Geçtiğimiz haftasonu malumunuz Bulgaristan’da erken genel seçimler 7. kez yenilendi. Hükümet krizinin aşılamadığı ülkede Bulgaristan halkı da sandığa gitmekten yoruldu.
Şüphesiz, komşudaki parlamento seçimleri oradaki Türk kökenli Bulgaristan vatandaşları ile Türkiye’ye göç etmiş soydaşlarımız için de önem arz ediyordu.
Türkler bu seçime de bölünmüş olarak girdiler.
Hak ve Özgürlükler Hareketi’nin başına Bulgar bir Genel Başkan getirilince işler karıştı. HÖH bölündü. Hak ve Özgürlükler İttifakı adıyla girdiği seçimde beklediği oyu alamadı.
Soydaş şimdi sosyal medya hesaplarından bu durumu sorguluyor. Kimileri Bal-Göç’ü suçluyor.
Kimileri Türk kökenlilerin ağırlıkta olduğu partinin başında Bulgar bir ismin ne aradığını soruyor.
Bal-Göç Genel Başkanı Prof. Dr. Emin Balkan camiadan kendilerini suçlayanlara dönük önceki gün yine sosyal medya hesabından çok sert bir çıkışta bulundu.
“Jivkov gibi, ‘Bulgaristan’da Türk yoktur, Bulgar Müslümanlar vardır’ diye haber gönderen kişiye destek veremezdim” diyen Prof. Dr. Balkan devamında da şunları eklemiş:
“Bal-Göç olarak Bulgaristan Türklerinin siyasi liderliğini şaibeli bir Bulgar’ın yapmaması gerektiğini geçen yılın sonlarında ifade etmiştik. 27 Ekim seçimlerinde de Eş Başkan Doç. Dr. Cevdet Çakırof’a destek verdik.”
Prof. Dr. Balkan, ayrıca dernek olarak Bursa’daki seçimlerde hiç bir parti için sandık görevlisi belirlemediklerini, sadece bazı okullarda dilekçe doldurmak için kişileri bulmada yardımcı olduklarını da hatırlatmış.
Bulgaristan’daki Türk nüfusun siyasi anlamda parçalanmışlığından en çok kim faydalanır?
Elbette Bulgaristan derin devleti.
Keşke o oyuna gelinmeseydi ve birliktelik korunsaydı.
Daha baştan, şaibeli Bulgar bir isim, Türklerin yıllarca fedakârlık ve çabalarla büyüttüğü HÖH’ün başına getirilmemiş olsaydı.
Umarız Soydaş bu son bölünmüşlükten bir ders çıkarmıştır.
Türklerin yıllarca bin bir güçlükle elde ettiği siyasal kazanımların yok edilmesine de asla izin verilmemeli.
Bursaspor için taş altına elini sokan firmalarımız
Bir şehir kenetlendiğinde üstesinden gelinemeyecek sorun yoktur. Borç batağına saplanmış, mali disiplinden uzaklaşmış, sportif başarısı tamamen yok olmuş, taraftarı ümidin yitirmiş ve kimi yöneticilerin de giderayak, sorumsuzca yaptıkları açıklamalarla, ‘kapanacak’ diye tanımladığı bir kulüp bugün küllerinden yeniden doğar hale geldi.
Enes Çelik Başkanlığındaki yeni yönetimle birlikte bambaşka bir hava yakalayan Bursaspor şimdi, kulübü mali anlamda düzlüğe çıkarıcı adımları da arka arkaya atıyor. Buna kentimizin markalarının el uzatması da hepimize başka bir heyecan veriyor.
Dün, Büyükşehir Belediyesi’nin yaptırıp, Bursaspor’a devrettiği Timsah Arena’ya yeni bir isim sponsoru anlaşması imzalandı. Artık stadyumumuzun yeni adını şehrimizin büyük gıda markalarından Matlı Şirketler Grubu üstlendi. Dün bu konudaki protokol Bursaspor Başkanı Enes Çelik ile ile Matlı Şirket Grubu CEO’su Özer Matlı arasında imzalandı. Artık stadyumun yeni adı, Matlı Stadyumu Atatürk Spor Kompleksi oldu.
1,5 yıllığına 40 milyon lira bedelle stadyumun isim hakkını devralan Matlı bu büyük katkısıyla kentimizdeki diğer firmalara da örnek olacak bir işe imza attı.
Dünkü açıklamalardan başka projelerle de Matlı ve Bursa Ticaret Borsası ile Bursaspor arasındaki işbirliğinin süreceğini de öğrendik.
Örneğin;
18 dönümlük atıl duran öndeki boş alanın maç öncesi ve sonrası taraftarın yeme içme mekânları olarak kullanacakları tek katlı dükkânlarla donatılacak. Bunun büyük bir eksik olduğu biliniyordu. Şimdi hem kulüp para kazanacak hem de taraftar maç önü ve sonu dilediği mekândan yeme içme imkânına kavuşacak. Üstelik, bunların yıl sonuna kadar tamamlanacağı da duyuruldu. Bütün bu açıklamalar sevindirici. Takım da sportif başarısıyla bu heyecan katkı koyacak ve sezon sonuna kalmadan erken şampiyonluğunu ilan edecektir.
Taşın altına elini sokan Matlı Şirketler Grubu’nu kutluyoruz. Darısı diğer Bursa markalarımızın başına diyelim.
Orhaneli’de yeni bir yangın hüznü
Daha kısa bir süre önce Orhaneli ilçemizin Kabaklar Mahallesi’nde yaşanan yangının acısı dinmeden, üstüne şimdi Lefafet Mahallesi’nden gelen ikinci bir acı haberi daha eklendi.
Kırsal mahallelerden Letafet’te çıkan yangın sonucu iki evin ve bir samanlığın tamamen kullanılamaz hale geldiği açıklandı.
Kış koşullarının kendisini hissettirmeye başladığı bu dönemde Orhaneli’ye bağlı iki mahallemizde meydana gelen yangınlar sonucu hemşerilerimizin mağdur olduğunu görüyoruz. Elbette yardım elleri uzatılacaktır. İki mahallemizde de yangından her şeyini kaybeden ailelerimizin imdadına önce devletimiz sonra da yörenin belediyeleri ve STK’ları yetişeceklerdir.
Teselli edici yönü şu; Kabaklar’da olduğu gibi Letafet’te de can kaybımız yok.
Yanan yapılar yeniden inşa edilir.
Devletimiz ve milletimiz mağdur ailelerimizi yalnız bırakmaz. Allah başka yangınlar ve felaketler göstermesin.
Letafet Mahallemize ve sakinlerine geçmiş olsun diyoruz.