Bugün 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı…

Dünyanın her yerinde, 1 Mayıs’ta işçilerin sorunları gündeme gelir, emekçiler taleplerini alanlardan haykırır.

Bizdeyse, kendimi bildim bileli meydan tartışması var.

Hükümet, Taksim‘i kapatarak iktidar kudretini göstermeye çalışıyor.

Bazı işçi sendikalarıysa fabrikalara girip örgütlenmeyi başaramadıkları için, Taksim‘e girip başarısızlıklarını örtmeye çalışıyor.

Bu yazıyı okuduğunuz saatlerde, kuvvetle muhtemel Taksim, savaş alanına dönmüş olacak.

Ancak siz bu görüntüleri umursamayın, hatta mümkünse takip bile etmeyin.

Çünkü hükümet, bu görüntüler üzerinden tabanını sıklaştırmaya, işçi sendikaları da varlığını hissetirmeye çalışacak.

Gelin biz bugün, işçi ve emekçilerin gerçek gündemiyle yüzleşelim.

Önce Bursa…

Sanayi kenti Bursa‘da vahim bir tablo var.

Toplusözleşme mağduru metal işçileri, 1 Mayıs‘tan günler önce alanlara indi.

Türkiye’nin en büyük otomotiv fabrikalarında alın teri döken işçiler, düşük ücretlere mahkûm edilmiş durumdalar.

İşlerinden atılan Nestle işçileri açlık grevinde mücadelelerini sürdürüyor.

Türkiye genelindeyse durum farklı değil.

İşçilerin sadece yüzde 3’ü sendikalı!

İstatistikler, işçilerin yüzde 90’ının açlık sınırının altında bir ücretle çalıştırıldığını söylüyor.

İşsizlik yüzde 11 gibi, son yılların en yüksek oranına yükselmiş durumda.

Üstelik her 4 işsizimizden biri, üniversite mezunu.

Ölümcül iş kazalarında, Avrupa‘nın hatta dünyanın lider ülkelerinden biriyiz.

Listeyi uzatmak mümkün…

Ancak bu kadarı bile kâfi…

İşte bu kara tablo, alan tartışmaları nedeniyle kayboluyor/kaybettiriliyor.

 

Müezzinoğlu’nun ortak akıl stratejisi

 

Dün, güne Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun basın toplantısıyla başladık.

Bakan Müezzinoğlu, gerek sağlıkla ilgili gerekse de güncel siyasi konulara dair soruları yanıtladı.

Kuşkusuz Bursa, Müezzinoğlu’nun aday olmasıyla, daha fazla sağlık yatırımları alma şansını elde etti.

Ancak zaten, yeni ilçe hastanelerinin inşası büyük ölçüde tamamlanmış, merkezdekilerin de yer sorunu çözülmüş, bürokratik işlemleri aşılmış, temel atma aşamasına gelinmişti.

O halde, yeni bir şey söylemek lazımdı ve Bakan Müezzinoğlu da, “Bursa’da artık sağlık turizmini konuşmamız gerekir” diyerek, yeni bir pencere açtı.

Daha önce de yazdık, Bursa gibi şifalı su kaynakları zengin olan bir kentte, sağlık turizmine yönelmek son derece doğru bir adım.

Ayrıca, yaşlanan Avrupa nüfusu için de Bursa, biçilmiş kaftan değil mi?

Bakan Müezzinoğlu‘nun sağlık turizmiyle ilgili sözlerinden altı çizilmesi gereken kısmı, kanımca şu:

“İyi bir yemek çıkması için, mutfağınızın iyi olması gerekir. Biz de sağlık turizmi konusunda, mutfak çalışmalarını sürdürüyoruz. Önce paydaşlarımızla tartışacağız daha sonra yer seçimi de dahil, projeleri ortaya çıkaracağız.“

Bakan Müezzinoğlu‘nun sözlerini alın ve Bursa‘da son yıllarda temeli bile atılmayan, mahkeme kapılarından dönen projeleri hatırlayın.

Bunların tümü, konunun paydaşlarıyla tartışılmadan ve ‘ben yaptım oldu‘ mantığıyla hayata geçirilmeye çalışıldı.

O halde, sağlık turizmiyle ilgili izlenen stratejiye kim itiraz edebilir?

 

Dernekler, partilere; Demiröz, derneklere tepkili

 

Gemlikli esnaf Mehmet Göral ve ilçedeki bazı derneklerin, Gemlikli aday göstermedikleri için 3 siyasi partiye, “Gemlik’e gelmeyin‘ şeklindeki açıklamasına değindiğim yazım üzerine, CHP Bursa Milletvekili İlhan Demiröz, tepki gösterdi.

Demiröz’ün tepkisi, derneklereydi.

Derneklerin AKP ve MHP‘ye değil, CHP‘ye tepki vermesine itirazı vardı Demiröz’ün.

Şunu söyledi:

“Derneklerin tepki vermesine saygı duyuyorum. Ancak, CHP’den 2 aday adayı önseçime girdi. Gemlik sandığından Gemlikli bir aday 7’inci, diğer aday 10’uncu çıktı. Gemlikliler, Gemlikli adaya sahip çıkmamışken, derneklerin CHP’ye tepki göstermesinin anlamı yok.“

Demiröz‘ün görüşleri bunlar.

Mehmet Göral‘ın, Gemlik Duyarlılık, Gemlik Balıkçıları ve Denizi ve Çevreyi Koruma derneklerinin temsilcilerinin bilgisine.