Bursa‘da 5 atın kesilip Nilüfer‘deki kasaplara ve dürümcülere satılması elbette önemli bir haber…
Ancak daha büyük haber, at etini vatandaşlara yediren işletmelerin ısrarla deşifre edilmemesidir!
Ayrıca, bu işletmelerle ilgili ne tür bir işlem yapıldı, o da meçhul.
Bursa polisi harika bir iş yapmış ve kan izlerinden yola çıkarak, at hırsızlarını ve gıda teröristlerini iş üstünde yakalamış.
Yani failller belli, deliller ortada, işlenen suç aleni.
Oysa, bu vatandaşa at eti yediren işletmelerin hangileri olduğu bile açıklanmıyor…
Dün de yazdık, söz konusu işletmeler, diğer kentlerde olduğu gibi deşifre edilmeli.
Edilmeli ki, bir daha hiçbir işletme, gıda terörüne yeltenmemeli.
Ancak skandal patlayalı 3 gün olmuş, tek bir yetkiliden ses gelmedi bugüne kadar.
Ne Tarım İl Müdürü, ne İl Sağlık Müdürü ne de Nilüfer Belediyesi‘nden…
Sadece dün konuştuğum İl Sağlık Müdürü Özcan Akan, “Bu iş belediye yetkilileriyle Tarım İl Müdürlüğü’nün sorumluluk alanındadır. Ancak, halkın sağlığı da bizi ilgilendirir. Halkın sağlığını tehdit eden işletmelerin derhal bulunup, hak ettikleri cezayı bulmaları gerekiyor” dedi.
Ancak kamuyounda bu işletmelerin korunuyor olduğu algısı oluşmaya başladı.
Nitekim, atları kesenlerin ifadesi ortada.
Adamlar diyorlar ki, “Atları bir güzel kestik, şu kasaplara, şu dürümcülere, kilosunu 5 liradan sattık“.
Yani tek tek, hangi işletmelere, kaç liradan etleri verdiklerini itiraf etmişler.
Öyleyse, belediyenin zabıta ekiplerinin işlem yapmaması için hiçbir geçerli neden yok.
Ancak, herkes kulağının üstüne yatıyor.
Oysa, dört başı mamur bir gıda terörü yaşanmış bu kentte…
Dün Gıda Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Serkan Durmuş da kameraların karşısına geçti ve at etini yediren işletmeleri deşifre edin diye çağrı yaptı.
Ayrıca, Tarım İl Müdürlüğü’nün yapamadığını Bursa polisinin yaptığını ima ederek, “kim bilir bugüne kadar neler yedik, neler” diye sorarak, adeta halkın isyanına tercüman oldu.
Ancak, bizim yetkililerden hala ses yok.
Pes…
İşçi Partisi açılıma gidiyor, ismini değiştirebilir
Oyları hiçbir seçimde yüzde 1’e dahi ulaşmadı ama kimi zaman barajı aşan partilerden bile etkililer.
Ömründe bir kere bile parlemento yüzü görmemiş olmasına rağmen, bazen ömrününü ceylan derisi koltuklarda geçirmiş liderlerden bile daha çok gündemde kalıyor.
İşçi Partisi ve genel başkanları Doğu Perinçek‘ten söz ediyorum.
Önceki gün İşçi Partisi İl Başkanı Nadir Erol, Cumhuriyet Kadınları Osmangazi Şubesi ve TGB Bursa Şubesi’nin yöneticileri Ermeni Tehciri konulu konferansın davetiyesini bırakmak için ziyaretimize geldiler.
İşçi Partisi’nin şubat ayında yapılacak kongresinden bahsetti Erol.
Bu kongrede sürpriz katılımlar olacakmış.
CHP‘den kopan ‘ulusalcılar’, Aydınlık‘ta da yazan merkez sağın laik isimleri, farklı siyasi partilerden tanınmış siyasetçiler…
Amaç, tüm bu isimleri, merkez birlik projesi adı altında toplamak.
Ayrıca kesin olmamakla birlikte İşçi Partisi’nin ismi de değişebilirmiş.
Daha kapsayıcı olmak ve siyasi yelpazenin farklı kanatlarında yer alan isimleri toplamak için.
Yani İşçi Partisi de, açılıma gidiyor…
Torun’un denge politikası
AKP İl Başkanı Cemalettin Torun ve A takımı, medya turunda…
Torun, ikinci dönemini, sorunsuz bir kongreyle perçinledi.
Burada anahtar kelime denge…
Nitekim Torun, farklı güç dengelerini gözeterek, denge politikası izledi.
Yeni dönemde de bu politikasının devam edeceğinin işaretlerini veriyor.
Gerek delege listesi gerekse de il yönetim kurulu listesinde farklı ekiplerinin temsilcilerini biraraya getirdi.
Atandığı ilk gün, “Ben kimsenin adamı değil. Sadece partimin adamıyım” demişti.
Bu politikasını sürdürürse Ankara’ya uzanması işten bile değil.
Galiba Torun’un en büyük avantajı, denge politikası izlemeyen ekip arkadaşlarının akibeti.