Yerel seçime epey zaman var.
Daha doğru bir ifadeyle, 24 saatte bile büyük sürprizlere gebe olan siyaset için uzun bir zaman var.
Ancak, aday adayları er meydanına çıkmaya başladı bile.
Kulislerde ismi geçenlerden, ‘ben aday değilim ama halkım istiyor‘ diyenlere, istemem yan cebime koyun diyenlerden, niyet beyanını ilan edenlere varıncaya kadar, yüzlerce ismin bulunduğu aday havuzu dolmaya başladı, adaylık sezonu resmen açıldı.
Tüm bunların dışında, bir de adaylık ilanını basın toplantısıyla duyuranlar var.
Nitekim gerek telefonla aranarak, gerek elektronik ileti yoluyla, gerekse de SMS ile basın toplantılarına davet ediliyoruz.
Bu tablo için, demokrasi şöleni ifadesini kullanabiliriz.
Ancak bir de madalyonun diğer yüzüne bakmak gerek.
Kuşkusuz, adaylık düşünenlerin içinde gerçekten aday olacağına inanan çok sayıda isim var.
Yani; yaptıklarıyla, duruşlarıyla, temsil yetenekleri ve birikimleriyle belediye başkanlığını hak eden çok sayıda aday adayı var.
Ama bir makama yüz kişi aday olur, bir kişi seçilir.
Bir siyasetçi de, az çok aday yapılıp, yapılmayacağını öngörür.
Ne var ki ulaşamayacağı hedefe, gerçekleşmeyeceğinden adı gibi emin olduğu hayale koşanlar var.
Peki amaç ne?
Aday adayları içinde, başkanlığa talip olup, belediye meclis üyeliğine razı olacakların sayısı küçümsenmeyecek oranda.
Klasik ama çok tutan bir taktiktir.
Duyuyorum
-AK Parti’nin Büyükşehir, Nilüfer ve Mudanya’da CHP’nin adayına göre pozisyon alacağını…
-İyi Parti’nin CHP’nin ve AK Parti’nin aday gösterilmeyen isimlerini değerlendirebileceğini…
-MHP’de her an yerel seçim startı verileceğini…
-AK Parti’nin Bursa’da hatırı sayılır oranda ilçe belediye başkanını değiştireceğini…
-AK Parti’nin hiç olmadığı kadar anket yaptırdığını…
-AK Parti’nin eski milletvekillerinin adaylık beklentisi içinde olduğunu…
-Bir partinin yaptığı anketlerde, rakip partinin adayının isminin çıktığını…
-3 farklı partiden adaylık ihtimali olanların kulis yaptıklarını…
-Hatırı sayılır oranda üst düzey bürokratın istifa hazırlığı içinde olduğunu…
Duyuyorum.
Cumhurbaşkanı neden EYT’lilerin yüzünü güldürmedi?
Hesap ortada…
SGK bütçesinin yaklaşık üçte ikisi emekli maaşlarına gidiyor.
Tabii bu tablodan, hayli düşük maaş alan emekliler sorumlu değil.
Sorun, vatandaşı 35 yaşında emekli yapan eski yasalarda.
Hal böyle olunca, devletin kasasındaki paranın önemli miktarı emeklilere gidiyor.
OECD ülkeleri arasında en fazla emeklisi olan ülke Türkiye.
Dünya genelinde de emekli sayısı en çok olan ülkelerin başını yine biz çekiyoruz.
Şimdi tablo bu kadar vahimken, bir de üstüne yeni bir emekli ordusu getirecek düzenlemeyi Meclis’e taşıdılar ve maalesef, yaşa takılanları da ümitlendirdiler.
Ancak 750 milyar liraya mal olacak düzenlemenin yasalaşmayacağını, teklifin mimarları da biliyor olsa gerek.
Not: Bu köşenin yazarı da muhtemelen, gelecekte EYT’li olacak.
İşte yaşlarına göre emekli tablomuz
Söz emeklilerden açılmışken, ilginç bir istatistiği de paylaşmakta fayda var.
Grafik, yaş gruplarına göre emeklileri gösteriyor.
Buna göre 45 yaş ve altı emeklilerin oranı sadece yüzde 1.
46-55 yaş arasındakilerin oranı yüzde 28.
Emeklilerimizin yüzde 40’ını ise 55-64, yüzde 21’ini 66-75 arasındakiler oluşturuyor.
Son olarak 76 ve üzerindeki emeklilerin oranı yüzde 10.