Önceki gün, hükümetin kontrolünde olan bazı gazetelerin internet sitelerinde, AK Parti Bursa il yönetimiyle ilgili son derece dikkat çekici bir haber vardı.
Haberde, il yönetim kurulu üyesi Abdullah Duman’ın, bir Cemaat okulunun mezunlar derneğinin kurucu üyesi olduğundan hareketle, paralel yapının AK Parti’nin içine kadar sızdığı iddia ediliyordu.
Yani başta İl Başkanı Cemalettin Torun olmak üzere, AK Parti İl yönetimi hedef alınmıştı.
Torun ise yazılı açıklama yaparak, Abdullah Duman’ın, 17 Aralık patlamadan önce, Cemaat okuluyla ilişkili olduğunu hatırlatıp, iddiaların doğru olmadığını belirtti.
Ayrıca, bir zamanlar Cemaat’le, partisinin sıcak ilişkilerine de değinerek, sözü, “17 Aralık’tan önce, hangimiz Cemaat’e yakın değildik ki” demeye getirmiş Torun.
Bu cümlenin altını kalın bir şekilde çizmekte fayda var.
Mesela Cemaat’e yakın Orhangazi Üniversitesi’nin nasıl kurulduğunu hatırlayalım.
Hangi siyasetçilerin bu üniversitenin kuruluşuna önayak olduğunu, Ankara Yolu’na cepheli 57 dönümlük paha biçilmez arazinin üniversiteye nasıl tahsis edildiğini, genel merkezden gelen telefonlarla plan değişikliklerinin nasıl geçtiğini anımsayalım.
Tüm bu kolaylıkları sağlayanlar AK Partililer değil miydi?
Zaten Torun da, düne kadar hepimiz Cemaat’in yanındaydık demiyor mu?
Çünkü o dönem, AK Parti’de Cemaat’e yakın durmak statü kazanmakla eşdeğerdi.
Bugünse, tasfiye olmak için cemaatçi olmaktan başka geçerli bir neden bulunamaz.
Hal böyle olunca, geçmişte Cemaat’le ilişkisi olanlar, ilişkilerini kesseler bile, parti içindeki rakipleri tarafından yaftalanabiliyorlar.
Eğer, Abdullah Duman gibi geçmişte bir Cemaat okulunun mezunlar derneği kurucusu olmak suç sayılıyorsa, o zaman suçlu torbasına çok sayıda AK Partiliyi atmak gerekmez mi?
Geçmiş yıllarda Cemaat’in üniversitelerine arsa tahsis edenler, çocukları Cemaat okullarında okuyanlar, Cemaat’in işadamları örgütüne üye olanlar, Cemaat’e yakın holdinglerde yönetim kurulu üyeliği yapanlar ve bir şekilde Cemaat’le ilişki içinde olanların tümü temizlenmeye kalkılırsa, herhalde partide adam kalmaz.
Öyle anlaşılıyor ki AK Parti İl yönetiminde, Cemalettin Torun gibi, Davut Gürkan gibi paralel yapıyla yan yana durması söz konusu bile olmayan isimlerin, Bursa’dan servis edilen haberlerle, erken seçim öncesi görevden alınması isteniyor.
Bu durum, siyasetin doğasında var.
Ancak, hükümetin kontrolünde olan bazı yaygın gazetelerin bu işe alet olmaları şaşırtıcı.
Galiba organizasyon büyük…
Bu arada, geçen gün arabasının kurşunlanma hadisesi, paralel yapıya mal edilen il yönetim kurulu üyesi Necati Polat meselesi fos çıkmış.
Çünkü Polat’ın arabasına kurşun değil, taş isabet etmiş.
Evet, paralel yapı birçok kişinin başına epey çorap ördü bu ülkede.
Ancak, yağmurun yağmasını bile paralel yapıya bağlayıp da işi sulandırmamak lazım.
Bir annenin isyanı
‘Lise 3’e geçen kızım, yabancı dil okumak istiyor. Ama okulunda, yeterli sayıda öğrenci tercih yapmadığı için, yabancı dil sınıfı açmayacaklarmış. Milli Eğitim Müdürü’nü aradım, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nü arayın dediler. Osmangazi Milli Eğitim Müdürlüğü’nü aradım, ilçede hiçbir Anadolu lisesinde yabancı dil sınıfı açılmayacağını öğrendim. Nilüfer’de de durum aynıymış. Yani yabancı dil branşı seçme özgürlüğümüz yokmuş. Mecburen Türkçe-Matematik branşını seçeceğiz.’
Bu sözler, benden yardım isteyen bir anneye ait.
İster, bir velinin isyanı olarak görün, ister şikâyeti ister de çaresizliği…
Ancak gerçek şu:
Mesleki yol ayrımında olan bir çocuk, sistemsizliğin dayatmasıyla, başka bir kulvara girmek zorunda bırakılıyor.
Yani istemediği bir bölümü tercih etmek zorunda kalarak, kaderine boyun eğdiriliyor.
Ya da başarılı bir öğrenci, mutsuzluğa itiliyor, tercih etmek istemediği bir bölümle verimliliği azaltılıyor.
Öğrenci ve velisi isyan etmesin de kim etsin?