BUDO adına atılan her adım, muhalefete malzeme veriyor ve tartışma yaratıyor.
Mesela gemilerin satılması…
Muhalefet, gemilerin satılmasını BUDO’nun da satılacağının işareti olarak gördü ve başladı eylemlere.
Ardından BUDO yolculuk fiyatlarına hatırı sayılır oranda indirim geldi.
Muhalefet bu kez İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na da teşekkür ederek, yeni bir polemiğin fitilini ateşledi.
Bugün BUDO meselesinin iç yüzünü, olay.com.tr canlı yayınına katılan Burulaş Genel Müdürü Kürşat Çapar’dan dinleyelim.
Nitekim Çapar, gemilerin satışında, BUDO’nun mali tablosuna varıncaya kadar, detaylı bilgiler vardı.
Ve başlıkta da vurguladığım gibi, “BUDO’yu kesinlike satmayacağız. Bunu söylemekten bile artık ar duyuyoruz” dedi.
Şimdi gelelim BUDO’ya ait 2 geminin neden satıldığına.
BUDO, 7 gemiyle 1 milyon yolcu taşıyormuş.
BURULAŞ yönetimi, bir çalışma yaparak 4 gemiyle de aynı sayıda yolcuyu taşıyabileceklerini tespit etmiş.
Ve 2 gemi satıldı. (1 gemi satışta)
Bugün sefer yapan 4 gemiyle de 1 milyon yolcu rahatlıkla taşınıyormuş.
Bu durumda Çapar şunu soruyor:
“4 gemiyle 1 milyon yolcu taşıyabiliyorken, neden 3 gemiyi kambur olarak sırtımızda taşıyalım?”
Peki BUDO buna rağmen zarar ediyor mu?
Evet ediyormuş…
Ancak 2018’de 11 milyon lira olan BUDO’nun zararı, gemilerin satışıyla 2019’da 5,5 milyon liraya inmiş.
Çapar, “Bir geminin aylık sadece mürettabat masrafı 150 bin lira. Hem bu masraftan kurtulduk hem de 7 gemiyle yapacağımız hizmeti 4 gemiyle yaptık. Bunun neresinde yanlış var? Hizmette de hiçbir aksama olmadı” diyerek, gemi satışlarının gerekçesini açıkladı.
Gelelim muhalefetin BUDO satışı iddialarına…
Çapar, BUDO’nun satışının masaya bile gelmediğini söylüyor.
Çünkü halkın yaygın olarak kullandığı ulaşım araçlarını satmayı hiç düşünmemişler.
“Satsaydık, BUDO’dan çok daha fazla zarar eden otobüsleri satardık” diyen Çapar, “Muhalefet temsilcileri, bir gazeteci arkadaşın (bendeniz) yazdıklarından yola çıkarak, o gazetecinin bizim kalbimizden geçenleri yazdığını iddia ediyor. O gazeteci bizim kalbimizden geçenleri bilmez, bilmek de zorunda değil. BUDO, bir kamu hizmetidir ve bir miktar zarar etse de satmayı düşünmeyiz. Artık BUDO’yu satmayacağız demekten ar duyuyoruz” sözleriyle de satış konusunda son noktayı koymuştur sanırım.
Doğru fiyat yolcu sayısını katladı
Geçen hafta BUDO’nun yolculuk fiyatlarına büyük bir indirim yapıldı.
78 liralık bilet fiyatı, 39 liraya düşürüldü.
Yüzde 50’lik indirim, yolcu sayısına hemen yansımış.
Bir haftada yolcu sayısı yüzde 36’dan yüzde 71’e çıkmış.
Peki kampanya ne zamana kadar sürecek?
Yıl sonuna kadar kesin.
Ancak Burulaş Genel Müdürü Kürşat Çapar, kampanyanın uzamasının yüksek ihtimal olduğunu söylüyor ve ekliyor:
“Kış sezonunu bu veya buna benzer kampanyalarla tamamlarız.”
HDP’de neler oluyor?
Önce Ayhan Bilgen’in çıkışı geldi.
Ardından Altan Tan, HDP’yi eleştirdi.
İki isim HDP’nin Türkiyelileşememesi noktasında buluştular.
Ve dahası HDP’nin Türkiyelileşme politikasının samimi değil, stratejik bir adım olduğunu ima etti Bilgen ve Tan.
Tan ve Bilgen’e yeni isimler eklenir mi bilemeyiz.
Ancak ben bu çıkışları siyasal Kürt hareketinin legalitiye evrilmesi adına değerli buluyorum.
Kuşkusuz elinde silah olan bir harekete başkaldırmak kolay değil.
Ancak bir yerden başlamak gerekirdi ki, Bilgen ve Tan’ın çıkışları bu nedenle önemli.
Ve eğer demokratik siyaseti tercih etmişseniz gereğini yapmalısınız.
Gıda spekülatörlerinin önüne nasıl geçilecek?
Planlama şuydu:
“Tüketicinin beslenme alışkanlıklarını olumsuz etkileyen, yazılı ve görsel medya üzerinden hızla yayılan, gıdalar hakkında yanıltıcı, yanlı, yanlış yönlendirici ve kulaktan dolma bilgiler oluşturan beyanlar yeni dönemde engellenecek. Yanıltıcı yayını yapanlara yönelik 20 bin liradan 50 bin liraya kadar para cezası kesilecek. Yayıncı kuruluşlara da bir önceki yayın iletişim gelirlerinin yüzde 2 ve 5’i arasında idari para cezası verilecek. Söz konusu yayına program durdurma cezaları da verilebilecek. On kişiden oluşacak Gıda Bilim Kurulu kurulacak. Gıda Bilim Kurulu yanıltıcı yayınları belirleyecek ve buna göre cezai müeyyide uygulanacak.”
Yani, her önüne gelen televizyonlara çıkıp, ‘şunu yemeyin zararlıdır’, ‘şunu tüketmeyin kanser yapar’ diyemeyecek, derse de iddiasını ispatlamak zorunda kalacak.
Ancak bundan vazgeçildiğini duyuyoruz.
Spekülatif açıklamaların önüne geçmeyi amaçlayan düzenlemeden neden vazgeçilir?