“Hiçbir şeyden çekmedi dünyada nasırdan çektiği kadar” demiş Orhan Veli, Süleyman Efendi için.
Galiba bu ülke de, hiçbir şeyden çekmedi bürokrasiden çektiği kadar.
Deneyimsiz siyasetçileri avucunda oynatır yılların bürokratları.
Yasa ve yönetmeliklerde uzmanlaşmışlardır çoğu ancak yasa ve yönetmeliklerin boşluklarından yararlanırlar hep.
Ve birçok kez de onların yaptığı yanlışları siyasetçiler düzeltmek zorunda kalır.
Halk bürokratları tanımadığı için de, siyasetçiler göğüs gerer tepkilere.
Anahtar kelimeleri, ‘mevzuat hazretleridir’ bürokratların.
Yapmak istemedikleri tüm işleri, mevzuat hazretlerine dayandırırlar çünkü.
Bursa‘daki son hadise…
Turizm Bakanlığı‘nın Termal Kentler taslak listesinde Bursa yok.
Yani kaplıca kenti, termal turizmin Türkiye’deki başkenti koca Bursa, termal kentler listesine alınmamış.
Bursa listede yok da hangi kentler var?
Balıkesir, Yalova, Çanakkale ve Manisa…
En hafif ifadeyle Bursa‘ya yapılmış büyük bir ayıp.
Gerçi liste taslaktı.
Yani son şeklini almamış, ilan edilmemiş olduğu için kesinleşmemişti.
Ancak müdahalede bulunulmaz, itiraz edilmeseydi taslak listenin kesinleşmesi için hiçbir neden olmayacaktı.
Hadisenin bürokratlarla ne ilgisi var diye düşünüyorsunuzdur.
Var, çünkü Bursa‘nın o listeye alınmamasında Bursa İl Kültür Turizm Müdürlüğü‘nün kabahati büyük.
Yıllardır ne iş yaptığı belli olmayan ve Bursa turizmine zerre katkı koymayan İl Kültür Turizm Müdürlüğü‘nün bu konuda dişe dokunur çalışması yok.
Olmadığı gibi, listenin oluşmasında Bakanlığı bilgilendirici tek bir hamlesi de yok.
Ne var ki, diğer işlerde olduğu gibi, bu işte de bürokrasinin hatasını siyaset onardı.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu‘nun girişimleriyle Bursa, listeye konuldu.
Müezzinoğlu, daha önce de Yenişehir Havalimanı‘nın iptal edilen seferlerini başlatmıştı.
Ya Müezzinoğlu olmasaydı?
—————–
ABD ne hale düştü
Dış politika uzmanı değilim…
Ancak şu ABD’nin içine düştüğü durumu görmek için de uzman olmaya gerek yok zaten…
Düşünün, ABD‘ye gitmek için vize başvurusu yapıyorsunuz ve sırf Iraklı, Suriyeli veya İranlısınız diye başka hiçbir kriter aranmadan kafadan talebiniz reddediliyor.
Böylesine antidemokratik ve buram buram ırkçılık kokan bir uygulama.
Bu ırkçı uygulmanın yapıldığı yer ise Amerika Birleşik Devletleri…
Böyle bir uygulamadan sonra, New York‘daki Özgürlük Anıtı’nı yıkın, daha iyi!
—————–
Başkanlık sistemi tartışmaları gözlemim
Kutuplaşma had safhada.
Evet diyenler hayırcıların gözünü oyacak raddede, hayırcı cephe evet diyenleri bir kaşık suda boğacak noktada.
Evet diyeceğini ilan eden kişi topluma mal olmuş biriyse, hayırcı cephe tarafından linç edilmesi için iki dakika yeterli.
Hayır diyeceğini ilan eden kişi, topluma mal olmuş biriyse, küfür ve hakaretlere maruz kalması için saniyelerin geçmesi gerekiyor.
Ne evet’ciler, ne de hayır’cıların derdi maddeler değil sanki.
İki taraf da birbirlerine ‘düşman‘ gözüyle bakıyor.
——————
Nerede o eski Yılmaz Erdoğan?
Yıllar sonra usta sanatçıyı yeniden sahnelerde izledik.
Yine güldürdü.
Ancak güldürürken pek düşündürmedi, finaldeki 3-4 dakikalık kısmı saymazsak.
“Tanrı en iyi senaristtir. Ve tüm filmler iyi sonla biter, merak etmeyin” cümlesi dışında aklımda kalan, ‘sosyal mesajı’ yoktu Erdoğan’ın.
Yani izleyenlerine, “Nerede o eski muhalif Yılmaz” dedirtti.
Zamanın ruhu, bu olsa gerek.