Türkiye gündeminin öncelikli maddesi iş ve aş.
Ekonomideki durgunluk süreci iş sahalarını da olumsuz etkiledi.
Yatırımların durması, üretim ve ihracatın azalması neticede işsizliğin tırmanarak çift hanelerde seyretmesine yol açtı.
Üç aylık ortalamayı içeren ağustos verisi Türkiye’deki işsizliğin yüzde 14’e ulaştığını ortaya koydu!
Aynı dönemde genç işsizliğinde ise yüzde 27,4’lük vahim bir seviye karşımızdaydı!
Yani ekonominin yüzde 0,9 büyüdüğü 3. çeyrekte istihdam bu gelişmeden payını henüz alamamıştı.
Alınan çeşitli tedbirlerin az da olsa ekonomiyi dipten çıkarma vazifesi görmesi ise umutları artırmış durumda.
Nitekim ağustos, eylül ve ekim ayların ortalamasını içeren eylül dönemi verileri işsizlik cephesinde rakamların yönünü aşağıya çevirdiği gösterdi!
TÜİK’in açıkladığı eylül dönemi işsizlik oranı yüzde 13,8 olarak kayıtlara geçti.
Bu seviye 2018’in aynı dönemine göre yüzde 2,4 puan yukarıda.
Rakamlar geçen yıla oranla istihdamda azalış, işsiz sayısında ise artış olduğunu göstermekte.
Yani bardağın boş tarafı bize iş yaratma konusunda geçen yılın hala epey gerisinde olduğumuzu söylüyor!
Ancak, eylül rakamı ağustos dönemine göre 0,2 puanlık bir toparlanmayı karşımıza çıkarmakta.
Genç işsizliği de aynı dönem karşılaştırmasında 1,3 puan azalarak yüzde 26,1’e geriledi.
Mevsim etkisinden arındırılmış istihdam bir önceki döneme göre 36 bin kişi artarak 28 milyon 111 bin kişi olarak tahmin edildi.
Ve ağustosta yüzde 16,7 olan tarım dışı istihdam 0,3 puan yukarı hareket etti!
Netice ise işsiz sayısının bir önceki döneme göre 73 bin kişi azalarak 4 milyon 553 bine inmesi oldu.
Bu verilerin çizdiği ana tablo itibarıyla istihdamda gecikmeli biçimde dipten çıkış işaretlerini görüyoruz!
Bir başka ifade ile “işsizlikte zirve görüldü, iniş başladı” da denebilir.
Ancak, istikrarlı ve güçlü bir inişten bahsetmek için henüz çok erken.
Ve tek haneli işsizliği 2020’de de görmemiz pek mümkün değil.
Çünkü…
İstihdam dostu büyüme şart!
Bir yanda istatistiki avantaja sahip bir iyileşme sürecindeyiz.
Diğer yanda konjonktür çok yavaş ve istihdam dostu olmayan bir toparlanmayı karşımıza çıkarmakta.
İşsizlik oranı üzerinde bire bir etkili olan işgücüne katılma oranı eylülde ağustosa göre 0,4 puan azalışla yüzde 53,5’e indi.
Yani daha az kişi iş aramak üzere işgücü piyasasına dahil olmuş söz konusu dönemde!
İstatistiki anlamda işsizlik rakamının önceki döneme göre daha düşük görünmesinde bu tablonun payı var.
2019’da ekonominin desteklenmesi için öncelik tüketime verilmişti.
Dolayısıyla yatırım ve üretim tarafı ithalattaki tırmanış izlerinden de anlaşılacağı üzere zayıf kaldı.
Yani büyüme henüz istihdam odaklı bir hüviyete bürünemedi!
Gençler ne olacak?
İstihdamdaki manzaranın bir de “kalifiye eleman” diye adlandırdığımız “yeterlilik meselesi” var.
Çünkü halen ülke genelinde İŞKUR’da kayıtlı görünen onbinlerce açık iş pozisyonu mevcut.
Ayrıca bir de genç kuşaklarda kendini ağırlıkla gösteren iş beğenmeme sorununun da ıskalanmaması gerekiyor.
Bu nedenle “ne işte ne de okulda” olan genç nüfus artmakta.
Ayrıca iş bulma süreleri uzadığı için umudunu erken yaşta yitirenler var!
Kısacası genç istihdamının önünde aşılması gereken önemli yapısal sorunları mevcut.