9 günlük bayram tatilinde memleketin manzarası şudur:
Tatil beldelerine akın edenler yüzünden, plajlarda, ‘iğne atsanız yere düşmez’ deyimini andıran bir kalabalık söz konusu.
Bodrum’un nüfusu 1 milyonu geçmiş durumda.
Akdeniz ve Ege kıyılarının tamamında da durum benzer.
Otellerde boş oda kalmadı, tek tük boş kalan odalar da karaborsaya düşmüş durumda.
Hatta, çadır bile bulunamıyor, o derece!
Ve ağzına kadar dolu olan restoranlarda fiyatlar cep yaksa da boş masa yok.
Şimdi bu manzaraya bakıp, ‘memlekette yoksulluk mu var, pandemiye rağmen ekonomi çok iyi diyenler’ çıkabilir.
Evet görüntü böyle olsa da realitenin farklı olduğu şüphesini aklınızdan çıkarmayın.
Çünkü tatil beldelerine akın edenlerin sayısı nüfusun küçük bir bölümünü oluşturuyor.
Nüfüsun büyük bölümü, bu bayramı da evlerinin bodrumunda geçiriyor.
***
Diyarbakır’ın Çınar ilçesine 1 yıl önce, Güher Sinem Büyüknalçacı isimli bir kaymakam atanıyor.
Büyüknalçacı’nın ilk işi koruma ekibini kaldırmak oluyor.
Daha sonra Çınar halkıyla arkadaş oluyor.
Sokaklarda bisiklet sürüyor, çocuklarla mahalle arasında maç yapıyor, kadınlar için kooperatif kurup, dertleşme toplantıları düzenliyor.
Aile reislerinin kapısını çalıp, kız çocuklarını okutmaları için teşvik ediyor.
Yetmiyor, bölge halkına yakınlaşmak için Kürtçe öğreniyor.
Ve Sinem Büyüknalçacı tüm bunları yaptığı için Çınarlıların gözünde bir kaymakamdan öte, bir arkadaş, dost, sırdaş gibi.
Çınar’da adeta sosyolojik devrim yapan Büyüknalçacı’nın hikayesi, bana Diyarbakır’ın efsane emniyet müdürü Ali Gaffar Okkan’ı anımsattı.
Ali Gaffar Okkan da sokak çocuklarıyla arkadaş oldu, esnafın sorunlarıyla bire bir ilgilendi.
Odasına kurduğu kameralarla kent sokaklarını gece, gündüz izleyip, nerede sorun varsa, bizzat ilgilendi.
Onun döneminde kadın polisler ilk kez sokağa çıktılar.
Okkan’ın kadın polisleri, kaybolan çocukları bulup ailelerine teslim ediyordu.
Yani Gaffar Okkan, Diyarbakırlıların gözündeki ‘ceberut devlet’ imajını yerleyeksan ederek, çok ama çok önemli hizmetler yaptı.
Hizbullahçı katil sürüsü tarafından katledildikten sonra da cenazesi 100 binlerce Diyarbakırlının omzunda taşınarak, gözyaşlarıyla toprağa verildi.
Ölümünden 20 yıl geçmesine rağmen Diyarbakır halkı Ali Gaffar Okkan’ı unutmadı.
Çınar Kaymakamı Büyüknalçacı ile efsane emniyet müdürü Okkan’ın hikayesi bize şunu anlatıyor:
Bölge halkı, kendisiyle iletişim kurmayı başaran, sorunlarıyla ilgilenen, dertleriyle dertlenen hangi devlet görevlisi olursa olsun, bağrına basmasını bilmiştir.
***
Aşının zorunlu olmasına karşı olanlar şu tezi ileri sürüyor:
Aşının zorunlu olması bir insan hakkı ihlalidir.
Zorunlu aşı uygulamasının insan hakkı ihlali olduğunu düşünelim bir an.
Peki, aşı olmaya direnen insanların virüsü çevresine bulaştırması bir insan hakkı ihlali değil midir?
***
Alışveriş Merkezleri ve Yatırımcıları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Altaş hem günlük ziyaretçi hem de ciro olarak pandemi öncesine dönülerek 2019 rakamlarının yakalandığını açıklamış.
Sizi bilmem ama ben şaşırmadım.
Çünkü Türk halkı AVM’yi, AVM işletmecileri de Türk halkını çok sevdi.
***
Sosyal deney yapan konuşmacı, cebinden çıkardığı 20 doları izleyiciye göstererek, “Bu parayı isteyenler, elini kaldırsın” der.
İzleyicilerin büyük bölümü ellerini havaya kaldırarak, 20 doların taliplisi olduklarını ilan eder.
Adam, cebinden çıkardığı parayı, elinde buruşturup, yere atar ve tekrar sorar, “Hala parayı istiyor musunuz?”
Parayı isteyen eller inmemiştir.
Adam, bu kez parayı ayakkabısının altında ezip, üzerinde tepindikten sonra tekrar sorar, “Bu yıpranmış ve kirlenmiş 20 doları istediğinize emin misiniz?”
Tek bir el bile inmemiştir.
Kıssadan hisse…
Ne kadar yıpratmaya çalışsalar da, ne kadar zarar vermeye uğraşsalar da, değerli olan hiçbir şeyin değerini düşüremezler.
Sizin de değerinizi düşürmeye çalışanlar varsa, bu hikayeyi anımsayın.
Bayramdan sonra görüşmek üzere, hoşça kalın.