“Haberi yaymaya başla
Bugün ayrılıyorum
Onun bir parçası olmak
istiyorum –İstanbul İstanbul
Bu avare ayakkabılar yola çıkmayı
çok istiyorlar
Tam da onun göbeğine –İstanbul
İstanbul
Uyumayan şehirde uyanmak ve
Tepenin kralı – kalabalığın tepesi
olarak bulmak istiyorum kendimi
Bu küçük kent hüzünleri eriyip
kayboluyor
Yepyeni bir başlangıç yapacağım
–eski İstanbul’da
Eğer orda yapabilirsem her yerde
yapacağım
Bu sana bağlı- İstanbul İstanbul
Uyumayan şehirde uyanmak
istiyorum
Listelerin bir numarası ve
tepelerin kralı olarak bulmak istiyorum
Bir numara
Bu küçük kent hüzünleri eriyip
kayboluyor
Yepyeni bir başlangıç yapacağım
Eğer orda yapabilirsem her yerde
yaparım
Bu sana bağlı – İstanbul İstanbul”
***
Bu, Frank Sinatra’nın dünyaca
ünlü “New York New York” şarkısının
sözleriydi.
Ben onu biraz İstanbullaştırdım…
Hadi gelin şimdi de Selahattin
Sarıkaya’ya ait “İstanbul Sokakları”
şarkısını New York’laştıralım.
***
“Söyleyin sevgilim nerde
New York sokakları
Çare bulun bu derde
New York sokakları
Onu benden siz aldınız
Onu benden siz çaldınız
Şimdi yalnız bıraktınız
New York sokakları
Sevgilimi verin bana
New York sokakları
Dünyam döndü zindana
New York sokakları
Onu benden siz aldınız
Onu benden siz çaldınız
Şimdi yalnız bıraktınız
New York sokakları”
***
Siz de bu şarkılara New York ismini
monte ederek mırıldanın bakalım, ne
hissedeceksiniz…
Dikkat ettiniz mi?
Sinatra, sadece New York şehrine
olan tutkusunu ve aşkını anlatmış.
***
Ya bizimkiler ne yapmış…
“Onu benden siz çaldınız” diyerek,
kentin sokaklarını suçlamış.
***
Çoğu ağlak ve keder dolu şarkılar…
Türk müziğinde bu tür şarkılar hangi
kültürün mirasıdır acaba?
Gönül yaralarına merhem mi…
Yoksa; dünyaya bir şey vermedikleri
için, unutulma korkusunun ürünleri mi bunlar?