Seksenli yılların favori dizilerindendi `Zengin ve Yoksul`…
Amerikan yaşam biçiminin yansımaları entikalara bulanmış vaziyette izlettrildi yıllarca!
Oysa aynı dönemde büyük ölçüde Amerikan kapitalizminin dünyaya ihraç ettiği gelir uçurumlarındayı ülkelerin birçoğu…
Yani zenginin zenginleştiği fakirinse fakir kalmayı sürdürmesiyle oluşan gelir dağılımı adaletsizliği tüm dünyanın derdi oldu yıllar yılı.
Peki tablo şimdi nasıl?
İstatistikler dünya genelinde pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye`de zenginle fakir arasındaki uçurumların varlığını gösteriyor!
Örneğin TÜİK`in dün açıkladığı “Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması 2013 ” raporu nüfusun en zengin yüzde 20`si ile en fakir yüzde 20`si arasında 7,7 katlık bir ortalama gelir farkıolduğunu göstermekte.
Daha net bir anlatımla… En yüksek gelir grubundakiler toplam gelirimizin yüzde 46,6`sına sahip. Yani ülkedeki gelirin neredeyse yarısını nüfusun beşte birini oluşturan en zenginler kontrol ediyor.
En düşük gelir grubundakilere toplam gelirden düşen paysa sadece yüzde 6,1 düzeyinde!
Ve araştırmaya göre nüfusun yüzde 15`i yoksulluk riski altında görünüyor. Yani yaklaşık 11,5 milyon kişinin yoksullukla yüzleşmek gibi bir derdi var Türkiye`de…
Sürekli yoksulluk tanımı yapılmış olanların oranıysa yüzde 13.
Yoksulluk ve düşük gelir guplarının yaygınlığının istatistiklere yansıyan pratik sonuçları da çarpıcı…
Konut dışındaki harcamalar açısından toplumun yüzde 65,4’ünün taksit ödemeleri ve borçları var.
Kendi konutu olmayanların oranı yüzde 39,3.
Ankete katılaraların yüzde 75,5’inin “yıpranmış ve eskimiş mobilyalarını yenileme ihtiyacını” ekonomik nedenlerle karşılayamadığını ifade etmesi de dikkat çekici.
Orta ve düşük gelir grupları için lüks gibi gözükse de yüzde 78,5 oranında “evden uzakta bir haftalık tatili” yapamama beyanı tablonun ciddiyetini ortaya koyuyor!
Fazlaca detaya girmeye gerek yok. Bardağın boş tarafı çok net bir görüntü veriyor!
Bardağın dolu tarafı
Son yıllarda gelir dağılımında adım adım düzelme kaydedilmesi umut veren bir tablo.
Örneğin 2010`da en fakir yüzde 20`lik nüfus grubunun toplam gelirden aldığı pay 5,8`den 3 yıl içinde 0,3 puan artışla 2013`de yüzde 6,1`e çıkmış vaziyette!
En fakir dilimde minik minik gelir artışıları dikkat çekiyor.
Özellikle 2012-2013 karşılaştırmasındaki 0,2 puanlık iyileşme öne çıkıyor.
En zengin yüzde 20`lik gurpta ise daha yavaş bir gerileme olmasına karşın… Sekiz kat olan en zenginle en fakir arasındaki fark 0,3 puanlık gerilemeyle geçen yıl 7,7 kata inmiş görünüyor.
Neticede gelir dağılımındaki az da olsa olumlu değişim kendini diğer istatistiklerde de gösteriyor.
Mesela 2010`da nüfusun yüzde 16,9`u yoksulluk sınırının altındayken… 2013`te yüzde 15`e gerileyen bir oranla karşılaşıyoruz.
Aynı dönem karşılaştırmasında daha dikkat çekici iyileşme ise sürekli yoksulluk riski altında olanların yüzde 18`den yüzde 13`e gerilemesi!
2012- 2013 karşılaştırmaında en çarpıcı değişimse ciddi finansal sıkıntıyla karşı karşıya olan nüfusta gerçekleşti.
Belirlenmiş 9 maddeden en az 4 tanesini karşılayamama durumuyla tanımlanan “maddi yoksunluk” oranının neredeyse 10 puanlık gerilemeyle, yüzde 49,7 `ye düşmesi umut verici.
Gini umut verdi
Ve neticede gelir dağılımı eşitsizliğini yansıtan gini katsayısı bir önceki yıla göre 0,002 puan düşüşle 0,400 olarak kayıtlara geçti.
Yıllardır ilk kez gördüğümüz bu düzey kritik bir eşik niteliği taşıması nedeniyle önemli.
Çünkü gelir adaletinin normal sınırlar içinde olduğu ülkelerde gini katsayısı 0,3 – 0,4 puan aralığında değişmekte!
Ancak, unutmayalım ki…
İsveç, Finlandiya, Norveç gibi gelir dağılımı adaletinin üst seviyede olduğu ülkelerde ise bu katsayı 0,25 – 0,30 gibi Türkiye açısından ulaşılması çok uzun yıllar alacak bir düzeyde seyretmekte.