Beyaz Baston, 1921 yılında Londra’da trafik kazası sonucu görme yetisini kaybeden bir fotoğraf sanatçısı, dış dünyanın kendisini fark etmesi ve dikkat çekmesi için bastonunu beyaza boyayarak dolaşmaya başlar. Bu deneyim o denli başarılı olur ki, 1931’de Fransız Körler Örgütü, körlerin bastonunun beyaza boyanmasını ve beyaz baston adıyla simgeleştirilmesini kararlaştırır.
Ve bu simgeyle beraber dünyada her yıl ocak ayının ikinci haftası olan 7-14 Ocak tarihleri “Beyaz Baston Körler haftası” olarak kabul edilir.
Çeşitli kurum ve sivil toplum örgütleri, bu hafta içerisinde toplumu göz sağlığını korumak, görme engelli bireylerin bu durumdan kaynaklanan sorunlarına çözüm yolları araştırılmaktadır.
Görme yeteneğinin bulunmaması ya da yitirilmiş olması anlamına gelen körlük, görme merkezinin ya da görme sinirinin zarar görmesi ya da çeşitli hastalıklar sonucu sonradan ortaya çıkabildiği gibi, doğuştan da gelebilir.
Görme duyusu hayati önem arz attığı için göz sağlığını koruyarak oluşabilecek görme kaybının önüne geçilebilir.
Özellikle çocukluk yaşlarından itibaren göz kontrollerinin düzenli olarak yapılması birçok göz hastalığının henüz belirtileri başlamadan önlenmesini ve gerekli tedbirlerin alınmasını sağlayacaktır.
Bu anlamda, düzenli göz muayeneleri ihmal edilmemeli, gözlük, lens alırken mutlaka muayene olunmalı ve rastgele yerlerden alınmamalı.
Rutin göz muayenesi doğumdan hemen sonra, 6 aylıkken, 3 yaşındayken, okula başlamadan önce, okul süresince her yıl olmalı, yetişkinlerde ise 1 ile 3 yıl aralıklarla mutlaka yapılmalıdır.
Ayrıca bulanık görme, göz ya da çevresinde kızarıklık, şişlik, ağrı, uzak ve yakını görememe, çift görme, gözün aşırı sulanması, batma, yanma, şaşılık ve göz renginde değişme gibi göz hastalıklarını hatırlatan belirtilerde mutlaka doktora başvurulmalıdır.
Hayata bir de onlar gibi baksak
‘Technolang Projesi Engelsiz Buluşmalar, konusunda uzman akademisyenlerin, engelli bireyler ile ailelerinin oluşturduğu ve farkındalık yaratmak adına oluşturulmuş sivil bir platform.
Geçtiğimiz günlerde ‘Technolang Projesi Engelsiz Buluşmalar’ adlı platformun ocak ayı etkinliğine katıldım.
Sanal ortamda Zoom uygulaması üzerinden online gerçekleştirilen etkinlikte, görme engelli ortaokul 3. sınıf öğrencisi bir çocuğun sözleri etkileyiciydi.
“Bizim en büyük sıkıntımız okumak ve okuyacak kitaba ulaşamamak. Maalesef fazla sayıda okuyabileceğimiz kabartmalı kitabımız yok. Mevcut okuduğumuz kitaplarımızdaki kabartmalar okudukça bir süre sonra kayboluyor, silikleşiyor. Görme engellilerin okuyabileceği kabartmalı kitap piyasada maalesef fazla yok ve sınırlı sayıda.
Bir diğer sıkıntımız da kaldırımlar. Bizim ülkemizde kaldırımlar, engellilerin yürüyebilmesi açısından çok sıkıntılı. Genelde kaldırımlarda ağaçlar var. Bu da bizim yürümemizi zorlaştırıyor. Ayrıca, kaldırımlarımız yoldan oldukça yüksekte. Gerçi yola sıfır olsa kaldırımlar, bu defa biliyorum ki, kaldırımlara park eden araçlardan yürüyemeyeceğiz.”
Kısaca, ortaokul öğrencisi görme engelli bir çocuğun hayatında bu bahsettiğim iki konu çok daha fazla önemli demek ki.
Okuyabilmek ve sokakta rahat yürüyebilmek…
Aslında, yetkililer bir de onların gözüyle baksa hayata belki daha rahat çözümler bulunabilir.