Yatırım araçlarındaki sükünet sürüyor.
Piyasalarımızdaki pozitif ayrışma çeşitli risklere rağmen hala gündemde.
Dolayısıyla işlemlerdeki dar banttaki salınım istikrarlı bir manzara oluşturuyor.
Oysa geçen hafta hem Avrupa hem de ABD piyasaları negatif ataklara sahne oldu!
Küresel ekonomideki yavaşlama sinyalleri her geçen gün güçlenmekte.
Ve her gelen yeni veri özellikle durgunluğun eşiğindeki Avrupa borsalarında eksi fiyatlamalara yol açıyor.
Ayrıca küresel ticaret savaşlarının Avrupa yansımaları kendini hissettirdikçe bu tablo ağırlaşmakta.
Amerikan piyasaları ise karmaşık veri setleri ve siyasi atmosferin gölgesinde yol almaya çalışıyor!
Son istihdam verilerinden de görüldüğü üzere ABD ekonomisinin güçlü görüntüsünü teyit eden rakamlar geldiği gibi yavaşlama sinyalleri barındıran rakamlar da geliyor.
Siyaset tarafında ise Başkan Donald Trump’ı azletme girişimlerinin seyri kadar ve bazen de daha etkili olmak üzere Demokrat Parti’deki adaylık süreci öne çıkabilmekte!
Geçen hafta anketlerde Elizabeth Warren’ın öne geçmesi piyasaların tadını fazlasıyla kaçırdı.
Neden mi?
Yüksek vergi meraklısı olarak tanınan Warren’ın özel sektörün hareket alanını kısıtlayıcı tedbirler almaya yönelik hevesini açıkça dile getirmesi hisse piyasalarını vurdu.
Tabloyu biraz düzeltense Amerikan Merkez Bankası Fed’in ekimde 25 baz puanlık yeni bir faiz indirimine gideceğine dönük beklentinin iyice kuvvetlenmesi oldu.
ABD adına yaklaşmakta olan Çin görüşmeleri ise fırtına öncesi sessizlik atmosferini andıran bir belirsizlik tablosu sunmakta.
Küresel çaptaki istikrarsız havanın Türkiye’yi şimdilik teğet geçtiğini görüyoruz.
Çünkü gelişmekte olan piyasalara dönük hala carry trade imkanı mevcut.
Özellikle Türkiye’deki reel faizin emsallerinden çok daha yüksek olması yabancı fonların ülkeden çıkışını engellemekte!
Eylülde yüzde 9,26’ya gerileyen enflasyon da bu sürece destek vermiş durumda.
Bir yandan Merkez Bankası 24 Ekim’de 150 puanlık indirimi rahatlıkla yapabilecek konuma geldi.
Diğer yandan da yılsonu yine hatırı sayılır bir reel faizle yabancı ilgisinin sürmesi sağlanabilecek.
Reel ekonomiden az da olsa gelen umut sinyalleri de piyasalara destek sunuyor.
Mesela tırmanışa geçen otomotiv satışlarının yanısıra Wolkswagen’in Manisa’da şirket kuruluşunu gerçekleştirmesi pozitif faktörler olarak kendini gösterdi geçen hafta.
2020-2022 dönemini kapsayan Yeni Ekonomi Programı ise detay azlığı nedeniyle net bir yol haritası görünümü içermedi!
Makro hedeflerin bir miktar çelişkili tablo sergilemesi ise YEP’in piyasalarda karşılık bulmasını engelledi.
Bu arada jeopolitik tarafta baktığımızda Fırat’ın doğusuna dönük fiyatlamanın artık gündemde olduğunu görüyoruz.
Haftalık beklentiler
Yeni haftada jeopolitik gelişmeler, ABD-Çin görüşmelerinin seyri ve Amerikan siyaset sahnesindeki gelişmeler yakından takip edilecek.
Bu çerçevede BİST 100 Endeksi 106 bin puan seviyesini geçme basiretini göstermekten uzak duruyor!
Endeks 100 binin altına da inmek istemiyor.
Dolayısıyla normal koşullarda bu iki düzeyi dalgalanma bandının sınırları olarak kabul edebiliriz.
Negatif ataklarda endeksin 97 bin 500’e kadar yolu olduğu da unutulmamalı bu arada.
Dolar/TL’de 5,64 – 5,76 bandı haftanın öne çıkan beklentileri arasında yer alıyor!
Ancak yukarı yönlü baskıda 5,84’e doğru hareket olasılığı da mevcut görünüyor.
Euro’da ise gözler 6,18 – 6,39 aralığında olacak.
Gram altındaki beklenti ise 270 – 285 TL bandında bulunuyor.