Katil devlet İsrail önceki gece sabaha karşı, bir sahur vaktinde Gazze’deki ateşkesi tek taraflı olarak bozup, yeniden saldırıya geçti. Masum insanların üzerine yeniden bomba yağdırmaya başlayan İsrail’in bu yeni saldırıları sonucu ağırlıklı sivillerden oluşan ölü sayısının 500’e yaklaştığı, bir o kadar da yaralı olduğu haberleri geliyor.
İsrail bu vahşetini hemen her ramazan ayında, Müslümanlar için en kutsal anda çekinmeden sergiliyor.
Yüz milyonlarca Müslümanın sessiz ve suskun kaldığı, adı devlet olan sözde Müslüman ülkelerin gıkını çıkarmadığını gördükçe vahşetini daha da artırıyor. Arkasındaki dünya jandarmasının gücüne ve desteğine güveniyor.
Gazze’de soykırıma devam eden İsrail’i durdurmaya dönük ne Birleşmiş Milletler’den ne Avrupa Birliği’nden ne de İslam İşbirliği Teşkilatı’ndan gerekli reaksiyon gösterilmiyor. Uluslararası toplum, masum insanların, kadınların, çocukların katledilmesini adeta sıradan bir savunma refleksi olarak değerlendiriyor.
Vicdanlar körleşmiş, insani değerler yok olmuş.
Karşısında topsuz, tanksız, tüfeksiz, uçaksız bir masum topluluğu bulan İsrail, sivil, kadın, çocuk ayrımı yapmadan vahşetini genişletiyor.
Gazze’yi yerle bir eden bu terör devletini kim durduracak?
Müslüman ülkeler susmaya halen devam mı edecekler?
Türkiye’den başka kimsenin sesini yükseltmediği bir ortamda bu acımasız kıyımı, vahşeti kim önleyecek?
Mübarek ramazan ayında bile Müslüman kanı akıtmaktan geri durmayan katil sürüsüne kim dersini verecek?
Filistin’i, Gazze’yi, Batı Şeira’yı, Lübnan’ı, Suriye’yi kana bulayan İsrail’in, mazlum kanlarıyla genişletmek istediği topraklarda yenildiği günler de gelecektir diye umut ediyoruz.
Elbet bir gün bu vahşete dur diyecek birileri çıkacaktır.
Kutsal günlerimizde Filistin ve Gazze’deki Müslüman kardeşlerimizi sivil masum ayrım etmeksizin katleden İsrail’i biz de kınıyoruz.
Hedeften sapma olmasın
Bursaspor önceki akşam sürpriz bir açıklamayla, ligin bitimine 7 hafta kala efsane ismi Arjantinli teknik direktör Pablo Martin Batalla ile yollarını ayırdığını duyurdu. Silifke beraberliği, Kütahya yenilgisi ve Kuşadası beraberliği bardağı taşıran son damla oldu.
Aslında kararı çok da sürprizde görmemek gerek.
Son haftalardaki form düşüklüğü ve puan kayıplarının takım üzerinde bir yansıması bekleniyordu.
Karşılıklı mutabakatla Bursa’nın ve Bursalıların gönlünde taht kurmuş bir teknik adam olan Batalla ile birlikteliğe nokta konuldu.
İnatçı ve işine karışılmasını istemeyen bir teknik adam olarak ilk krizde seyirci baskısı ile yeniden dirsek teması sağlanarak devam kararı alınmıştı.
Ne olduysa ondan sonra oldu.
Takım puanları cepten yemeye başladı. Göze zevk veren oyun bir yana, skora yansıyan olumlu neticeler de alınmamaya başladı.
Birilerine faturanın kesilme vakti gelmişti. O sıranın, kalan haftalarda beklenilen performansı sergileyemeyen kimi futbolculara da geleceğine inanıyoruz.
Bursaspor’u toparlama adına bir yandan borç sarmalı ile boğuşan yönetimin, arka arkaya gelmeye başlayan sportif başarısızlığa da tahammül etmeyeceği ortadaydı.
Bursaspor şimdi şampiyonluk hedefinden sapmadan, yoluna devam etmeli. Bu uğurda inancını kaybetmiş topçularla da gerekirse yolları ayırmalı.
Yeni teknik adam Adem Çağlayan ile yola devam etme kararı alan Bursaspor’un bu ligi yol kazasına uğramadan geçmesi en büyük dileğimiz.
Bursaspor’a ve yönetime güveniyoruz.
Seçimi kaybetti Bursalıları keşfetti
AK Parti’nin son büyük kongresi sonrası oluşan tepe yönetiminde genel başkan yardımcılarının muavinliklerine de arka arkaya atamalar yapılıyor.
Bir süredir dikkatimizi çekiyor.
Genel başkan yardımcılarının yardımcı seçiminde Bursa’ya ayrı bir önem verdikleri, hemen her birinin, birer ikişer Bursalı ismi parti yönetimine aldıkları görülüyor.
Peki, ne oldu da AK Parti’de böylesi bir değişime karar verildi?
Acaba, bunda 31 Mart yerel seçimlerinde, Marmara’da, ellerindeki en büyük kenti de kaybetmiş olmanın bir etkisi var mıdır?
Son dönemlerde Bursa’dan kabineye bakan atama gereği bile duymayan AK Parti tepe yönetimi, Bursalıları yeni mi keşfetti dersiniz?
Yerel seçimdeki tercihleriyle seçmenini sandığa küstüren ve uzaklaştıran AK Parti kurmayları bu hamleyle Bursa’nın ve Bursalıların gönlünü mü almaya çalışıyor?
Biz yine de Bursalı isimlerin Ankara’da parti yönetimine girmesini şehrimiz için olumlu buluyoruz.
Bu sayede bir türlü bitirilemeyen projeleri belki parti koridorlarında takip etme, sık sık dillendirme fırsatı bulurlar.