Mustafa Özdal
Mustafa Özdal
E-Posta: [email protected] YAZARIN TÜM YAZILARI

15 Temmuz Gazisi Abdurrahman o geceyi anlattı

Abdurrahman Kafkas, 26 yaşında pırıl pırıl bir genç.

15 Temmuz’un Bursalı tek gazisi olan Kafkas, hain darbe girişiminin  yaşandığı gece Ankara’dadır.

 

***

 

Saat 22,00 sularında, darbe söylentilerini duyar duymaz sokağa fırlıyor abisiyle birlikte.

İstikamet önce AK Parti Genel Merkezi’dir.

Yoldayken benzinlikte, marketlerde karşılaştığı kuyruklara anlam veremiyor.

“Vatan elden gidiyor, bazıları makarna, sigara, benzin derdinde” diyor içinden.

 

***

 

Genel merkeze vardığında, Şamil Tayyar kalabalığa bir konuşma yapmaktadır.

Burada durmayın, Kızılay’a gidin” tavsiyesinde bulunuyor.

Ancak Abdurrahman, ağabeyine ‘İçim rahat etmiyor, burada duralım’ diyor.

Daha sonra  Külliye tarafından beyaz ve uzun saçlı sonradan isminin Mehmet Tahir İkiler olduğunu öğrendiği  bir ağabey geliyor.

“Tanklar, Jandarma’dan çıkıp Külliye’ye girmek üzere” diyor İkiler.

Kafkas, 30-40 kişilik bir grupla, Külliye’ye doğru hareket ediyor.

Ardından Külliye’ye dönülen kavşakta  polis, kontrol noktasında durdurup, ‘Tehlikeli bölgeye geçiş yapıyorsunuz’ diyor.

Tabii dinlemiyorlar polisleri.

Polis kontrol noktasını geçince karşılarında tankları görüyorlar.

Tanklara yaklaşmaya başladıklarında ise asker kıyafeti giymiş darbeci  hainler hiçbir şekilde uyarmadan acımazsızca ateş ediyorlar ellerinde sadece Türk bayrağı  olan sivillere.

Açılan ateşte bir arkadaşları orada vuruluyor. Abdurrahman, yaşanan vahşeti herkes izlesin diye telefonunu çıkarıp,  video çekmeye başlıyor.

15-20 saniye sonra köşede bir albay telsizle konuşup, uzaklaşıyor.

Daha sonra Abdurrahman ve Külliye’yi korumaya gelmiş arkadaşlarının üzerine bir daha ateş açılıyor.

Abdurrahman’ı da vuracak o ateş helikopterden açılmıştır.

 

***

 

Bundan sonrasını Abdurrahman’ın ağzından aktarayım:

Ne olduğunu anlayamadık, çünkü helikopterin ışıkları kapalıydı. İşte o sırada ben vurulmuşum. İlk anlarda vurulduğumu anlamadım. Kafamı nereye çevirsem, insanlar yatıyor, her yer kan. Bacağıma 22 şarapnel parçası isabet etmiş. Kafamı sağa, sola çeviriyorum herkes yerde yatıyor ve ben ağabeyimi göremiyorum. Tank 3 kişiyi ezmiş, 3 kişi de elleriyle tanklara vuruyordu. Ben şok halindeyim ve ne yaptığımı bilmiyorum. Ama hâlâ bizi tarıyorlar. Yaralıyım ama anlamıyorum. Sadece vücudumda bir sıcaklık ve ağzımda barut kokusu var. Sonra bir ağabeye, ‘Bana bir şey mi oldu, bakar mısın?’ diye sordum. O da konuşmaya başlayınca, ağzından kan dökülmeye başladı. Meğer o da vurulmuş. Ben o ağabeyi görünce daha da fenalaştım. Ardından koşmaya başladım. Olay yerinden 15-20 metre uzaklaştıktan sonra ayaklarımı hissetmemeye başladım ve kaldırıma oturdum. Ağabeyimi aramak için telefonu cebimden çıkarırken, vücüdumdan kanlar geldiğini gördüm. Can acısı o anda önemli değildi. Bir yanda ağabeyim yok, diğer yanda işin ucunda şehit olmak var. Ama asla bir korku yoktu. Allah bizlerden korku duygusunu almıştı o gece. Bir araç yanaştı ve bir ağabey, ‘Çabuk arabaya atla, hastaneye götüreyim’ dedi. ‘Ağabeyimi arıyorum, bir dakika beklerseniz, onunla birlikte gidelim’ dedim ama arka koltukta yatan ağabeyimizin durumunun ağır olduğunu görünce, devam etmelerini söyledim. Daha sonra bir başka ağabey geldi, ‘Yerimden kalkamıyorum, bana yardım eder misin’ dedim. Sağ olsun, geldi bacağımı sardı. Ayağı kaldırdı ve 30-40 metre uzaklaştırdı beni. Epey kan kaybettim ve gözlerim görmemeye başladı. Sonra beni taşıyan ağabeye dedim ki: ‘Ağabey beni buraya bırak, ben öleceğim.’ O anda tamamen görmemeye başladım. Oturttu beni, yüzüme birkaç tokat atıp, kendime getirmeye çalıştı. O anda bıraksa uyuyacağım ve belki de öleceğim. Karşı tarafa geçtik ve bir araç durdu. Arabaya bineceğim ama her yerimden kan akıyor ve arabayı batıracağım. Araçtaki ağabeye, ‘Benim adım Abdurrahman Kafkas. Beni, bul’ dedim. Hemen bin arabaya deyip, beni konuşturmadılar. Arabaya bindim ve uyku bastı. Beni kurtaran ağabey ise elimi hiç bırakmadı. Hastaneye giderken yanımızdan iki tank geçti. Onun gürültüsü dehşetti, resmen savaş alanı gibiydi her yer.  Zaten 15 Temmuz, sadece darbe girişimi değil, Türkiye’yi işgal girişimiydi. Ardından hastaneye geldik.Vücudumdan o kadar çok kan akıyordu ki sedye hep kan oldu. Tam karşımda  yatan bir kardeşimizin şehit olduğunu gördüm. Benim bacaklarıma gelen şarapnel parçaları, onun kafasına gelmiş. Hiç sesi çıkmıyordu, mertti ve sakindi. Bana ilk müdahaleyi yapan bayan, doktoru aradı. Çünkü ortopedi doktorunun gelmesi gerekiyordu. Genç bayan, doktora telefonda yalvardı. ‘Hasta çok genç, çok kan kaybediyor, lütfen gelin’ diyordu. Ama gelmedi. Daha sonra sağolsun bir doktor geldi ve müdahale etti. Uykumun gelmesinin ve göremememin nedeni aşırı kan kaybetmemmiş. Yarama tampon yapılınca, hayati tehlikeyi atlattım.”

 

***

 

O gece Abdurrahman’ın bacağına 22  şarapnel parçası isabet etti.

Yürümesini engellediği için 2 tanesini hastanede aldılar.

20’si hâlâ vücudunda.

Olsun, onlar benim şeref madalyalarımdır” diyor.

 

***

 

Bugün 15 Temmuz 2020…

Hain darbe girişiminin üzerinden 4 yıl geçti.

Abdurrahman Kafkas gibi yiğitler, tankların önüne yattığı, mermilerin üzerine canlarını siper ettiği için hain darbe girişimi başarısız oldu.

Abdurrahman 2 gün önce  kız babası oldu, Elanur doğdu.

Abdurrahman 13 Temmuz’da baba olmanın sevincini, 15 Temmuz’da gazi olmanın onurunu yaşıyor.

Sağolasın, varolasın Abdurrahman!

 

***

 

15 Temmuz gecesi yaşadıklarını anlatan Abdurahman ile yaptığımız programı olay.com.tr adresinden izleyebilirsiniz.

 

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X