Bazı akademisyenlerin malum bildirisinin gündemde bu kadar fazla yer almasının temel nedeni, hükümetten gelen tepkiler ve ardından hükümete yakın medyanın yayınlarıydı kuşkusuz.

Öte yandan toplumun kahir ekseriyetinin bildiriye katılmadıkları da bir gerçek.

Ancak bildiriye, gelin bugün bir araştırmanın penceresinden bakalım.

Türk Ocakları Bursa Şube Başkanı Prof. Dr. Selçuk Kırlı, araştırma sonuçlarını yorumladı televizyon programımda.

Ben de bu köşeden, araştırmanın can alıcı noktalarına değineyim.

Kadir Has Üniversitesi‘nin Türkiye Sosyal Eğilimler başlıklı araştırması, 26 ilde yüz yüze görüşme yöntemine dayanıyor.

Araştırmaya katılanlara Türkiye‘nin en büyük sorunu sizce nedir diye sorulmuş.

Yüzde 50,8 oranında terör denilmiş.

Eskiden tüm araştırmalarda işsizlik çıkıyordu.

Yani Türkiye‘de 2 kişiden biri, en büyük sorunumuz terör diyor.

Peki bildiride, terörün t’si var mı?

Yok…

Türkiye‘nin en büyük sorunu ‘terör’ diyenlerin etnik kökenleri ne?

Kendisini Kürt olarak hissettiğini ifade eden yurttaşların yüzde 34,1’i en büyük sorunlarını terör olarak görüyorlarmış.

Peki Kürtlerin ne kadarı Türkiye’de Kürt sorunu var diyor?

Sadece yüzde 12,1’i…

Araştırmanın en sarsıcı sonucuysa, sokağa çıkma yasağıyla ilgili verilen cevaplarda saklı.

Sokağa çıkma yasağını olumlu bulanların oranı yüzde 55.

Kürt kökenli yurttaşların yaşadığı Güneydoğu Anadolu Bölgesi‘nde sokağa çıkma yasağını destekleyenlerin oranı da yüzde 44…

Araştırmanın belki de en sarsıcı sonucuysa şu:

HDP seçmeninin yüzde 30,6’sı, sokağa çıkma yasağını destekliyor!

Şimdi bu sonuçlarla birlikte, malum bildiriyi bir kez daha okumanızı öneriyorum.

Bildirinin hiçbir pratiği olmadığını, bilimsel bir araştırmaya dayanmadığını ve toplumsal ayağının eksik olduğunu göreceksiniz.

Keşke bu mesele, diğer tüm meselelerimiz gibi siyasallaşmadan, fikri düzeyde tartışılabilseydi.

Ne yeni gerginlikler oluşur, ne yeni kutuplaşmalar yaratılır ne de yeni mağduriyetler doğardı.

 

MHP’de imzacılara bir isim daha

 

Dün MHP‘yle ilgili yazmış, kurultay için imza vermeyen isimleri paylaşmıştım.

Yazıya bir itiraz geldi.

O da Günal Şahin‘den.

Dün sehven Ünal Şahin diye yazmışım, öncelikle bunu düzeltmiş olayım.

Ancak Günal Şahin’in asıl itirazı imza vermediğini yazmama.

Çünkü Şahin imza vermiş.

Şahin‘in iletisini paylaşayım:

“MHP genel merkez delegesi olarak zihniyet değişimini sağlayacağını umut ettiğim, parti tüzük değişikliği amacıyla olağanüstü genel kurul talebini, Bursa 10. Noterliği’nin 12.01.2016 tarih ve 001259 yevmiye no ile MHP genel merkezine APS ile (Acele Posta Servisi)  gönderdim. Şahsımda kalan diğer sureti de Ankara’da  ilgili arkadaşlarımıza ilettim. Milliyetçi Hareket Partimizin tüzüğünün tümünün gözden geçirilerek yenilenmesi gerektiği düşüncesiyle, günümüzün siyasi şartları dikkate alınarak  il ve ilçe teşkilat yapılanmasını o şehrin kültür ve ekonomik şartlarına göre belirlenmesinin yolunu açacak, taşrada siyasi mücadele veren partililerimizin haklarını hukuki güvence altına alan, özellikle kadın ve gençlere tanınacak kotalarla daha geniş katılımları sağlayacak, ileri  demokratik hakları düzenleyen  ve  her şartta adil siyaset zeminini sağlayacak geniş kapsamlı tüzük değişikliğinin parti tabanımızın beklentilerini karşılayacağına inananlardanım. Bu vesileyle, demokratik kültürün gelişmesine de katkıda bulunacağına inandığım bu kutsal yolda mücadele  eden ülküdaşlarıma başarılar diler, selam ve saygılarımı sunarım.“

Şahin’in iletisinden de anlaşılacağı üzere, Bursa‘da imza vermeyenlerin sayısı dokuz değil sekizmiş.

Yani Bahçeli için daha da vahim bir durum varmış!