Dünyada güç dengeleri yer değiştirme çabasında.
Güç unsurları da giderek farklılaşıyor.
Bir zamanlar baştacı olan silahlardı.
Ama paranın etki katsayısı da azımsanmayacak boyutlara ulaştı!
Ne de olsa yüksek teknolojili silah üretebilmeniz de ekonomik potansiyelinize fazlasıyla bağlı.
Bilim ve teknolojinin sunduğu güç de bir yanda insan kalitesine diğer yanda da parasal kaynağa ihtiyaç duymakta.
Ve ekonomik savaşların aleni hale geldiği günümüzde hiçbir ülkenin bu sürece karşı kayıtsız kalma şansı yok artık.
Çünkü sınırların işlemediği ve her bireyin farkına varmasa da bir nefer konumunda olduğu bir kapışma var.
Öyle ki piyasa hareketleriyle siz farkına varmadan cebinizdeki parayı uçurmaları mümkün!
Küresel çapta işleyen kur ve faiz sistemi; eğer ekonominiz dirençli değilse ve siz de finansal manada okuryazar değilseniz kolayca fakirleşmenize yolaçabilir.
Ve yerli üretiminiz zayıfsa ithal ürünlere muhtaç olur, dış borçla boğuşmak zorunda kalırsınız.
Dışa bağımlılığın sunacağı özgürlük de elbette ki sınırlı olur!
Askerinizin bile Kıbrıs Barış Harekatı’nda karşılaştığı ambargo örneğinde görüldüğü üzere eli kolu bağlı kalabilmekte.
Yani isteseniz de istemeseniz de yıpratıcı bir rekabetin içindesiniz.
Dolayısıyla sadece ekonomiyi yönetenler olarak değil tüm millet olarak teyakkuzda olmalıyız.
Yerli üretimin baştacı edilmesi, ihracatın artırılması, dış borçların minimize edilmesi ve döviz rezervlerinin tıkabasa dolması ekonomik mücadelenin ana teması olmak zorunda.
Tabii ki iş sadece yerli üretimin artmasıyla bitmiyor!
Yüksek kalitede üretim öncelikli şart.
Yoksa yabancı mallarla yine rekabet etme sorunu yaşarsınız.
Ama bir de ülkemizin tercih sorunu var.
Yani tatminkar kalitede yerlisi varken gidip yine de yabancı ürün tercih edilmekte.
Bu durumda aslında yabancıların cebine para koyup kendi ülklerindeki istihdamın korunmasına yardımcı oluyoruz!
Üstelik bu hatayı sadece tüketiciler değil üreticiler de yapmakta.
Bu tercihse başta makine olmak üzere birçok sektörü iç pazarda baltalamamıza yol açıyor.
Dün Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın inşaat firmaları, kamu idareleri ve yerel yönetimlere yerli malı kullanmaları çağrısında bulunması boşuna değildi.
Özellikle kamu ve yerel yönetimlerin çoktan yerli tercihini öne çıkarmaları gerekiyordu.
Yani biraz geç kalınmışlık var.
Ama zararın neresinden dönülse kardır neticede.
Cari fazlanın verdiği ders
Yıllar yılı başa bela olan cari açığın kalıcı biçimde düşürülmesi ciddi bir yerlilik seferberliğini zorunlu kılıyor.
Aslında cari dengede açık değil fazla verdiğimiz bir yılın içindeyiz!
Ağustosta cari işlemler hesabı 2,6 milyar dolar fazla verdi.
Ve neticede son 12 aylık dönem itibarıyla 2018 Ağustos’ta 51,6 milyar dolar olan cari açık 2019 Ağustos’ta 5,1 milyar dolar fazlaya dönüverdi.
Bu tabloya baktığımızda herşey yolundaymış gibi görünüyor. Ama değil!
Çünkü ekonomik büyüme durdu.
Ve bu nedenle de ithalatta keskin bir düşüş yaşandı.
Rakamlar ortada. Geçen yıla göre cari dengede ilk 8 ayda 32,1 milyar dolarlık iyileşme oldu.
Bu iyileşmenin en önemli nedeni ithalatın 22,5 milyar dolar gerilemesi.
İhracat artışı ise sadece 5,5 milyar dolarlık avantaj sağlamış.
Önemli olan cari tablonun ekonomi hızla büyürken de fazla verebilmesi.
Ne yazık ki henüz o yapıya bürünebilmiş değiliz.
Ama bu mücadeleyi vermemiz bir beka meselesi olarak kaçınılmaz bir zorunluluk arz ediyor.