Bursa Eczacı Odası Başkanı Okan Şahin, ülkemizdeki aşı tablosuyla ilgili bakın neler söylüyor:
“Sağlık Bakanımızın yaptığı açıklamaya göre, yaklaşık 23 milyon kişi henüz aşı olmadı. 2. dozu olmayanların sayısı 17 milyon. Çift doz aşı olup, 3. doz aşıya gelmeyenlerin sayısı 9 milyona yakın. Yani yaklaşık 49 milyon kişi yeterli bağışıklanma durumunda değil. Ülkemizde yeterli bağışıklanma durumunda olan kişi sayısı sadece 12 milyon. Eylüle kadar en az 50 milyon kişi yeterli bağışıklanmalı dedik ama bu gidişat ile o rakama ulaşmak maalesef hayal görünüyor. Eylül ayına kadar en azından bu rakamı 35 milyon kişiye çıkartamazsak bizi yine zor bir kış bekliyor. Eğer zor bir kış istemiyorsak herkesin bir an önce aşılanması gerekiyor. Herkesi aşılanmaya davet ediyorum.”
Aşıda geldiğimiz nokta bilmem daha açık başka nasıl anlatılabilir.
Peki aşı bol, bol elimizde varken, neden aşılanmıyoruz? (Şahin’in verdiği bilgiye göre son günlerde aşılama sayısı 1 milyondan 300 bine düştü)
Şahin, eczanesine gelen müşterilerden neden aşı olmak istemediklerini sormuş.
3 gerekçe öne sürüyorlarmış:
-Aşı, kısırlık yapıyor.
-Aşı, İsrail’in biyolojik silahı.
-Yabancı aşıya güvenmiyorum, Türk aşısını bekliyorum.
Bu 3, ipe sapa gelmez türden gerekçenin kaynağı da sosyal medya.
Yani, sosyal medya halk sağlığını tehdit eden ‘kitlesel bir silaha’ dönüşmüş durumda.
Çünkü insanlar, gerçekten de aşının kısırlık yaptığı veya İsrail’in biyolojik silahı olduğu yalanını sosyal medyadan okuyorlar.
Okan Şahin de, şu yanıtı veriyormuş:
“Madem aşı İsrail’in biyolojik silahı, neden İsrail, vatandaşlarına aşı yapıyor? İsrail halkının yüzde 70’i, sizin dediğiniz kimyasal silahla mı vuruldu?”
Evet değerli okur, aşı karşıtları akla yatkın, bilimsel bir gerekçe üretemedikleri için kısırlık ve biyolojik silah gibi saçma sapan iddialar ortaya atabiliyor.
Daha da vahimi, halkımızın önemli bölümünün bu yalanlara kanması.
Avrupa ne yapıyor, biz ne yapmalıyız?
Aşı karşıtları gemi azıya aldı.
Öyle ki milyonlarca insanımızı etkileyip, vaka sayılarının yükselmesine yol açtılar.
Bursa Eczacı Odası Başkanı Okan Şahin, Avrupa ülkelerindeki uygulamayı anlattı:
“Avrupa ülkelerinde hasta olanlar kırmızı, hasta olmayıp aşısını yaptırmamış olanlar sarı, hem hasta olmayıp hem de aşısını yaptıranlar da yeşil renk ile kategorilendiriliyorlar. Toplu yaşam alanlarına giriş de, kişinin kategorisine göre oluyor. Mesela, yeşil kategoride olanlara açık havada maske zorunluluğu bile yok.”
Şahin, Avrupa ülkelerindeki uygulamanın Türkiye’de de hayata geçmesi gerektiğini söylüyor.
Siyaset kazanının kaynadığı, iktidar ve muhalefeti bir araya getiren düğün
Hafta sonu CHP Osmangazi eski İlçe Başkanı Ahmet Memişoğulları’nın oğlu Osmangazi Belediye Meclis Üyesi Alptuğ Memişoğulları ile Özer Eseroğlu’nun düğününe katıldım.
Erkek tarafı siyasetçi olunca, konukların önemli bölümü de siyaset camiasındandı.
***
Nikah şahitlerinin ise neredeyse tamamı siyasetçiydi.
Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem’in kıydığı nikahta, Milletvekili Erkan Aydın ve Nurhayat Altaca Kayışoğlu, Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar, CHP’nin uzun yıllar genel sekreterliğini yapmış Bihlun Tamaylıgil, tanınmış cemiyet insanı Ali Ademoğlu ve Fan Kulüp Başkanı Mehmet Toplan şahitlik yaptılar.
İstanbul’da yaşayan Bihlun Tamaylıgil’in nikaha katılması tam bir vefa örneği.
Memişoğulları, yıllar önce Baykal’ın talimatıyla partisinden ihraç edilmişti.
Gerekçe, Memişoğulları’nın il kongresinde aday olmasıydı.
Baykal Memişoğlulları’na, açıkça, “Eğer Gürhan’ın (Akdoğan) karşısına çıkarsan, seni partiden atarım” demişti.
Memişoğulları kongreyi kıl payı farkla kaybetmesine rağmen Baykal dediğini yapmış ve tüzüğün 43. maddesini işleterek Memişoğulları’nı partiden attırmıştı.
Memişoğlulları’nın geri dönüşü, Umut Oran’ın girişimleri ve Tamaylıgil’in oluruyla gerçekleşmişti.
CHP’de yeni siyasete başlayanlar için, Baykal döneminin antidemokratik uygulamalarından sadece birini hatırlatmak istedim.
***
Masanın konukları sürekli değişince, siyasetçilerle bol bol sohbet ettim.
İlk olarak Memleket Partili iki yönetici vardı masada.
Mudanya İlçe Başkanı Hasan Yıldırım ve İl Başkan Yardımcısı Cavit Kaya.
Bu iki isim de CHP’de ilçe başkanlığı yaptı.
Mudanya, Memleket Partisi’nin Bursa’daki kalesi.
Mudanya’da 200 üyeleri varmış ve yaklaşık 150’si CHP’den geçmiş.
Hasan Yıldırım çok iddialıydı:
“Mudanya’da belediye seçimlerinin favorisi biziz.”
Kaya ve Yıldırım’a Memleket Partisi’nin cumhurbaşkanlığı ve yerel seçimlerde ne yapacağını sordum.
Yerel seçimlerde, kendi adaylarıyla seçime gireceklermiş.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde ise adayları Muharrem İnce olacakmış.
***
Sohbetimiz İl Sekreteri Turgut Özkan ile devam etti.
Bu köşeden seçimler nedeniyle CHP’de kongrelerin iptal edildiğini yazmıştım.
Özkan da bu gelişmeyi teyit etti.
Eylül ayında genelge beklediklerini ancak kongrelerin genel ve yerel seçimlere kadar yapılmayacağını Örgütlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı’nın açıkladığını hatırlattı Özkan.
***
Ertuğrul Akagündüz’ün CHP’liliği de uzun yıllara dayanır.
Ben kendisini 1999’da tanımıştım.
CHP baraj altında kalınca Baykal istifa etmek zorunda kalmış, 5 adaylı kurultayda da Onur Öymen genel başkanlığa seçilmişti.
Sıra Baykalcı örgütlerin tasfiyesine gelmişti.
Bursa’daki muhalifler Yılmaz Akkılıç çevresinde toplanmıştı.
Baykalcıların adayı da Sırrı Yılmaz idi.
Ancak Yılmaz, kongre sürecinde adaylıktan çekilince yerine Ertuğrul Akagündüz aday olmuştu.
Değişim rüzgarını arkasına alan Akkılıç kongreyi kazanmış ancak Akagündüz hiç de fena oy almamıştı.
Akagündüz, birkaç yıl sonra Kemal Demirel, milletvekilliği aday olmak için istifa edince il başkanlığı koltuğuna oturmuştu.
O günleri konuştuk Akagündüz ile.
Akkılıç’ın kazandığı kongrede Baykal’ın adayı olduğu iddialarını reddetti ve geç başladığı adaylığına rağmen seçimi 35 oy farkla kaybettiğini hatırlattı.
Siyaset işlerini bozsa da 2003 yılında bıraktığı aktif siyasetin ardından kısa sürede toparlanmış Akagündüz.
Şimdi sadece işleriyle ilgileniyor.
***
Ahmet Memişoğulları ile de Zülfü Livaneli’yi konuştuk.
Livaneli ile ilgili bir anısını anlattı Memişoğulları.
Memişoğlulları, Milletvekili Kemal Demirel’i TBMM’deki odasında ziyaret ediyor.
Tüm milletvekillerinin odasında isim levhası asılıyken, sadece Demirel’in yanındaki odada isimlik olmaması Memişoğlulları’nın dikkatini çekiyor.
Demirel, odanın Züllü Livaneli’ye ait olduğunu söylüyor:
“Zülfü Bey, isimliğini kaldırdı. Zülfü Livaneli ismini gören, odayı giriyormuş. Bu da onu rahatsız etmiş!”
İşte herkese solculuk ve halkçılık dersi veren Zülfü Livaneli.