Evet, sandıktan sistem değişikliğine onay çıktı.

Ancak, sonuçlar bıçak sırtı ve 2019 için tatmin edici değil.

Daha da önemlisi, AK Parti seçmeninin bir  bölümü yeni sisteme hayır dedi.

Bu nedenle, yüzde 51,4’ten sonra gözler iktidar partisine çevrildi.

Ankara’da yaşayan sözüne güvenilir  AK Partili bir dostumdan, kulislerde konuşulanları sordum.

Öncelikle, bir başbakan değişikliği kesinlikle söz konusu değilmiş.

Yani Başbakan Binali Yıldırım’ın referandumdan güçlü çıktığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Ancak cumhurbaşkanı yardımcısının 2 isimden oluşacağını öngörürsek, kritik soru şu oluyor:

İlk cumhurbaşkanı yardımcısı Binali Yıldırım ise, diğeri kim?

Nitekim MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin cumhurbaşkanlığı  yardımcılığına sıcak bakmadığına dönük açıklaması var.

Yıldırım’ın cumhurbaşkanı yardımcısı olmasına kimse kuşkuyla bakmıyor.

İkinci başkan yardımcısının kim olacağına dair sorunun yanıtı ise, şimdilik yok.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ne zaman partinin başına geçeceği de henüz netleşmedi.

Ancak bu noktada, 2 iddiadan söz edebiliriz.

Erdoğan, ya olağan büyük kongreyle ya da olağanüstü büyük kongreyle genel başkan olacak.

Kongrenin olağan ve olağanüstü yapılmasının önemiyse, teşkilat revizyonlarının hangi yöntemle yapılacağı konusundan bağımsız değil.

Çünkü referandum sonuçları, AK Parti’de köklü bir teşkilat revizyonunu da gündeme getirmiş.

Eğer olağanüstü kongre yapılırsa, bazı  teşkilatların istifası istenecek.

Yok eğer olağan kongre gerçekleştirilirse, performansı yeterli görülmeyen teşkilatlardan  aday olmaması istenecek.

İkinci yol, AK Parti’nin daha çok tercih ettiği, kırıp, dökmeyen bir yol.

Peki neden bazı teşkilatlar topun ağzında?

Bu noktada temel kriter, teşkilatların performansı.

Yani, alınan oydan bağımsız bir kriter bu.

Teşkilatların aldığı oydan bağımsız olarak, yeterli çaba gösterip, göstermediklerine bakılacak.

Merak edilen bir diğer konu da, yüzde 51’in AK Parti’de bir söylem değişecekliğine yol açıp, açmayacağı.

Bir diğer ifadeyle, daha ılımlı, daha kucaklayıcı politikaların benimsenip, benimsenmeyeceği?

Bu noktada, köklü bir politika değişikliğinin ve farklı bir dilin benimsenmesi beklenmiyor.

Ancak, gerek teşkilatlarda, gerekse yerel yönetimlerde ciddi bir değişimin kaçınılmaz olduğu belirtiliyor.

Yani halkla daha çok temas eden, seçmenle daha yakın diyalog kuran teşkilatların ve belediye başkanlarının tercih edilecek olmasından söz edebiliriz

Tüm bunlar, genel bir eğilim, genel bir planlama olarak AK Parti’nin ajandasında duruyor.

Ancak en kısa zamanda hayata geçmesi planlanan yol haritası üzerinde hâlâ çalışma yapıldığını söyleyebiliriz.

 

Sonuçlar tek tek inceleniyor

 

Bugüne kadar tüm seçimlerin ardından, kapsamlı bir değerlendirme yapıldı.

Oy oranları tek tek mercek altına alındı, düşüş yaşayan yerlerle ilgili rapor istendi.

AK Parti Genel Merkezi, 16 Nisan referandum sonuçlarını da masaya yatırıyor.

Bu kapsamda, tüm iller değerlendiriliyor.

Bu değerlendirme süreci, sadece teşkilatlarla sınırlı değil, yerel yönetimleri de kapsıyor.

 

Yine, yeniden 24 Nisan

 

Geleneksel 24 Nisan 1915 olaylarına ilişkin klişeler:

-Yılın 364 gününde esamesi okunmayan Ermeni diyasporası, ismini duyurur.

-Ermeni lobisinin etkisiyle Temsilciler Meclisi, onlarca imzalık önergeyle ABD Başkanı’na, ‘soykırım’ dedirtmek ister, ancak her seferinde ABD Başkanı, “Meds Yeghern”, yani ‘büyük felaket’ ifadesini kullanır. (Trump, dün akşam ‘büyük felaket’ dedi.)

-Ülkemizdeki bir avuç yeminli Türkiye düşmanı, 1,5 milyon Ermeni’nin katledildiğine dair zırva tevil götürmez sözler sarf eder.

-Hrant Dink gündeme gelir, tek bir makalesini okumayan adamlar Dink’e övgüler yağdırır.

-Ermenileri Hamidiye Alayları’nın tehcir ettiği ve aslında olayların perde arkasında da yüzlerce yıldan bu yana süren bölgedeki Kürtler ile Ermeniler arasındaki rekabetin payının olduğunu söyleyen tarihçilerin iddiası tartışılmaz.