Bursa’nın başlıca simgelerinden teleferik…

Yeni teknolojiye geçiş döneminde yokluğunu fazlasıyla hissettirdi.

Ama artık yeni çehresi ve hizmetleriyle yeniden sahnede.

Ve de otellere ulaşan bir teleferik hattımız da var!

Ancak özellikle haftasonu oluşan yoğunlukları azaltmak hala mümkün olmuş görünmüyor.

Üstelik, çeşitli eleştiriler de dile geliyor.

Çok yönlü bir yatırıma girişilmiş olması da teleferikteki son durumun detaylı biçimde incelenmesini gerekli kılmakta.

Gidişatı ve eleştirileri sorduğumuz Bursa Teleferik AŞ Genel Müdürü Burhan Özgümüş‘ten çarpıcı açıklamalar geldi.

Kamuoyunda oluşan bilgi kirliliğinden şikayet eden Özgümüş…

Teleferik yatırımının son halini ve hedeflerini anlatarak eleştirilere yanıt verdi.

Mesela şirket zannedildiği gibi yabancı sermayenin güdümünde değil.

Yüzde 75’ini yerli, hatta Bursalı sermayedar temsil etmekte.

Özgümüşe göre şu ana kadar 620 bin kişi taşıyan yeni teleferikteki arızalar konusunda ise algı yanılması var!

“Teleferiğin durduğu anların yüzde 99’unun arızalarla ilgisi yok. 12 farklı güvenlik sisteminin hassasiyetinden kaynaklanan zaman aralıkları söz konusu.

Yani ileri teknolojinin nimeti yüksek güvenlikli yolculuğun sonucu duraksamalar yaşanıyor”!

Burhan Özgümüş’ün teleferikte zaman zaman oluşan uzun kuyruklara dönük çözüm önerileri de dikkat çekici!

“Haftasonları karayolu ve teleferikle ortalama 35 bin kişi Uludağa çıkmakta.

Biz 22 saniyede bir 8 kişilik kabinlerle toplam 9-10 bin kişi taşıyabiliyoruz”.

Yani eski sisteme göre çok daha hızlı biçimde daha uızak mesafeye daha çok insan taşınsa da…Vatandaşın Uludağ merakı nedeniyle yeni teleferik talebi karşılamakta yetersiz kalmakta!

Peki çözüm var mı?

“Evet, ya bu teleferik hattının yanına bir teleferik hattının yapımına daha müsade etsinler.

Çünkü ikinci bir teleferiği yapma gücümüz de var!

Veya gondoldan çıkılıp raylı sisteme geçilerek kapasite artışı sağlanabilir.

Ancak, bu çok zor bir mücadele!

Mevcut hattı uzatmak için büyük mücadele verdik”.

 

“Bürokratik engeller kalkmalı”

 

Özgümüş’e göre milli park anlayışının sınırladığı bürokratik zihniyetle mantıksız çevreci müdahaleler…

Uludağa yatırım yapmayı adeta günaha talip olmakla eşdeğer hale getirmiş durumda!

“Gelişmeyi sınırlayan sade bir çevreci yaklaşımın yerine… Doğal yapıyı bozmadan Uludağ, bir bütün halinde cazibe merkezi olarak değerlendirilebilir.

Sadece milli park yaklaşımıyla da; işlenmemiş bir maden niteliği taşıyan Uludağ’ın gerçek potansiyelini sergilemek mümkün değil.

Çünkü mevsimlik olmaktan öte; ‘365 gün Uludağ’ sloganıyla bu değerli maden işlenmeli”.

Orman bakanlığının yatırımlara engel oluşturmasını doğru bulmayan Burhan Özgümüş, yetkinin yerele devredilmesinin şart olduğunu söylüyor.

“Yapılaşma ve çevre kirlenmesi sunucu Uludağ artık milli park vasfını kaybetmiş.

Buranın milli parktan çıkıp en yakın çözüm üretecek Büyükşehir Belediyesi’nin sınırlarında ve kontrolünde olan bir turizm merkezi haline getirilmesi lazım”!

 

22 milyonluk tesisin önemi

 

Şimdiye kadar 33 milyon Euro masraf edilen ve üçte ikisi tamamlanan projenin 22 milyon Euro tutarındaki sosyal yatırımlarının hayatta geçmesi…

Ve neticede Türkiye’de eşi olmayan bir cazibe merkezinin oluşması hedefleniyor.

“150 dönüm arazideki kongre ve spor merkezinin yanısıra alışveriş merkeziyle eğlence mekanlarının oluşturduğu kompleks…

Uludağa uluslararası bir marka hüveyitini kazandırmada büyük rol oynayacak.

Mesela bin 500 kişilik oditoryum ve diğer konferans salonlarımız Uludağ Ekonomi Zirvesin’i hak ettiği yere getirebilir.

Keza spor tesisleri de ayrı bir ekonomik değer yaratma potansiyeline sahip”