Belediye başkanlarını makam kapısı yol geçen hanı olmaktan kurtarılacak mı?

Zaten, güvenlik görevlileri vardı.

Demek ki, yeterli özen gösterilmiyordu.

Bursa‘da iki merkez ilçe belediye başkanı silahlı saldırı ile karşı karşıya kaldı.

Ne üzücü ki, Gürsu Belediye Başkanı merhum Cüneyt Yıldız’ı bu yüzden kaybettik.

Geç de olsa, Bursa Valiliği aldığı bir kararla, Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere 17 ilçede belediye binalarında güvenlik tedbirlerinin artırılmasına dönük tamim yayımladı.

Benzer çağrıyı daha evvel Büyükşehir Belediye Meclisi‘nde Başkan Recep Altepe de yapmıştı.

O çağrıdan sonra bir olay daha yaşandı.

Bu kez Kestel Belediye Başkanı Yener Acar makamında vuruldu.

İkinci saldırının ardından olaya Bursa Emniyet Müdürlüğü’nün el atması gerektiğini, belediye başkanlığı girişilerinde sürekli olarak polisiye tedbir alınmasının zorunluluğuna işaret etmiştik.

Vali Münir Karaloğlu işin ciddiyetine binaen bir genelge yayınladı.

Fakat, bize göre bu da eksik.

Top yine özel güvenlik görevlilerinin üstüne kaldı.

Emniyet‘in, Jandarma‘nın bizzat devrede olmadığı bir sistemde bunun çok etkili olacağını sanmıyoruz.

Belediyeler siyasi kurumlardır.

Ebeltte eli silahlı güclerin kapıda durmaları demokrasi açısından yadırganabilir.

Şu da bir gerçek ki;

Silahla makama kadar girebilen şahısların belediye binalarına girişleri şimdiye dek özel güvenlik görevlilerince önlenememişti.

Önlenebilse, iki üzücü hadise meydana gelir miydi?

Eskiden, büyük ihaleler yapılacağı zaman, başka şahısların rekabete girişini önlemek için silahla belediyeye önlerine gelen karanlık tiplere rastlanırdı.

Hem bu durumu engellemek hem de kamu adına ihale yapanları korumak için Emniyet’ten takviye güç istenirdi.

Belediyelerin kolluk gücü olan zabıta yetersiz kalır, silah taşıma ve kullanma yetkisi olmadığı için Emniyet devreye girerdi.

Arzu etmeyiz ama yeni saldırıların, alınan Valilik kararıyla da önleneceğini sanmıyoruz.

Silahın kapıda alınarak muhafaza edilmesi uygulaması zaten yok muydu?

Özel güvenliğin bu işin üstesinden geleceğine de inanmıyoruz.

Caydırıcı, silahlı bir kamu güvenlik gücü olmadığı sürece, taşeron yöntemle çalıştırılan güvenlik güçlerinin belediye başkanlarının makamına elini kolunu sallaya sallaya girebilen saldırganları durdurabileceklerine ihtimal vermiyoruz.

Bir başka can alıcı sorumuz da şu.

O halde, vilayet, bakanlık vb. gibi devlet kurumlarını niye polis yerine, silahsız, taşeron yöntemle istihdam edilen güvenlik görevlileri korumuyor?

Belediye başkanları da halk tarafından seçilen ama kamu görevi yürüten, görev süresi sınırlı devlet temsilcileri değiller mi?

Sadece koruma tahsis etmek yetmiyor.

 

ULUTÖMER nihayet

 

Sık sık vurguluyoruz.

Bu kentin üniversiteleri, kamu kurumları özel şirketleri varken, başka yerlerden gelip, kentin ekmeğini, kaymağını yiyen kurumları bir Bursalı olarak kıskanıyorduk.

Kentimizdeki yabancı öğrencilere Türkçe dil eğitimi verebilecek bir sistemi niye bizim üniversitelerimiz şimdiye dek devreye alamamıştı.

Kısa adı ULUTÖMER olan Uludağ Üniversitesi Türkçe Öğretimi Uygulama ve Araştırma Merkezi nihayet devreye girdi.

Uludağ Üniversitesi bünyesinde kurulan Türkçe Öğretimi Merkezi’nde 59 farklı ülkeden gelip kentimizde eğitim alan 190 öğrenciye burada ilk kez Türkçe öğretilecek.

Bu işi daha evvel başka bir kurum yapıyordu.

Belki ona gerek kalmayacak.

Öğretim için alınacak rakam bu şehrin üniversitesinde kalacak.

Yeter mi?

Başka yabancı dilleri öğrenmek isteyen hemşehrilerimiz için de kurslar açılmalı.

Geç de olsa, sistemi devreye alan Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Ulcay‘ı kutluyoruz.

ULUTÖMER bu kentin eksik bir kurumuydu.

Bursa’ya hayırlı olsun.