Dış ticaret Türkiye’nin dünya ile kurduğu köprüdür.
Köprüdeki trafik ekonomik büyümenin de önemli göstergelerinden biridir.
Yoğun ama akıcı bir trafik büyümeye işaret eder!
Tersi ise durgunluğun göstergesidir.
Nitekim büyümenin sıfıra yaklaştığı 2019’un dış ticaret karnesi de daralmayla karşımıza çıkmış durumda.
Özellikle ithalattaki küçülme dikkat çekici boyutlarda.
İlk 9 ayda yüzde 14,8 azalan bir ithalatımız var!
İthalatın düşmesi kesinlikle sevindirici bir gelişme.
Çünkü azalan dış ticaret açığı ile birlikte cari açık da düşmekte.
Hatta bazı aylarda cari fazla bile verebiliyoruz.
Ama azalan ithalatın yapısal nedenlerle büyümeyi aşağıya çekmesi gibi bir sorun yaşıyoruz!
Bunun temel nedeni de sadece enerji ithalatçısı olmamız değil.
Teknoloji ithalatımızın yüksek olması yanında ihracatın bir bölümünün de ithalata bağımlı olması büyük bir handikap.
Yani ihracat yükselişe geçtiğinde ithalatı da tırmandırıyor.
Dolayısıyla yerli ağırlığı yüksek olan ihracatın önemi ortaya çıkmakta.
İhracatın zayıfladığı son dönemleri dikkate aldığımızda ise dış ticaret köprüsünde trafiğin iyice azaldığını görüyoruz.
Yılın ilk 9 aylık döneminde ihracat artış hızımız sadece yüzde 2,3 seviyesinde!
Ve giderek de hız kaybediyor.
Eylül rakamları net bir trendin habercisi gibi.
İhracat eylülde 2018’in aynı ayına göre yüzde 0,3 artış gösterdi.
Bir başka deyişle binde sadece binde 3 yukarı giden bir dış satım artış hızımız var.
Neticede 14,4 milyar dolarlık ihracat küresel pazarlardaki sıkıntının da bir göstergesi haline gelmekte.
Keza eylülde ithalatın da yüzde 1 artışla 16,5 milyar dolar olarak gerçekleşmesi aynı tablonun bir başka yansıması!
Mevsim ve takvim etkileri arındırıldığında ivme kaybı kendini daha net biçimde ifade ediyor aslında.
Eylülde bir önceki aya göre ihracat yüzde 0,3, ithalat ise yüzde 4,5 azalmış vaziyette.
Yani büyümeyi destekleyen bir dış ticaret manzarası yok.
Özellikle de ihracat tarafında.
Nominal dış ticaret açığının yüzde 6,6 artarak 2 milyar 56 milyon dolara yükselmesi de durumu teyit ediyor!
Nitekim ihracatın ithalatı karşılama oranının yüzde 87,5’e gerilediğini söylüyor veriler.
Teknoloji karnesi çok sıkıntılı
İç dinamiklere eşlik eden küresel koşulların zayıflattığı dış ticaretin bir de teknoloji yoğunluğuna göre karşılaştığımız sorunları var
İmalat sanayi ürünlerinin toplam ihracattaki payı yüzde 94,2 seviyesinde bulunuyor.
Yani sanayi hakimiyetinin olduğu bir ihracat yapımız söz konusu.
Ama teknolojik ayrımda küresel rekabet açısından sıkıntılı bir manzara mevcut!
Nasıl mı?
Yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ihracatı içindeki payı yüzde 3,4 seviyesinde.
Bu ne anlama geliyor!
Dünyaya yüksek teknoloji adına pek bir şey satamıyoruz demek.
Peki neden?
Üretemiyoruz da ondan!
Yüksek teknolojinin daima iyi bir dış pazarı vardır.
Bu tarz ürün üretebilsek peynir ekmek gibi satarız zaten.
Hem de ‘yükte hafif pahada ağır’ bir satışla!
Madalyonun öteki yüzünde ise imalat sanayi ithalatında yüzde 15,4 düzeyinde seyreden yüksek teknoloji ürünlerinin payı var.
Üstelik bu orana tüketici elektroniği ve bilişim kaynaklı yüksek teknoloji ithalatı dahil değil.
Kısacası dış ticaretin yavaşlayan yüzü yanında orta vadede değiştirmemiz gereken bir yapısı mevcut.
Yoksa küresel yarışta nal toplarız.