Hiç kuşku yok ki, son yıllardaki gelişmeler, eğitimde köklü değişiklikleri de beraberinde getirdi.
Dershanelerin özel okullara dönüştürülmesi ve özel eğitim kurumlarına yönelik teşvikten söz ediyorum.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu uygulamaları, özel eğitimin payını arttırdı.
İstanbul merkezli Okan Üniversitesi‘nin Mütevelli Heyeti Başkanı Bekir Okan ile eğitimdeki son gelişmeleri konuştuk.
Okan, 40 ilde gerçekleştirilen ‘Sınavdır Geçer’ başlıklı konferansların Bursa‘daki ayağında konuşmacı sıfatıyla kentimizde.
OLAY TV’de Gündemin Getirdikleri‘ne de konuk olan Okan, şunları söyledi:
“Türkiye‘de iki statülü üniversite var. Devlet ve vakıf üniversiteleri… Ancak yasa gereği, özel üniversite kurulamıyor. Bence özel üniversite de kurulması gerekir. Son dönemdeki teşviklere rağmen, özel eğitim kurumlarının payı yüzde 10 sadece. Ancak bunun artması lazım. Gelişmiş ülkelerde bu oran, yüzde 40’lar seviyesinde. Artık devlet, üzerinde bir yük haline gelen eğitimi, özel sektöre devretmeli. Devlette rekabet yok ancak özel sektörde var. Böylelikle eğitimin kalitesi artar.”
Eğitimin özelleşmesiyle birlikte, dar gelirlilerin eğitim hakkından yoksun kalabileceğine dönük kaygıları hatırlattım Okan‘a.
“Dar gelirli öğrenciler mevcut sistemde de burslarla okuyorlar. Teşviklerin genişlemesiyle, bu sorun çözülür” diyen Okan, yeni sistemde yoksul öğrencilerin mağdur olmayacağını savundu.
Bekir Okan‘la, ABD‘de açılan Okan Internationel University‘i de konuştuk.
Temelleri 2 yıl önce atılan üniversite ilk öğrencilerini almış.
Çeşitli ülkelerden 80 öğrencinin okuduğu Okan Internationel University için, “ABD’de üniversite açmak, deveye hendek atlatmakla eş değer. Ancak 2 yıllık çabamız sonuç verdi. ABD‘de Türkiye bayrağını dalgalandırıyoruz” diyen Okan, özellikle İngilizce öğrenmek için yurt dışında okumanın öğrencilere olan faydasından söz etti.
Okan Üniversitesi’yle ilgili son bir bilgi vererek, yazının bu bölümüne noktayı koyalım.
2003’te 80 öğrenciyle eğitime başlayan üniversite, 2016 başında 21 bin öğrenciye ulaşmış.
Bekir Okan, 13 yılda hedeflerine ulaşmanının mutluluğunu yaşadığını söyledi.
CHP’de dev toplantı içn genelge
Malum Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beştepe‘de muhtarları toplayıp, gündeme ilişkin mesajlarını buradan veriyor.
Son toplantılarda, önemli mesajlarını hep muhtarlarla buluşmasında verdi Cumhurbaşkanı.
Kılıçdaroğlu da, benzer bir toplantıyı gelecek hafta yapmayı planlıyor.
Ancak Kılıçdaroğlu muhtarla değil, sivil toplum örgütleriyle buluşacak.
Dün CHP‘nin 81 il örgütüne gönderilen genelgeyle, toplantıya katılım talimatı verildi.
Genelgede, ziraat odaları, sendikalar, meslek odaları ve sivil toplum örgütleri temsilcilerinin Ankara ATO’ya davet edildiği belirtiliyor.
Türkiye’nin dört bir yanından yüzlerce temsilcinin katılacağı toplantıda Kılıçdaroğlu‘nun gündeminde yeni anayasa olacak.
Bir başka ifadeyle CHP’nin yeni anayasa konusundaki görüşlerini anlatacak.
CHP, darbe anayasasından ülkenin kurtarılması gerektiği görüşünü savunuyor.
Ancak, TBMM’deki Uzlaşma Komisyonu’ndan çekilmişlerdi CHP’li üyeler.
CHP’lilerin masadan kalkma gerekçesi, başkanlık sisteminin gündeme gelmesiydi.
Bu nedenle, Kılıçdaroğlu‘nun söyleyecekleri önemli.
Bu arada, TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın siyasi parti liderlerine mektup gönderdiği ve yeniden masaya çağırdığı öğrenildi.
Kılıçdaroğlu’nun mektuba vereceği yanıtın içeriğini bilmiyoruz ancak CHP’nin masaya dönmek yerine, halka gideceği söz konusu toplantıyı düzenlemesinden anlaşılıyor.
Demirtaş ne demek istedi?
Dün HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, 29 kişinin katili olan bombacının taziye evine giden Tuba Tezer hakkında ilk kez konuşmuş.
Bakın neler söylemiş:
”Biz canlı bomba eylemini ne savunduk ne yücelttik ne de böyle bir anlayışımız olabilir. Tam aksine bu tür eylemlerin herkese zarar verdiğini, her fırsatta altını kalın çizgilerle basa basa ifade ettim. TAK ve benzeri örgütlerin canlı bomba ve topluma dönük tehdit içeren açıklamalarını da eylemlerini de kesinlikle doğru bulmuyoruz, kınadığımızı ifade ediyoruz. Hiçbir arkadaşımızın da bu tavır dışında bir tavrı olmamıştır. Ama bir taziye bahanesiyle hükümetin, Merasim Sokak‘taki sorumluluğunu örtmeye çalışması… Sanki bütün memleket, parlamentonun en genç milletvekili Tuğba Hezer’e bağlı…”
Demirtaş’ın sözlerinin bir bölümü böyle.
Peki bu sözlerden, o genç milletvekilinin neden taziye evine gittiği sorusuna bir yanıt olduğunu görüyor musunuz?
Ayrıca hem canlı bomba eylemine karşı olmak hem de canlı bombacının evine taziyeye gitmeyi hoş karşılamak nasıl bir çelişki, bir de bunu izah etseydi Demirtaş.