Her dönem bittiğinde ve başkan değişiminde bunu yaşadık. İş başına gelen yeni ekip kendi kadrosu ile çalışmak için bir önceki dönemin gözde bürokratlarını, gözlerinin yaşına bakmadan görevden el çektirirler. Bunlara belediyelerimizde geçmişte çok şahit olduk.
Hatta, sadece belediye başkanlarımız değil, illerimize ve ilçelerimize yeni atanan valiler ve kaymakamlar da geldikleri kentlerden atandıkları illere bürokratlarını da beraberinde getirdiler.
Bu girişin ardından gelelim esas konumuza.
Malumunuz, Bursa’da 31 Mart’ta büyük bir değişim oldu. AK Parti, 20 yıldır elinde tuttuğu Büyükşehir Belediyesi’ni ve en büyük merkez ilçe Osmangazi ile birlikte toplamda 9 belediyeyi kaybetti.
CHP’nin 47 yıl sonra işbaşına geldiği Büyükşehir Belediyesi’nde de ise adeta tepeden tırnağa yönetici değişikliği yaşandı. Nadir sayılabilecek bir iki isim dışında yöneticilerin hepsi kızağa alındı. Hepsi şimdi geçmişte olduğu gibi yine boş bir koltuk ve masada bekletiliyorlar.
Peki, Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in talimatıyla kızağa alınanlar ne yaptı?
Kulağımıza, 31 Mart sonrası hepsinin Bursa’daki Bölge İdare Mahkemesi’ne idarenin, ‘hukuk dışı’ diye tanımladıkları işlemin yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle davalar açtılar.
Açılan o davalardan ilkinin görevden uzaklaştırılan bir BUSKİ bürokratının kazandığını öğrendik.
BUSKİ Genel Müdürlüğü’nde Plan Yatırım ve İnşaat Daire Başkanı iken bir süre önce görevden alınan Gürhan Kılınç, idare aleyhine açtığı davayı kazanmış. Yargı kararı gelir gelmez de tekrar aynı koltuğa görevlendirilmiş. Kılıç görevden alındıktan sonra Plan Yatırdım Daire Başkanlığı’na 31 Mart sonrası yapılan atamayla DSİ Bölge Müdürlüğü’nden Suat Yokuş getirilmişti. Şimdi aynı akıbeti bu kez Yokuş yaşamış oldu. Ama o hukuki bir zorunlulukla koltuğunu kaybetti.
Peki, Kılıç o koltukta yerini koruyabilecek mi?
Buna ihtimal vermiyoruz. Yeni bir görevden alma ve başka bir birime görevlendirme muhtemel.
BUSKİ yeni yıla böylesi bir gelişme ile girmiş oldu. Kurumda çok sayıda şube müdürünün de eli kulağında bugün yarın görevden alınacağı konuşuluyor.
BUSKİ kulisleri, atama ve değişikliklerle kaynarken, eski dönemde görev yapmış, hatta yeni atanmışların da diken üstünde olduklarını söyleyebiliriz.
Her belediye 30 bin konut yapsa Bursa daha güvende olmaz mı?
2024’nü sonlarında Yıldırım Belediyesi’nde servis edilen bir haberden gördük ki, ilçede sessiz sedasız bir kentsel dönüşüm sürdürülüyor. Belediyenin ilçeye bağlı 7 ayrı mahalledeki rezerv alanlarda gerçekleştirdiği 30 bin dolayındaki kentsel yenileme projesinde sona yaklaşılmış. Gazetemiz de geçenlerde bunu manşet yapmıştı.
Haberi okuyunca, bunu keşke diğer belediyelerimiz de yapabilse diye düşündük. Hatta, Büyükşehir Belediyesi’nin, bu işin sürükleyicisi olması gerektiğini düşündük.
Bursa’daki her belediyemiz 30 bin dolayındaki riskli binayı yıkıp, yerine modern, sağlam konutlar dikse, Bursa olası bir depremde daha güvenli kent haline gelmez mi?
Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz bu işi çok reklama kaçmadan, başarıyla yürütüyor.
Sık sık vurguluyoruz. Yıldırımlı hemşerilerimiz de başkanlarına güveniyor ki, uzlaşı görüşmelerinde hak sahiplerinde yüzde 100’leri bulan bir mutabakat sağlanıyor.
Şehir ve ülke olarak deprem gerçeğini hiç bir zaman aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor.
Karmaşık bir konut stoku bulunan Yıldırım Belediyesi Bursa’da bu konuda beş adım önde diyebiliriz.
Devlet yüzde 44’le zam furyasının kapısını açtı
Yeni yıl ile birlikte devlet yeniden değerleme oranını yüzde 43.93 oranındaki artışla açtı. Bu da vergi ve harçlara, devletin tahsil ettiği kalemlerden alınacak ücretin en az yüzde 44 dolayında arttığı anlamına geliyor.
Devlet böyle yaparsa özel sektör ve üç harfliler bunun gerisinde kalır mı?
Onlar zaten asgari ücretin açıklanmasıyla başladılar zam yapmaya.
Geçende, ülkemizin de kurucusu olduğu Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü OECD içinde, Türkiye’nin gıda enflasyonunda yüzde 45,3 ile ilk sırada yer aldığı açıklandı. Hemen altında ise, etrafındaki tüm ülkelerle çatışma halindeki İsrail geliyor. İsrail’in gıda enflasyonu ise yüzde 6,4.
Ülkemiz, halkının gıdasını ağırlıklı olarak yurtdışından temin eden İsrail’in bile çok üstünde bir gıda enflasyonu yaşanıyor.
Peki, bundan kazançlı çıkan üreticiler mi?
Kesinlikle hayır.
Aracılar ve gözlerini daha çok kazanç hırsı bürümüşler ceplerini dolduruyor.
Ülkemiz, bölücü terörle mücadele ediyor ama başka bir ülke ile çatışma halinde değil.
Acaba, OECD’nin bu son verisi, daha fazla kazanma hırslılarını utandırır mı?
Türkiye’de savaş mı var ki, gıda enflasyonu şampiyonuyuz?
Kaldı ki, savaş halindeki ülkeler bile sıralamada bizden sonra geliyorlar.
Bunun adı, piyasa başıboşluğudur ve bu duruma müdahale edemeyen devletin acziyetidir.