Bursa Devlet Tiyatrosu‘nun bu sezon sahnelediği Ahmet Yesevi hiç kuşkusuz, son yılların en iddialı oyunlarından biri.
Dekor, kostüm, kareografi ve oyuncuların performansı bakımından izlenmeye değer.
Ancak senaryoyla ilgili ciddi bir eleştiri vardı.
Eleştiriyi yapan isim, oyunu birlikte izlediğimiz Doç. Dr. Can Ulusoy.
Ulusoy’un eleştirilerini bu köşede paylaşmıştım.
Özetleyerek hatırlatayım.
Ulusoy, oyunda anlatılan mucizevi olayların 10 Muharrem‘de gerçekleştirilmiş gibi kurgulanmasının yanlış olduğunu söylemişti.
Oysa Aşure Günü, Kerbela olayından doğmuştur ve bir matem günüdür.
Ulusoy‘un bu eleştirisine yol açan ve benim de dikkatimi çeken metnin söz konusu bölümü şöyle:
“Canlar! Yarın uluğ güne çıktık da, doğa ve hayat yeniden yeşerecek, yeniden çalışıp, rızkımızı ambarlarımıza toplayacağız. Bu günün huyu, suyu hürmetine, kış biterken ambarlarımızda kalan son nimetlerle aşure yaparız. Yarın ki uluğ gündür. Çok mucizelerin gerçek olduğu gündür. Hz. Musa’ya ihsan edilen mucizeyle bugün Kızıl Deniz’i ikiye bölerek, Firavun ve ordusunu sulara gömdü. Hz. Nuh, o bir ve var olanın yardımı ile bugün hayatın tohumlarını taşıdığı gemisini Cudi Dağı’nda karaya oturttu. Hz. Yunus, ona olan inancı sayesinde bugün balığın karnından kurtuldu. Hz. Yusuf, bugün kardeşlerinin attığı kuyudan kurtuldu ve oğlunun hasretinden gözleri kapanan Hz. Yakup’un bugün gözleri yeniden açıldı. Hz. İsa, bugün dünyaya geldi ve bugün semaya yükseldi.”
Ulusoy, metnin bu bölümünün Aşure Günü‘nde gerçekleştiğine inanılan bazı rivayetleri anlattığını öne sürmüştü.
Yani bu rivayetlerin, Kerbela olayını örtmek için kullanıldığını söyleyen Ulusoy, tiyatro oyununun da bu inanca hizmet ettiğini ileri sürmüştü.
Bugün Bursa Devlet Tiyatrosu Müdürü Ömer Naci Topçu‘nun yanıtını paylaşacağım.
Oyunu konuştuğumuz buluşmada, Topçu’nun tasavvuf alanında yüksek lisans yaptığını da öğrendim.
Ayrıca oyunu sahnelemek için de ciddi bir araştırma yapmışlar.
Mesela Ahmet Yesevi’nin 27. göbekten torunu İsmettullah Yesevi’yi bulmuşlar ve onun anlatımlarından faydalanmışlar, Ahmet Yesevi Üniversitesi yetkilileriyle, birkaç kez görüşmüşler.
Topçu, oyun için uzun bir mutfak çalışması yaptıklarının altını çizdi.
Oyuna yönelik eleştiriye yanıtı ise şöyle:
“Oyunun metninde herhangi bir tarih üzerinden yürümedik. Tarihlerden bağımsız olarak, İslam’ın naif tarafını bilinen hikayeler üzerinden yansıtmak istedik. Ahmet Yesevi’yi en net şekilde ve oyunun süresinin el verdiği kadarıyla anlatmaya çalıştık. Anlatılan olaylar da bir kronoloji içermiyor, 10 Muharrem kastedilmiyor ve herhangi bir tarihe atfedilmiyor. Sadece Türklerin uluğ gününden rivayet edilen olaylar üzerinden hikayeler anlatılıyor. Oyundaki vurgu, Ahmet Yesevi’nin Türk geleneklerine bağlı yönüyle İslam’ı öğretmesidir.”
————————–
Meydanların dili
Sandık sonuçlarıyla ilgili herkesin bir öngörüsü var.
Oran tahminleri havada uçuşuyor.
Kimi hayır’ın yüzde 60’lar seviyesinde çıkacağını öngörürken, bazıları evet’in hatırı sayılır fark atacağını iddia ediyor.
Kanımca, sandıktan evet çıksa da, seçmen hayır dese de, yüzde 60’lı bir sonuç beklemek çok olası değil.
Hatta 8-10 puanlık farkın olacağı bile şüpheli.
Ancak sonuçlarla ilgili bir öngörüde bulunmak için meydanlara bakılabilir.
Son haftaya girilirken, özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan‘ın mitinglerinde çok ciddi kalabalıklar görüyoruz.
İşte 100 binlerin toplandığı son Yenikapı mitingi…
Peki bu mitinglerin karşıtı var mı?
Bunun için hayır blokunun mitinglerini görmemiz lazım.
Bildiğim kadarıyla sadece HDP ve Vatan Partisi miting yapıyor.
Ancak tarihi boyunca hiçbir seçimde yüzde 1’i bile görmemiş Vatan Partisi’yle, oy deposu Doğu ve Güneydoğu‘da olan HDP‘nin mitinglerini de ölçü olarak kabul edemeyiz.
CHP ise miting yapmıyor.
Gerekçeleri CHP’li olmayan seçmenle kucaklaşmak.
Ancak tatmin edici bir gerekçe değil bu.
O zaman seçimlerde de miting yapılmasın.
Siyasetin yüzde 50’si görsellik ve göz doldurma ve rüzgar ise CHP‘nin 81 ilde olmasa da görkemli bir miting yapması gerekirdi.
—————
Hayır ve evet bloklarının 4 handikabı
Evet blokunun 4 handikabı:
-Her ne kadar ‘hayırcılar da evet’çiler de bizdendir’ noktasına gelindiyse de propagandanın başında, terör örgütleriyle hayır’cıları aynı safta gören söylem…
-‘Tayyip Erdoğan’dan sonra ne olacak?‘ sorusuna tatmin edici yanıt verilememesi.
–‘Bugüne kadar AK Parti ne istedi de yapamadı‘ tezinin toplumda karşılık bulması.
–MHP ile ittifakın AK Parti‘nin Güneydoğu seçmeninden tepki alması
Hayırcı blokunun 4 handikabı:
-Propagandayı sürükleyecek liderlikten yoksun olmaları
–CHP‘nin cılız bir kampanya yürütmesi
–Kılıçdaroğlu’nun kontrollü darbe söylemi
–Hüsnü Bozkurt‘un, ‘denize dökeriz‘ tehdidi