Piyasaların gözü kulağı faizlerde.
Adeta bir faiz indirim yarışı var çünkü!
Ardı ardına indirim kararları açıklanıyor.
Durgunlaşmakta olan ekonomileri canlandırmak temel hedef.
Ama stratejik olarak sadece parayı ucuzlatıp tüketimi artırarak iç piyasanın canlanması hedeflenmiyor.
Para birimlerindeki değer kayıpları ülkelerin ihracatına da ivme katma potansiyeli taşımakta.
Haliyle ihracat yoluyla büyümeye katkı da önem taşımakta.
Ancak bu alandaki rekabetin kur savaşları olarak küresel ticaret savaşlarına yeni bir boyut kazandırması söz konusu!
Türkiye de Merkez Bankası’nın son iki aydaki ataklarıyla toplam 750 baz puanlık bir indirim oldu politika faizinde.
Böylece bir yanda iç piyasaya destek verilirken diğer yanda da kurlarda dış ticarete katkı sağlayacak bir tablo oluşturma gayreti öne çıktı.
Düşüşe geçen MB faizleri sayesinde iç piyasanın kredi ucuzlamasıyla canlanması için tetikleyici bir hareket başlamış durumda.
Ama bankacılık kesiminin bire bir paralel bir hareket izlediğini söylemek zor!
Çünkü ana fonlama kaynakları Merkez değil.
Yabancı kaynakların son zamanlarda az da olsa ucuzlaması bir avantaj niteliği taşısa da TL mevduatın düşen faizler yüzünden cazibesini yitirmesi bir sorun olma yolunda.
Buna karşın faiz indirimine rağmen küresel konjonktürün verdiği destekle ucuzlayan döviz cazibe kazanma sürecine girmekte!
Nasıl mı?
Vatandaşın dolar merakı TL mevduatın da daha az kazandırmasıyla birleşince bankalardaki döviz miktarı 190 milyar dolara çıktı.
Yani artık bankalardaki toplam mevduatın yaklaşık yüzde 55’ini döviz oluşturuyor.
Kendi para birimine güvenmeyen bir toplum algısı veriyoruz.
Elbetteki herkesin temel kaygısı birikimlerini enflasyona karşı korumak.
Hatta mümkünse biraz da ek kazanç elde etmek!
Ama aslında dolar yatırım aracı sıfatını taşımamalı.
Ne yazık ki ithalat bağımlılığı ve uzun yılların biriktirdiği alışkanlıklar doların baştacı edilmesine yol açmış vaziyette.
Fiyatlamaların bile büyük oranda dolara bakılarak yapıldığını düşünürsek sorunun boyutu daha net anlaşılır!
Dolarizasyon riski artıyor
İşte bu nedenle kurda zaman zaman yaşanan geri çekilmeler alım fırsatı olarak dövize geçişi hızlandırmakta.
Dolar yatırımcısının büyük çoğunluğu da doların lira karşısında değer kazanacağına inanıyor.
Yani dolarizasyonun güçlenmesi ihtimali var.
Bu tablo da büyümeyi engelleyip enflasyonla mücadeleyi zorlaştırmakta.
Dolayısıyla para politikasının doların cazibesini artırmaktan uzak olması öncelikli şart!
Elbette ki kur savaşları ortamında aşırı değerli liranın zararları da var.
Bu nedenle hem parasal hem de mali politikalar artık çok daha hassas olmak zorunda.
Fed ne diyecek?
Faiz ve kur cephesinde bu hafta çok kritik.
Gözlerin çevrildiği Amerikan Merkez Bankası Fed’in ne yapacağından ziyade ne söyleyeceği önem taşımakta!
Çünkü 25 baz puanlık indirim kesin.
Asıl bundan sonraki adımlara dair verilecek mesaj önemli.
Fed Başkanı Jerome Powell’ın indirimlerin devamına ilişkin vereceği güçlü bir sinyal doları bir miktar gevşetebilir!
Şahin bir duruş veya mulak bir açıklama ise piyasaların tadını kaçırır.
Oynaklığın artmasına yol açar.
Ama her ne olursa olsun faiz ve kur hikayesi hassasiyetini korumaya devam edecektir.