Tüm dünyaya yayılmışlar…
Üstelik çocuklar bile adlarını biliyor!
Samsung, Hyundai, LG…
Aslında liste uzun ama özellikle bu üçü…
Dünyanın en değerli 100 markası arasında yer alarak ülkelerini gururlandırmakta
Yani Kore’yi… Aslında Kore Yarımadası’nın sadece güneyini!
Minicik Güney Kore kısa zamanda büyük yol aldı.
Üstelik de sadece sanayi üzerinden kat etti bu yolu.
Peki nasıl geldi bu başarı?
1,5 trilyon dolar yıllık mili geliri var Güney Kore’nin…
Yani Türkiye’nin yaklaşık iki katı.
Peki Ar-Ge’ye harcadığı para milli gelirin ne kadarına denk?
Yüzde 4’ün biraz üzeri… Daha anlaşılır ifadeyle…
Koreliler yılda 62 milyar doları sadece araştırma ve geliştirme faaliyetleri için harcıyor!
Türkiye’nin toplam ihracatının yüzde 40’na denk bu rakam.
Bizim Ar-Ge harcamamızsa nihayet 2014 itibarıyla milli gelirin yüzde 1’ni az farkla aştı.
Bu sevindirici bir gelişme… Çünkü kritik bir eşik aşılmış vaziyette!
Ancak…
Geçen yıl araştırma işinde 17,6 milyar lira para sarfetmişiz.
O dönemdeki ortalama dolar kuruyla hesapladığımızda…
Türkiye yaklaşık 8 milyar doları Ar-Ge’ye ayırmış demektir!
Yani Güney Kore’nin sekizde biri kadar ancak olabilmişiz.
Ne yazık ki hala kişi başı Ar-Ge harcamamız hala 103 dolar seviyesinde…
Harcanan paranın yarısından fazlasıyla personel maaşlarına gidiyor!
Bir de unutmayalık ki; araştırma ve geliştirmenin sonuç vereni makbuldür.
Ve inovasyonla markalaşma süreçlerinin desteği yetersiz kaldığında…
Katma değeri yüksek, karlılığı üst seviyede ve sürdürülebilir üretim yapabilmenin pek de yolu yoktur!
Bu açıdan baktığımızda…
Türkiye’yi, dünya inovasyon liginde 4 basamak gerileyerek 58. sıraya inmiş vaziyette görüyoruz.
Küresel çapta bir markamızın olmayışı da alınacak mesafenin uzunluğunu…
Ama aynı zamanda önemini de göstermekte!
Ve sorun bizim hızımız kadar… Rakiplerimizin elinin de armut toplamamasından da kaynaklanıyor.
Yani Ar-Ge, inovasyon, markalaşma…
Artık bu kavramlar neredeyse ilkokuldan itibaren hayatımızın bir parçası olmak zorunda!
Üstelik sadece lafta da kalmamalı…
Kamu ve özel sektör daha fazla para ve zamanı bu süreçlere adamalı.
Bursa’ya düşen sorumluluk
Bursa, Türkiye’nin yüksek teknoloji ve katma değere geçişte…
Anahtar özelliği olan bir kent.
Genlerinde girişimcilik ve yeniliçilik var.
Ancak, artık yeni sahalarda daha fazla top koşturma zamanı!
Yani Bursalı firmaların bilgi ve becerisini daha yüksek standartlardaki üretim alanlarında değerlendirmek zorundayız.
Mesela…
Savunma, havacılık ve uzay endüstrisi…
Bursa için neredeyse bütün sektörleri sürükleyebilecek bir füze görevi görebilir.
Çünkü altyapı zengin, kümelenme de zaten başladı!
Ve en önemlisi BTSO‘nun öncülüğündeki bu girişim süreçlerine…
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe de fazlasıyla sahip çıkmakta.
Üstüne bir de üniversitelerden gelen destek de var.
Artık, görev muhalefet dahil Bursalı vekillerin!
Ankara’da lobi oluşturarak…
Bu sektörde planlanan yatırımlardan Bursa’nın da pay sahibi olmasını sağlamalılar.
Çünkü kararı yeni çıkan yerli uzun menzilli füze projesi büyük bir fırsat.
En azından rampalar için!
Uçak, helikopter ve paletli sistemler de cabası.
Ayrıca havacılık fakültesinin izin süreçleri de hızlandırılmalı!
Bu kapsayıcı sektörün dışında sağlık ve enerji endüstrisi de…
Bursa için çok hızlı yol alınması gereken alanlar olarak dikkat çekiyor.