Sandık sonuçlarını ideolojik farklılıkların belirlediğine dair genel yargının aksine, ekonomik gidişatın temel parametre olduğuna inananlardanım.
Mesela, 1970’li yıllarda bazı devrimcilerin, devrim olduktan sonra özel mülkiyetin kalkacağından hareketle evlerini bile sattıkları rivayet edilir.
Düşünsenize, davanız uğruna yıllarca eylem yapıyorsunuz, hapislerde yatmayı göze alıyorsunuz ancak o ‘büyük gün’ geldiğinde eviniz kamulaşacak diye satıp paraya çeviriyorsunuz.
Anasol-M hükümetini oluşturan 3 partiden 2’sinin siyasetten tasfiye edilmesini hatırlayın.
Apo’yu Türkiye’ye getirdiği için DSP’yi iktidar yapan seçmen, çok değil 2 yıl sonra ekonomik kriz patlak verdiği için bu partiyi alaşağı etmemiş miydi?
AK Parti’nin 15 yıllık iktidar yolculuğunun sırrı da ideolojik tercihler değil, ekonomideki olumlu gelişmelerdir kanımca.
Evet ekonomi şu günlerde çok parlak değil ancak şartlar yazarkasaların fırlatıldığı, anayasa kitapçıklarının havada uçuştuğu dönemle kıyaslanabilecek gibi de değil.
Konut kredisi çekip uzun yıllar borçlanan çok sayıda sosyal demokratın, istikrarının sürmesi için sandıkta AK Parti’ye oy verdiğini biliyoruz.
Veya milyonlarca dolar yatırım yapan laik ve seküler yaşam tarzını benimsemiş iş insanlarının, olağanüstü bir ekonomik gelişmede birikimlerini kaybetmemek için AK Parti’ye oy verdiği de bir gerçek.
Lafı CHP eski İl Başkanı Metin Çelik’e getirmek için yazıyorum bunları.
Beşyol’da araç lastikleri satan ve yedek parça dükkanı işleten Çelik, kendi yağıyla kavrulan bir esnaf.
Dün biraz sohbet ettik telefonda.
“İşler nasıl” soruma, “Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’tan çok memnunuz. Yalova Yolu’ndaki tramvay çalışmalarına hız verdi. Yolumuz açık olduğu için işler iyi gidiyor” yanıtını verdi.
Ayrıca kavşaklardaki ufak dokunuşlardan da çok memnunmuş.
Mudanya’daki evinden işine aracıyla artık daha rahat gidiyormuş.
Çelik, yıllarca CHP’de siyaset yapmış bir esnaf.
Ancak AK Partili bir belediye başkanının icraatlarından son derece memnun olmasını ilan etmekte sakınca görmüyor.
Özetle, insanların bireysel çıkarları ideolojik tercihlerinin çok üzerindedir.
Muhalefet partileri ekonomiyi merkeze alan politikalar geliştiremediği sürece siyasi konjoktörün değişiceğini beklemek saflık olur.
Taksim Cami
Hafta sonları Bursa’dan uzaklaşıp günübirlik de olsa İstanbul’a kaçmaya başladım.
Yoğun tempodan uzaklaşıp,komşu kentin havasını teneffüs etmek, farklı mekanları dolaşmak ve kısa da olsa yolculuk yapmak iyi geliyor.
Çoğu İstanbullunun, “artık eski havası yok” dedikleri Taksim benim için hala cazibesini yitirmedi.
İstiklal Caddesi’ndeki nostaljik tramvay, tarihin izlerini taşıyan eski binalar, sokak çalgıcılarından yükselen etnik müziğin büyülü havasında huzur buluyorum.
Pazar günü, hele hava güzelse cıvıl cıvıl oluyor İstiklal.
Bu gidişimde Taksim Meydanı’ndaki caminin son halini de gördüm.
Cami’nin kaba inşaatı yükselmiş.
Camiyi görünce 90’lı yılların tartışmasını hatırladım.
Siyasi iklimin bugünkünden çok farklı olduğu yıllarda Taksim’e cami yapılmasına kimse teşebbüs edememişti.
Bugün ise cılız tartışmalar dışında cami yapımıyla ilgili bir gündem yok.
Nerden nereye…
İstanbul’un toplu taşıması için de gözlemim şu:
Özellikle metro, son derece verimli, işlevsel, yaygın ve halkın ihtiyacını karşılayacak özellikte.
İstanbullular kıymetini bilsin.
Bozbey’in Büyükşehir adaylığı
Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, bu seçimde de en çok konuşulan belediye başkanları arasında ilk sırada.
İcraatlarıyla değil elbette, Büyükşehir adaylığıyla…
3 dönemdir her seçimde Bozbey’in Büyükşehir adayı olup olmayacağı sorusuna yanıt arıyor Bursa kamuoyu.
Yani Bozbey, Büyükşehir’e aday olsa da olmasa da namı yürüyor.
Bir siyasetçi başka ne ister?