Mehmet Ali İNAN
Mehmet Ali İNAN
E-Posta: [email protected] YAZARIN TÜM YAZILARI

Gösteri siyaseti

Köşe Yazısını Dinle

“Bir gün atomun enerjisini serbest bırakacağız, gezegenler arası yolculuklar gerçekleştireceğiz, ömrü uzatıp, tüberküloz ve kanseri tedavi edeceğiz ama en düşük seviyeli insanlar tarafından yönetilmiş olmanın sırrını asla çözemeyeceğiz.”

Jean Rostand
(1894 – 1977)
Fransız biyolog, bilim tarihçisi ve filozof

Gönlümden, aklımdan geçen şöyle; okuyacak insanın yüreğine işleyen, içini sevgiyle dolduracak bir “sevda şiiri” tadında yazı yazmak.

Buna engel ne var?

Önce sözcükleri konuşturmak gerekiyor. Duyguların bütününü sözcüklere dökmek epey zor. Ünlü yazar Cengiz Aymatov “Bütün duyguları anlatmaya yetecek kadar kelime yoktur. Gerek de yoktur!” der. Büyük adam; bana tercüman oldu.

Sonra yasaklar…

Siyasi ve yoz bir yapının sıkıştırdığı dar alana hapsolmuşluk duygusu. En önemlisi, ülkemizde gerçek bir adalet sisteminin hiç işlemiyor olması.

Bir de söylediğiniz sözün, yazdıklarınızın doğru anlaşılamaması endişesi… Epeydir yaygınlaşmış olan, vatandaşlar arasında bazılarının “muhbirlik” yapma iştahı…

Kendini, muradını anlatmak zorunda olmakla karşı karşıya kalma işkencesi…

Sanırım en önemlisi de yeterince okunmama gerçeği…

İşte bu yüzden yaşadığımız olumsuzlukları, en fazla iki dakikaya sığdırılan televizyon haberinden öğreniyoruz. Ne kadarını öğrenip anlayabildiğimiz de göreceli bir durum.

Bu söylediklerim doğrudan vatandaşa değil; asıl siyaset yapanlara… Kaç kez tanık oldum gazete ya da televizyon haberlerinden öğrendikleri olumsuzlukları, meclis kürsüsünde konuşmalarına konu ettiklerine…

Oysa onların yapacağı araştırmalar, çalışmalar, tespitler haber olacakken, gazetecilerin yaptıklarını kullanarak siyaset yapar hale geldiler.

Bugün hiçbir işlevi kalmayan mecliste, bitip tükenmez konuşmaların, karşılıklı tartışmaların, sert atışmaların ve hatta yumruklaşmaların “şov yapmaktan” öte anlamı yok. İnsanımıza ya da seçmenin sorununun çözümüne epey uzakta.

Öncelikle, sahip olduğu konumu kaybetmek istemiyor hiçbiri… Yerini pekiştirmek isteyenler cephede iyi bir nefer gibi kendini gösterme çabası sergiliyor.

Kime?
Onu seçene…
Seçmene değil…
Liderine!.. “Beni gör! Ben sadakatle sana bağlıyım ve her koşulda senin emrindeyim”in gösterisini yapıp, oyununu oynuyor.

Çöküşün tablosu

Bugün ülkenin ekonomik, siyasi tablosu “kriz” sözcüğüyle açıklanabilecek bir durum değil. Yurdun birçok yerinde ürününü toplamayıp tarlada bırakan çiftçiler feryat ediyorlar. Açlık sınırının altında kalan maaşlarıyla geçinemeyen emeklinin isyanı meydanlarda. Hayat pahalılığının ezdiği büyük bir kitle, derin yoksulluk içinde… Anormal seviyeye yükselen ev kiraları yüzünden, üniversiteye kaydını yaptıramayacak gençlerin sayısı korkutucu. Gıda üreticisi bir ülkede, gıda enflasyonunun çok yüksek olması, büyük bir çelişki değil mi?

En kötü yanı da, yakın gelecekte, bu saydıklarım ve daha sayamadığım temel sorunlar için bir çözüm olabileceği inancı yok toplumda. En küçük bir umut ışığı da görünmüyor.

İşte bu çözümsüzlük, çöküşü işaret ediyor!..

Bu da şu demek oluyor: Türkiye’nin içinde bulunduğu sorunları mevcut siyaset tarzıyla çözmek mümkün değil. İşin trajik yanı, bu olumsuzluğun idrakına iktidar ve muhalefetimizin hâlâ varamamış olması. Durumu kavramaktan epey uzak siyasetçilerimiz. Ayrı ayrı partilerden olmalarına rağmen ne kadar çok benziyorlar birbirlerine.

Kimse kendi değil

Belki yirmi yıldır böyleydi ama 2018’den sonra tamamen bir oyuna dönüştü siyaset arenası… Milletvekili, milletvekili gibi değil. Siyasi partiler, siyasetini unutmuş parti olarak kalmışlar. Muhalefet partisi, muhalefet gibi değil… Çünkü iktidarın değişmesine çabalamak yerine sanki devamını istiyor gibi. Bakanlar, bildiğimiz, demokratik ülkelerde gördüğümüz bakanlara benzemiyor. Başbakanlık derseniz, çoktan uçtu gitti. Cumhurbaşkanlığı, çok şey oldu; yürütmenin başı, partinin genel başkanı, ayrıca da Cumhurbaşkanı…

Türkiye kocaman, devasa bir sahne, parti liderleri de yönetmen, geri kalan siyaset erbabının her biri de oyuncu… Topluma oyun oynuyorlar adeta…

Aslında hepsinin bir mesleği var; avukat, mühendis, doktor, işadamı, ekonomist ve başka uzmanlık alanına sahipler. Hal böyleyken sorunların üstesinden neden gelemiyorlar?

Ya gerçekten çözmek istemiyorlar, ya güçleri yetmiyor, ya da sorunları kavrayamıyor, bilmiyorlar…

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin genel kurul salonunda, başkanlık kürsüsünün arkasındaki duvarda “hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir” yazılı.

Bundan çıkan sonuç, seçilenler seçenleri temsil etmiyor. Yoksa bugün seçmenin içinde bulunduğu sefil hayata katlanmak zorunda bırakılmazdı.

Zavallı halka, “seçiyor” gibi yaptırıyorlar. O da kendini vatandaş yerine koyup, gidip oy veriyor… Sırf birilerinin seçtiği adamı seçmek için.
Türkiyemizde 22 yıldır aynı iktidar, aynı muhalefet var.

Ülkemizin dertleri 22 yıl öncesine göre çok daha arttı. Hatta içinden çıkılmaz duruma geldi.

O zaman sormak lazım bunlara: “Niye varsınız?”
Yanıtı iktidardan ya da muhalefetten beklemek beyhude.
Sorunun yanıtı sende; “seçmen” olarak seçtiğinde…

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X