Dış ticarette ilginç bir manzara oluştu.
Artık ihracatın ithalata hayli yaklaştığı bir dönemdeyiz.
Yani dış ticarette ciddi boyutta daralan bir açık söz konusu.
Ancak bu pozitif görüntüye karşın ciddi risklerin de yavaşa yavaş kendini gösterme aşamasına geldiğini görüyoruz!
Nasıl mı?
Türkiye’nin temmuz ayı ihracatı yüzde 8,32 artışla 15 milyar 958 milyon dolara çıkmış durumda.
İthalattaki düşüş trendi ise yavaşlayan ekonomik faaliyetlerin etkisiyle geçen ay da devam etti.
Yüzde 7,98 azan ithalat 19,3 milyar dolara indi.
Sonuçta dış ticaretteki makas daralmayı sürdürdü.
Oluşan son tablo cari denge açısından da pozitif bir görüntü vermeye aday!
Çünkü mayısta verilen cari fazlanın ardından haziran ve temmuzda da benzer bir tablonun gerçekleşmesi dış ticaret rakamları sayesinde mümkün hale gelmiş görünüyor.
Yılın ilk 7 ayına ait dönemdeki verilerse ihracatta çok sınırlı bir artışı karşımıza çıkarırken ithalatta sert düşüş yaşandı.
Neticede ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 67,7’den yüzde 85,8’e çıktı.
Kısacası dış ticaret ve cari denge açısından rakamlar olumlu bir manzara çiziyor.
Ama bu tablonun büyük oranda yavaşlamış bir ekonominin eseri olduğu da unutulmamalı!
Üstelik ihracat cephesini küresel koşulların sınırlamaya çalıştığı günler yaşıyoruz.
Ocak-Temmuz döneminde ihracat artış hızımızın yüzde 3’le sınırlı kalmış olması en net gösterge konumunda.
Küresel ticarette yavaşlama sinyalleri artıyor.
ABD Başkanı Donald Trump’ın Çin’in 300 milyar dolarlık malına yüzde 10’luk ek vergi kararı tablonun pozitif manada kolayca değişmeyeceğinin işareti.
Diğer yanda en büyük pazarımız olan Avrupa durgunluktan bir türlü çıkamıyor!
Amerika-Çin kapışmasının artçıl etkileri Avrupa’yı da etkilemekte.
Atılmakta olan çözüm adımları ise pek fazla bir etkiye sahip değil.
Alternetif pazarlar da coşkulu sinyaller vermiyor.
Hemen herkes gardını almış durumda!
Amerikan Merkez Bankası Fed’in parasal gevşemeye dair karışık sinyaller vermesi de dünya ticareti açısından bir risk oluşturmakta.
Maliyet baskısı
Bütün bu tablo; düşme eğilimi veren Euro/dolar paritesini de dikkate aldığımızda ihracat dünyamız adına dikkatle takip edilmesi gereken risklere işaret ediyor.
Kısacası yılsonuna kadar ihracat artış hızının sıfıra yaklaşma ihtimali mevcut.
İhracatçı firma karlılıklarının başta enerji olmak üzere çeşitli maliyet kalemlerinin etkisiyle erozyona uğraması da ihracatın önündeki engelleri çoğaltmakta.
BTSO Başkanı İbrahim Burkay’ın dün yaptığı “sanayicimizin üzerindeki yük hafifletilmeli” çağrısı boşuna değil!
Bursa gibi ihracatın lokomotifi konumundaki bir kentin iş dünyası temsilcileri özellikle enerji maliyetlerinden bunalmış durumda.
BTSO üyelerine dönük son anketteki en bariz beklentinin ‘elektrik ve doğalgaz gibi maliyetlerde düşüş’ olarak şekillenmesi ihracatın geleceğini sorgulatan bir tablonun da mevcudiyetini gösteriyor!