Kahramanmaraş merkezli 2 depremden sonra ülke olarak büyük felaketi yaşadık. Yaralarımız hâlâ çok taze. Resmi rakamlara göre 41 bini aşkın canımızı kaybettik, yaralılarımız var. 13,5 milyon insan doğrudan etkilendi. Ancak, bunun yanında böylesine büyük bir afetin ardından ülke olarak etkilendik, dünya etkilendi diyebiliriz.
Ve depremin olduğu ilk günlerden itibaren televizyonlara bakıyorum her kanalda her gün 3’er 5’er tane deprem uzmanı, jeolog, sismolog, inşaat mühendisi anlatıyor ne oldu, neden oldu, hatalarımız nelerdir, öneriler vs vs uzayıp gidiyor.
Ortak noktalar hep aynı neredeyse.
Ülkemizin neredeyse her yeri deprem kuşağında. Böyle bir ülkede yaşıyoruz.
Depreme dayanıklı konutlar yapma, denetimlerin nasıl yapılacağı konusunda kanunlarımız, yönetmeliklerimiz yeterli.
Ama bir şeyler yanlış gidiyor yine de.
Ve biz bu yanlışı düzeltemiyoruz.
Denetim ve kontrol mekanizmalarını çalıştıramıyoruz.
Bilime, bilim adamlarına kulak vermekte sıkıntılarımız var.
Yani, bir zihniyet sorunumuz var.
Bu zihniyet sorunu değişmediği sürece bu acıları yaşanmaya devam edecek gibi.
Geçmişten ders alınsaydı tarih tekerrür eder miydi?
Bu topraklarda sürekli depremler olmuş, olmaya da devam edecek.
Bu bilinçle bu topraklarda yaşayanlar geçmişte evlerini dağ yamaçlarına yapmışlar hep. Yapılaşma anlamında, ovalardan, geçimini sağladığı tarım arazilerinden, fay hatlarından uzak durmuşlar.
Ne oldu da, bu zihniyet değişti.
Bunlar, her depremden, afetten sonra duyduğumuz şeyler.
Ve bir süre sonra hayat normale dönüyor, unutuyoruz her şeyi.
Ovalarımızda, en kaliteli tarım arazilerimizde gökdelenler yükseliyor, büyük bir aç gözlülükle binalar yapılıyor.
Şehir planlarımız günü birlik, deprem kuşağında olduğumuz bilinci unutulmuş hızlı bir gecekondulaşma. Plansız hesapsız bir şehirleşme. Beton yığınları arasında daracık sokaklar ve daracık caddeler oluşturduk.
Betondan, harçtan, demirden çalıp evin içini en lüks kapı pencereler yaptık.
Ve ilgilileri bunları denetleme ihtiyacı duymadı.
Zamanında mimaride, dünyaya örnek olan ülkem insanı nasıl bir zihniyet değişimi yaşadı?
Hepimiz sorumluyuz, hepimizin kabahati suçu var bu anlamda.
Aç gözlülüğümüzün, fırsatçılığımızın, plansızlığımızın sonucu bunlar.
‘Emlak zengini’ olmak diye bir tabir var.
Bütün dünyanın kanayan yarası.
Konut piyasasını dahi manipüle edebilecek kadar emlak zengini insanlar.
Normal şartlarda 2 bin liraya kiraya verdiği konutu veya konutlarını ülke afet yaşarken 10 bin liraya çıkarmayı düşünen zihniyetli insanlarımız var.
Sözün özü, toplum olarak, ülke olarak bir zihniyet değişikliğine ihtiyacımız var. Daha dürüst, daha vicdanlı, daha ahlaklı bir toplum yetiştirmeliyiz. Bunun yolu da bilime kulak vermekten geçiyor. Ne yapılacağı belli.
Kanunlar, yönetmelikler neyi öngörüyorsa onlar yapılsa zaten sorun çözülecek. Zemininden tutun da, harcına, betonuna, kolonlarına kadar hepsi olması gerektiğini olur.
Geçmişten dersler çıkarıp, güvenli geleceği böyle inşa ederiz.