Gazetecinin kalemini bir bıçağa benzetirsek, o kalemin ucu ne çok keskin olup muhatabını deşmeli ne de körleşip işlevsiz olmalı.
Yıllar önce duyduğum ‘bıçak metaforu‘ üzerinden tarif edilen bu gazetecilik tanımını hiç aklımdan çıkarmadım.
Ayrıca gazeteci bardağın dolu değil, boş tarafını görüp kamuoyuna aktarmalı.
“Gazetecilik, birilerinin yayınlanmasını istemediği haberleri yazmaktır, gerisi halkla ilişkilerdir” diyerek, mükemmel bir gazetecilik tarifi yapan ünlü edebiyatçı ve gazeteci George Orwell‘ı da saygıyla analım yeri gelmişken.
Peki tüm bunları uygulayabildim mi?
O da siz değerli okuyucuların takdiri.
Günümüzde, basın özgürlüğüyle ilgili hararetli bir tartışma var.
Ve bu tartışma bir 10 Ocak’ta daha gündeme geldi.
Her şeye rağmen kamu adına görev yapanların, gazeteciliği halkla ilişkiler faaliyeti olarak görmediğini düşünüyorum.
Mesela, dünya görüşleri, partileri ve yaşam tarzları farklı olan iki belediye başkanı da, kişilik haklarına saldırı olmadığı sürece gazetecilerin özgürce kalem oynatmasını arzu ettiklerini söylüyor, eleştiriye, yönlendirilmeye ihtiyaçları olduklarını savunuyor.
Aynı saatlerde denk geldi Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş ve Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey‘in ‘10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü‘ konulu basın toplantıları.
Ancak iki Başkan da nezakette birbirleriyle yarışırcasına bu durumu sorun yapmadılar, önce Aktaş toplantısını erken bitirip Bozbey’e jest yaptı, Bozbey de basın toplantısında Aktaş’a jestinden dolayı teşekkür etti.
Birçok meslektaşım gibi ben de 2 basın toplantısından birini tercih etmedim ve her ikisine de katıldım.
Yıllardır tanıdığım Aktaş ve Bozbey’le aramda kötü bir anı olduğunu hatırlamadığım gibi, basın özgürlüğü konusunda birçok siyasetçiye örnek bir duruş sergiledileklerini biliyorum.
Bozbey’in, “Bugüne kadar hiçbir arkadaşınızı patronlarına şikayet etmedim. Yazısını doğru bulmadıklarım varsa, en fazla arayıp, ‘keşke bana da sorsaydın’ deyip sitem ettim. Kişilik haklarıma saldırı olduğunu düşündüğüm haber ve yazılarla ilgili zaten yargıya başvuruyorum” sözlerinin de tanığıyız.
Zaten, demokrasiyi içine sindirmiş, basın özgürlüğüne saygılı akıllı bir siyasetçi, içeriğine katılmadığı yazı ve haberlere karşın muhatabıyla muhatap olur.
Tabii Aktaş ve Bozbey, her konuda aynı şeyi düşünmüyorlar.
Aktaş, gazetecilerin geçmiş yıllara göre daha özgür olduğunu iddia ederken, Bozbey tersini savunuyor.
Bozbey, bir de iddiasını ortaya koydu:
1 Nisan’da Bursa basını özgür olacak.
Aktaş ve Bozbey
Aktaş’ı hiç bu kadar neşeli, rahat ve moralli görmemiştim.
Bozbey ise her zamanki gibi pozitifti.
Aktaş, esprilerle ve anekdotlarla sohbet etti.
Bozbey, gazeteci sorunlarının dışına çıkmayarak, ‘yanınızdayım’ mesajı verdi.
Aktaş, masaları tek tek dolaşarak iyi bir ev sahipliği örneği gösterdi.
Bozbey, sıkışık ve dar bir mekanda gazetecileri ağırlayarak sohbet kıvamında bir toplantı yaptı.
Bozbey koyu Aktaş da açık renk takım elbise tercih etmişti.
Gazeteciler ne yaptı?
Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş ile Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey‘in toplantısı çakışınca şöyle bir tablo oluştu:
-Kimi Alinur Aktaş’ın toplantısına katılıp, Mustafa Bozbey’in davetine katılmadı/katılamadı.
-Bazısı Bozbey’in davetine katılıp, Aktaş’ın toplantısına gelmedi/gelemedi.
-Her ikisinin de toplantısına katılmayanlar veya katılamayanlar da vardı.
-İki belediye başkanın toplantısına katılanlar ise çoğunluktaydı.
İYİ Parti neden Osmangazi için ısrarcı?
CHP’liler de İYİ Partililer de Osmangazi konusunda taviz vermiyor.
CHP’lilerin gerekçesi belli.
Büyükşehir seçimini kaybedebileceklerini düşünüyorlar Osmangazi’yi vermeleri halinde.
Peki İYİ Partililer neden bu kadar ısrarcı?
Televizyon programıma konuk olan İYİ Parti İl Başkanı Dr. Yahya Bahadar‘ın anlattığına göre hadise şuymuş:
Prof. Dr. Emin Balkan’ı kamudaki görevinden bizzat İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener istifa ettirmiş.
Yani Akşener, Balkan’ı partisinin büyükşehir adayı olması için davette bulunmuş.
Ancak Kılıçdaroğlu ile vardıkları mutabakat gereği Bursa CHP’ye geçince Balkan’ın büyükşehir adaylığı hayata geçmedi.
Bunun üzerine yine bizzat Akşener, Emin Balkan’ı arayıp Osmangazi’yi teklif ediyor.
Balkan da ‘hay hay‘ diyor.
İYİ Parti’nin Osmangazi konusunda bu kadar ısrarcı olmasının nedeni budur işte.
Akşener’in Balkan’a verdiği ikinci sözden de dönmek istemeyişi.