Günay Yumruktay / Söz Sizde
Günay Yumruktay / Söz Sizde
E-Posta: [email protected] YAZARIN TÜM YAZILARI

Şehir, medeniyet ve insan

Şehirler, tarih boyunca medeniyetin ilk nüvesi olmuştur. Yani, medeniyetin yaşandığı en küçük birim ve yaşamsal alandır. Tarih boyunca yüksek eğitimin yapıldığı yerler olan eğitim kurumları hep şehirlerde olmuştur. Büyük sanat merkezleri, ticaret yolları, ilim ve bilim merkezleri hep şehirlerdedir.

Şehir, birden fazla kültürün, fikrin, sanatın bir arada olduğu ve yaşandığı, kırsaldan gelen farklı kültür ve fikirdeki insanların rahatlık ve güven içinde yaşayabildikleri yerdir. Bu da ancak kurallarla sağlanabilmektedir.

Kurumlarıyla, ulaşımıyla, yerleşim alanlarıyla, caddeleri ve sokaklarıyla hep kurallarla düzenlenmiştir.

Ama gelin görün ki, çevremize baktığımızda yukarıda saydığımız şehir hayatı ve medeni olmak anlamında bazı sıkıntılarımız olduğu açıkça görülmektedir.

Ve yine özeleştiri yapabildiğimizde, şikâyetçi olduğumuz sıkıntılarımızın kaynağının insan kaynaklı olduğunu hep görürüz. Sorunun kaynağında yine insan vardır. Yani bizler…

Kısacası, şehir hayatına uyum sağlayamamamızdan kaynaklanmaktadır.

Şimdi de örnekleyelim sıkıntılarımızı dilerseniz…

Kendim de sıklıkla toplu ulaşımı kullandığım için gözlemliyorum ve bazen diyorum ki, “En basitinden otobüse binip inmesini bilmeyen insanın bu şehirde hiçbir şeyden şikâyete hakkı yoktur.” 

Bizler henüz otobüse/ metroya inip binmesini dahi bilemiyoruz. Çünkü, birbirimize saygımız yok. 

Okul çıkış saatlerindeki yoğunlukta, şoförlerin defalarca “Lütfen biraz arka sıralara doğru ilerleyin arkadaşlar, rica ediyorum” diye sözlerini hepimiz duyuyoruz değil mi? Ama şoförden şikâyetçi olan yine vatandaş olarak bizleriz.

Hal böyle olunca yetkililer koca puntolarla şehir kuralını hatırlatıyor ve vagonlara, istasyonlara  “inen yolculara öncelik veriniz’ diye yazı yapıştırıveriyor. Peki bir şey değişiyor mu?

Maalesef…

Kurala uymayan kim? ‘Bizler’…

Durumdan şikâyetçi olan kim?

Yine ‘biz’…

Bir başka örnek;

Otobüs duraklarına araçların park etmesinden, kimsenin müdahale etmemesinden şikâyetçiyiz hep. Otobüs durağa yanaşamıyor ve insanların güvenliği tehlikeye giriyor.

Bundan şikâyetçi olan biziz.

Peki, aracını yanlış yere veya durağa park eden kim?

Yine ‘biz’ değil miyiz?

Kısacası, kuralları ihlal eden, uymayan yine bizleriz.

Çünkü ortada kural var. Kuralsızlık yok.

Kural konulmuş, ‘cadde boyunca park edilemez’ trafik levhası var.

Yine bizler, tam da o tabelanın altına araç park ediyorsak suçlusu kural koyucu mudur yoksa aracını park eden midir? 

Yayalar olarak kaldırımları rahatlıkla kullanamadığımızı söylüyoruz. Çevredeki esnaf veya sürücüler kaldırımları işgal ediyor diyoruz.

Ancak, o kaldırımları işgal edenler yine bizim insanımız değil mi?

Diyeceğim o ki, önce bizler kurallar konusunda hassas olmalı, kurallara uymalıyız ki, denetleme görevini yapan yetkililer de kuralsızlığa anında müdahale edebilsin.

Öncelikle, her birimizin şehirde yaşadığımızı aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor.

Unutmayalım ki, şehirde yaşıyorsak/yaşayacaksak medeniyetin gereği kurallara uymak gibi bir sorumluluğumuz da var.

Yetkililerde hemen kabahat aramak yerine, bizler biraz gayretli olmalı ve çevremize daha duyarlı olmalıyız.

İyi pazarlar.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X