olan Bursa’nın limanlarına demir yolu bağlantısı yok. Gemlik ilçemize yeni bir otomobil fabrikası kurulacak diye seviniyoruz. Peki burada üretilecek araçlar Anadolu’ya neyle taşınacak? Tabi ki TIR’larla. Kullanılacak malzemenin, parçaların hatırı sayılır bir bölümü TIR veya kamyonlarla gelecek.
Gaffar Okkan’sız 19 yıl
“Makam peşinde değilim, yapacak bir şey bulamazsam babamın fırınında ekmek satarım diyecek” kadar alçak gönüllüydü.
Sokaklarda mendil satan çocuklarla arkadaş olacak, çat kapı esnafı ziyaret edecek kadar halkın içindeydi.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü önerilmesine rağmen, Diyarbakır’da kalmayı tercih edecek kadar idealist ve yurtsever bir emniyet müdürüydü.
Görev yaptığı yıllarda Hizbullah’ı çökertecek kadar cesur bir polisti.
Gece yarılarına kadar odasındaki dev ekranda kentin sokaklarını gözleyecek kadar işine sadık bir adamdı.
Kahpe bir pusuda şehit olduğu günden bu yana 19 yıl geçti.
Şehit olduktan sonra Diyarbakır’da doğan erkek çocuklarına Gaffar ismi verilmiş, evlerin duvarlarına onun fotoğrafları asılmıştı.
Dün takvim yaprakları 24 Ocak’ı gösterirken, Gaffar Okkan’ı da saygıyla andık.
Ruhun şad olsun yiğit polis.
Bu nasıl kitap?
Milli Eğitim Bakanlığı’nın rehber öğretmenlere dağıttığı kitapta ne var:
Ötekileştirme var.
Başı açık anneleri aşağılama var.
Başı açık annelerle, baş örtülü anneler arasına nifak sokmak var.
Peki ne yok?
Sevginin, şefkatin, barışın, uzlaşmanın kırıntısı yok.
O halde bu kitabın eğitim camiasında yeri de yok.